Merhaba dostlarım ben Ferit, Dumlupınar Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümü son sınıf öğrencisiyim.
Seçtiğim bölümün kişisel özelliklerimle çok iyi eşleştiğine inanıyorum. Dolayısıyla bölümümü (mesleğimi) gönülden seviyorum. Ancak Selçuklu mimarili, güzel kapılı üniversitem için aynı olumlu düşünceleri paylaşamayacağım. Nedenlerini bir kahve sohbetine bırakıp hızlıca Girişimcilik Vakfı’na dönüyorum ☺
Daha birinci sınıfta okuldaki atmosfer beni geleceğimle ilgili endişelendirdiğinden ciddi bir arayışa girdim. Önce okulumdaki tüm etkinliklere katılmaya gayret ettim. Sonra birbirini tekrar eden konuların konuşulduğunu fark edince İstanbul’daki etkinliklere katılmaya başladım. Çok geçmeden de Girişimcilik Vakfı’nın varlığından haberdar oldum.
Başvurumu yaptım. Aşamaları bir asker çevikliğinde geçip sıra İstanbul’daki yüz yüze mülakata geldiğinde Sina Bey’den vizeyi alamadım. Ve “Bir girişimci asla pes etmez!” başlıklı bir mail aldım. Yıkıldım!
Seçilen ekibi çok yakından takip edip seçilenlerin ortak özelliklerine odaklanmaya başladım.
Çoğu fellowun çektikleri videoları, Instagram gönderilerini ve bu gönderilerde yazdıkları yorumları, tweetlerini inceledim.
Çıkardığım sonuçlar özetle şöyleydi;
- Çok canlı, hareketli, güler yüzlü;
- Öğrenme konusunda kafayı yemiş;
- %75’e yakını yurt dışına çıkmış;
- Tuhaf hobileri olan bireyler…
Bu tabloyla karşılaştıktan sonra merdivenin ilk basamağı olarak varsaydığım “farkındalık” puanımı yükselttim. İkinci basamak ise “eyleme geçmek” idi.
Düzenli kitap siparişi verdim; TedX videoları izledim; kongrelere, konferanslara, workshoplara katıldım ve bavulumu alıp beş aylığına Amerika’ya gittim.
Bunlar olurken ikinci kez Girişimcilik Vakfı’nın fellow programına başvurdum. Videomun bir kısmını tarım projesi yaptığım Virginia’da çektim.
Yine son yüz yüze mülakat aşamasına geldim. Bu kez de Hakan Bey’in kalesini geçemedim.
Ve ardından gelen “Girişimci Asla Pes Etmez” maili geldi☺ (Genel itibariyle 12.mülakat aşaması)
Sina Bey’in bir blog yazısında okumuştum.
“Girişimci çevresini kendi seçer, akıntıya kapılmaz, girişimci her çağrılan yere gitmez.”
Bu yüzden vakfın programına 3.kez başvurdum.
Her aşamasında neyi doğru yapıp neyi yanlış yaptığımı düşünerek temkinli (korkarak) bir biçimde son aşama olan yüz yüze mülakata çağrıldım (18.mülakat).
Sina Bey kapıdan girmemin beşinci saniyesinde “Evet, Ferit neler değişti ?” diye sordu.
Ben de derin bir nefes alarak hayatımda değişenleri anlattım.
Akşam gelen maille şampiyonlar ligi müziği arka fonda çalmaya başlamıştı 🙂
Bir şeylerin beni gerçekten rahatsız ettiğini ve bunu değiştirmek için girdiğim arayışı sizinle paylaşmak istedim. Tarihteki bütün kıymetli değişimler önce bir rahatsızlıkla başlamış. Günümüzde bile öyle… Bırakalım bir şeyler bizi rahatsız etsin.
Şimdi ne ile uğraştığımı soracak olursanız, Girişimcilik Vakfı’ndan aldığım ilhamla “Köyümden Aldım” adında sevdiğim kişilerle çok sevdiğim bir iş kurdum.
İşte sizlerle kendi fellow olma maceramı paylaştım. Demem odur ki, asla pes etmeyin.
Görüşmek dileğiyle…