Bir İsrail Günlüğü

Avrupa dan sonra sanırım gitmeyi en çok istediğim ülkelerden biriydi İsrail. Girişimcilik Vakfı’na Fellow olarak seçildikten sonra hayatımda her geçen gün bir şeyler değişiyordu ve İsrail gezimizde bu değişimlere sebep olan şeylerden sadece bir tanesiydi. Belki de bir daha gelemeyeceğim bir şehir, edinemeyeceğim deneyimler, göremeyeceğim insanlar ve daha birçok şey…

Avrupa dan sonra sanırım gitmeyi en çok istediğim ülkelerden biriydi İsrail. Girişimcilik Vakfı’na Fellow olarak seçildikten sonra hayatımda her geçen gün bir şeyler değişiyordu ve İsrail gezimizde bu değişimlere sebep olan şeylerden sadece bir tanesiydi.

Birçok Fellow arkadaşımla geceyi havaalanın da geçirdikten sonra uçuş saatimiz gelmiş ve Tel Aviv için uçağa binmiştik. Tel Aviv’e İndikten hemen sonra havaalanında bizi bekleyen otobüsümüze binip üç büyük din için kutsal şehir olan Kudüs’e – diğer bir adı Jerusalem‘e doğru yola koyulduk. Rehberimizin verdiği bilgilerle eşsiz Kudüs gezimize başladık.

 

İlk durağımız olan Zeytin Dağı’nın zirvesinden büyüleyici Kubbet-üs Sahra ve Mescid-i Aksa’yı izledik. Daha sonra şehrin Şam kapısından girerek Kudüs’ün tarih kokan sokaklarından Mescid-i Aksa’ya doğru ilerledik.  Mesicd-i Aksa’ya vardıktan sonra kapıdan geçmeden güvenlik görevlisi ile karşılaştık buraya sadece Müslüman olanlar  girebildiğinden dolayı  görevli bize sorular yöneltti. Bu soruları cevapladıktan sonra Mescid-i Aksa’nın bahçesine  girdik ve karşılaştığımız kutsal mekanın büyüsüne kapıldık. Bir yandan  fotoğraf çekmeye devam ederken diğer yandan sonraki durağımız Yahudiler için kutsal olan Ağlama Duvarı’na doğru yürüdük. Yol boyunca şehrin farklı noktalarında diğer dinler için kutsal olan mekanları görüyor ve farklı dini inançları olan insanların bir arada yaşamalarının mümkün olduğunu bir daha fark ediyorduk.

 

Ardından Arap pazarından geçerken sohbetimize kulak misafiri olan birinin Türk olduğumuzu anlayıp bize “Nasılsın?” diye sormasının verdiği mutlulukla Jaffa Gate vardık. Bir sonraki durağımız ise İsrail girişimcilik ekosistemine giriş yapacağımız Mass Challange etkinliğiydi. Etkinlik bittikten sonra otobüslere binip Tel Aviv’de kalacağımız hostel için tekrardan yola koyulduk.

 

Otobüse bindiğimizde çok yorgun olduğumuz her halimizden belliydi. Yolumuza devam ederken aklıma gelen şey; hayatımda daha önce yorgunluğun bana bu denli mutluluk getireceğini düşünmeyişimdi. Evet evet, yorgunluk mutluluk getiriyordu bana artık. Bundan sonra ne kadar yorgunluk o kadar mutluluk dedim kendime, çünkü her şey o kadar mükemmel devam ediyordu ki yorgunluğun bir önemi yoktu.

 

Belki de bir daha gelemeyeceğim bir şehir, edinemeyeceğim deneyimler, göremeyeceğim insanlar ve daha birçok şey…

 

Döndüğümüzde her şey burada kalacaktı belki ama benimle gelecek olanlar heybeme doldurduklarım olacaktı. Deneyimlerim, başka yerde bulamayacağım bilgiler, harika sohbetler ve daha birçok şey benimle gelecekti. Bu yüzden mutluydum ve yorgunluğun hiçbir önemi yoktu. Kendi kendime bunları düşünürken hostele vardık. Odalarımıza yerleştikten sonra akşam yemeği için hazırlandık ve girişimcilik ekosistemindeki önemli isimlerden bir olan Yossi Vardi ile akşam yemeği için yola koyulduk. İlk günümüzde işte bu şekilde sona erdi.

 

Bu deneyimleri edinmemi sağlayan ve bu geziyi düzenleyen Girişimcilik Vakfı’na, ayrıca gezi boyunca bütün Fellowların yanında olan Efe Kethüda’ya çok teşekkür ederim…

0 Shares:
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şunlar da Hoşunuza Gidebilir

Vakıf, Ben ve Girişimcilik

Selam herkese, 2019’un çiçeği burnunda Fellow’larından Merve ben! Önceleri Türkiye’nin duş aldığı gün olan, şimdilerde ise Covid sebebiyle…

Keep Calm and Noah London!

Girişimci, CEO’lar ve yöneticilerin buluştuğu NOAH London’a katılmak Girvak sayesinde bana çok şey katan harika bir deneyim oldu. Ben…