Nedir bu Fellow?
Girişimcilik Vakfı, Sina Afra’nın ”Keşke girişimcilik kavramı ile üniversitede, yirmili yaşlarımda tanışsaydım” diye düşündükten sonra ”Neden olmasın?” diye atıldığı bir girişim aslında. Fellow projesi de bu yolda atılmış en güzel adım. Türkiye’nin her yerinden bölüm, not ortalaması veya sınıf bakılmaksızın tüm üniversite öğrencilerin başvurabildiği; diğer girişimcilik ile ilgili yarışma veya eğitimlerin aksine kişinin fikrine değil, kişinin kendisine yatırım yapıldığı bir proje. Girişimcilik ile ilgili bir yarışma veya akademi olmadığının altını çizmek istiyorum. Proje genel olarak öğrencinin ruhunu besleme, öğrenciye ilham verme temeli üzerine kurulu. Daha detaylı bir açıklamaya vakfın sitesinden veya diğer arkadaşlarımın yazılarından ulaşabilirsiniz.
Peki benim hikayem nasıl başladı?
Benim hikayem üniversiteden çok sevdiğim bir arkadaşımın bir gün ”GirVak’ın Fellow projesi varmış, öğrencileri yurtdışına etkinliklere götürüyorlarmış, hem burs da veriyorlarmış. Hadi başvuralım!” demesiyle başladı. Hiç bilmeden kendimizi 6 aşamalı bir seçim sürecinin içinde bulduk. Hem uzun süreçten hem de başvuru sayısından dolayı ”Nasıl olsa biz seçilmeyiz ama yine de deneyelim şansımızı” dedim. CV aşamasından sonra video hazırladık. Kişilik testi, online mülakat derken bir bakmışım son aşamaya kalan 150 kişinin arasındayım. 30.000 kişiden son 150’ye kalmak benim için bir mucizeydi diyebilirim. ”Sona kalan herkesin bir girişimi, bir fikri vardır mutlaka, ben neden seçileyim ki?” diye düşünsem de 2 günlük İstanbul kaçamağı kulağa hoş geliyordu. Topladım bavulumu, dedim “Anne, ben gidiyom İstanbul’a”.
Mülakat günü
14 Ekim Çarşamba günü saat 10.30’daydı mülakatım fakat 9.30’da vakıftaydım. İstanbul trafiğine güven olmaz diye düşündüm ama biraz erken çıkmışım galiba:) Erken gidince mülakata da erken girdim. Inveon&Inventures CEO’su, Trendyol.com’un da kurucu ortağı Yomi Kastro ve vakfın genel müdürü Mehru Aygül beni bekliyorlardı. Ben o kadar heyecanlıydım ki… Mülakat sırasında Yomi Bey’in İzmirli olduğunu bildiğim halde İzmir ile ilgili sorduğu bir soruya cevap verirken ”Göztepe’yi biliyor musunuz?” diye sormuştum. Yine de mülakat genel olarak samimi bir atmosferde geçti diyebilirim. Güzel konuşmuş, kendimi iyi ifade etmiştim ama yine de mülakata sadece seçilmiş kişiler girecekti, benim onların yanında hiç şansım yoktu.
”Aramıza hoş geldin”
Sanırım 50 kişiden Fellow olduğunu en son öğrenen benim. Yorucu bir İstanbul kaçamağından sonra sabah eve döner dönmez uyumuşum. Akşam uyanınca, yarı uyur yarı uyanık bir halde maillerimi kontrol ettim, 3 yeni mail vardı. Sina Afra’dan gelen maili okuduğumda inanamadım. Rüya olmalı diye düşündüm çünkü bir kaç dakika önce de rüyamda o maili aldığımı görmüştüm. Kalktım, yüzümü yıkadım, tekrar kontrol ettim ve bu sefer emindim. Sonra evde bir çığlık, iki küçük mutluluk dansı 🙂 ANNE BEN FELLOW OLDUM!
İlk FellowUp, ilk heyecan
23 Ekim Cuma günü ilk toplantımız vardı. Seçilen diğer 49 arkadaşım ile tanışacaktım ve önemlisi vakfın yönetim kurulu ile 22 Ekim gecesi, 2 saatlik rötar sonunda Atatürk Havalimanı’ndaydım. Sabah gelen ilk 4 metrobüs, tabir-i caizse ”etten duvar” olduğu için gelen 5.ye binmek zorundaydım. Arkada bir boşluk gördüm ve önce bavulumu, sonra kendimi oraya attım diyebilirim. Yoksa geç kalacaktım. Levent’te haritalar uygulamasının acizliğine uğrasam da 9 çeyrek gibi StartersHub’daydım. Kapıdan içeri girer girmez bavulumu gören, bir başka bavulla gelen İzmirli arkadaşım yardım etti. (Buradan tekrardan teşekkür ediyorum :)) Doğal olarak ilk onunla tanıştık. Diğer arkadaşlarım ile tanışmam için elime çayımı alıp herhangi bir grubun yanına gitmem yeterliydi. Herkesin iletişim becerisi o kadar kuvvetliydi ki kenarda susup oturan tek bir kişi bile yoktu. İşte ilk o zaman anladım ki biz seçilmiş kişilerdik.
Bir yanıt bırakın