Merhaba, ben 20 yaşında İşletme Bölümü 2. sınıf öğrencisiyim. Şu ana kadar küçük çapta projeler yaptım / yer aldım : okul kulüpleri ve onların organizasyonlarının yönetiminde oldum, gönüllülükler, konferanslar, workshoplar, stajlar ve aynı zamanda spor turnuvalarına git-geller ile geçti ve geçiyor öğrencilik hayatım. İlk İstanbul’a geldiğimden bu yana iyi ki bu şehre gelmişim diyorum. Bana inanılmaz tecrübeler ve anılar kattı. Bu şehir bana egomu kaybetmeyi öğretti.
Bu yolda fellowu olduğum Girişimcilik Vakfı sayesinde sosyal girişimcilik ile tanıştım. Sonra bu konudaki en yetkin kişiler ile beraber düşüncelerimi paylaştım, bana yol gösterdiler ve öyle bir noktaya geldim ki toplumun temelinde aksaklıklara neden olan bir sorunu bir iş modeli üzerine oturtarak ona bir çözüm getirmek istedim. Benimle aynı gayeye sahip yol arkadaşları buldum kendime. Hepimiz üniversite öğrencisiydik, daha bir girişim tecrübemiz yoktu. Sadece bize yol gösteren, her daim desteğini hissettiğimiz girişimcilik gurusu danışman hocamız, networkumuz, ilham perilerimiz vardı. Hepsi de bize ‘deneyin, neden olmasın ?’ diyordu. Motivasyonumuz o kadar yüksekti ki yapabileceğimize inanmıştık.
Girişimimiz genç işsizlik ve eğitim üzerineydi. Güzel bir iş planı hazırladık, dosyaları oluşturduk, organizasyonu, web sayfası derken sıra geldi şirketler görüşmelerine. Şirketler bizim ürünümüzü satacağımız alıcılardı, yani projenin paydaşları. Başladık görüşmelere. Birer, üçer, beşer. Artık yetişemez olmuş, yorgun düşmüştük. Görüşmeler sırasında bize söylenen “Küçüksünüz daha; yapamazsınız, başaramazsınız.”cümlesi artık kabusumuz haline gelmişti. Niye küçüğüz, neden yapamayalım, neden üniversite öğrencilerinin gerçekten bir şeyler yapabileceği konusunda güvenilmiyor? İşte bu sorularla beraber olumsuzları görmezden gelip hep daha yenilikçi zihiniyete yakın şirketlere gittik, lakin burada da kurumsalların bakış açısı ile karşılaştık. Karşımızda en az 5 yıllık iş tecrübesi olan beyaz yakalıların ‘Siz bunu beceremezsiniz’ tarzındaki yoğun dozda kibir içeren, ‘Ben onlardan daha tecrübeliyim, bunlar daha çömez, bir de kalkıp bu şirketin emeklerini alıp bu yaşta şirket kurup para mı kazanacaklar !’ tarzı düşüncelerini bize iletmeye başlamışlardı. Aynı zamanda Türkiye’nin en büyük STK’larından biri de “başkanlarının bu sorunu her konferansta vurgulamasına rağmen” bizi dikkate almıyordu.
İş yapmaya çalışırken aynı zamanda yaşadığımız bu engeller takım motivasyonunu düşürmeye başladı doğal olarak. Her seferinde, ‘yaparız, olsun’ derken yavaş yavaş umudumuz yok oluyordu. En sonunda öyle bir noktaya geldik ki bunun bir başarısızlık olmadığını, toplumda üniversite öğrencilerinin bir şeyler yapabileceğine olan inancın tam olmadığından yarı yolda kaldığımızı anladık. İşte burada içimizdeki tutku devreye girdi ve dedik ki, ‘biz bunu fırsata çevirmeliyiz’. Biz bu soruna gerçekten yenilikçi bir çözüm getirdiğimize inanıyoruz ve bunu yapmak için başka işlerle yetkin hale gelip tecrübelenip tekrar deneyelim. Hocamıza bunu ilettiğimizde şaşırmadığını, kendisinin bu projeyi zaten denediğini ama şirketlerin elini taşın altına koymaya pek cesaret edemediklerini bize iletti. Yakında Türkiye’nin önde gelen bir vakfı ile bu projenin farklı bir versiyonunu bursiyerlerine gerçekleştirecek. İnanılmaz olacağından kuşkum yok.
Umuyoruz ki zamanla şirketler de birazcık olsun soruna karşı seferberlik etmek gerektiğini, elini taşın altına koymak gerektiğini anlar. Burada sadece şirketlerin değil, Türkiye’nin en büyük STK’ları ve vakıfların da çok büyük sorumluluğu var. Sadece başkanlarının konferanslarda çıkıp “genç işsizlik ülkemizin en büyük sorunlarından” demesi ile olmuyor. Buna gerçekten inanmaları ve bu sorunu asıl yaşayan gençlere güvenmeleri gerekiyor.
Bir dahaki sefere bu sosyal girişimi tekrar denediğimizde umarım başarırız. Biz gelecek genç girişimci adayları için buradaki en önemli çıkarım; bizim en önemli referansımız, şu ana kadar yaptığımız, içinde olduğumuz projeler, yani portfolyolarımız. Bunlar sayesinde kazandığımız yetkinlikler, tecrübeler, networkler ve referanslar ile bu ülkede gerçekten somut işler ortaya koyabiliriz. Yoksa bu girişim denemeleri her ne kadar farklı bir yol deneyip yaparız desek de hep engellere takılmaya mahkum olup maalesef ki doğmadan ölecektir.
O zaman şimdi yetkin hale gelme vakti!
Sevgiler
1 yorum
Hayat bir deneme yanılma yöntemidir, bir gün başarılı olmak için bazen 20 yıl o günü beklemek gerekir. Bu yüzden başarmak için sürekli çalışmak gerekir.