Geçtiğimiz sene hayatımın büyük değişimine şahit oldum. Arkasında neler olabileceğini tahmin dahi edemeyeceğim –ki ortalama bir Mert, hayal gücünün genişliğiyle ünlüdür- bu efsunlu kapıyı bana aralayan vakfımıza bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Gelelim bugünkü meselemize… Havacılık benim için her zaman bir tutku olmuştu ve çocukluğumdan bu yana gökyüzünün çekimine hiçbir zaman karşı koyamamıştım. Okulumda yakın zaman önce kuruluşuna öncülük ettiğim havacılık kulübünü artık uçuş yapabilecek bir hale getirmeyi çok istiyordum.
Yaşanan pek çok zorluğun ardından yamaç paraşütü eğitimine başladığımızda gördüm ki, girişimcilik ve bu ekstrem spor arasında oldukça fazla ortak nokta var. Öncelikle kendi geleceğimizi, yönümüzü, uçuşumuzu, inişimizi tamamen biz belirliyoruz. Ve tüm bunlar yeryüzünde değil başka bir boyutta oluyor… Ayaklarınız yerden kesiliyor ve gökyüzünde minik bir rüzgâr uğultusu ve kalbinizin heyecanlı atışlarıyla baş başa kalıyorsunuz. Havada her an her şey olabilir. Paraşütünüz ters hava akımıyla tek ya da çift taraflı olarak kapanabilir, bir anda yağmur bastırabilir, fren ya da speed konumunuzu gerektiği gibi ayarlamamanız durumunda paraşütünüz uçuculuğunu yitirebilir… Bunlar ve dahası onca durumun başınıza gelmesinin, bundan zarar görmenizin tek sorumlusu ise sizsiniz. Evet siz. Aslında olacakları önceden görecek onca ipucu vardır ama siz heyecanın büyüsü içinde çoğu sefer bunları göremezsiniz. Başınıza bu acil durumlar geldikten sonra alacağınız her kararın hayati olduğu apaçık ortada. Havadasınız, paraşütünüz kapandı, kontrolü kaybettiniz ve hızla yere düşüyorsunuz. Buraya kadar bu yazdıklarımın girişimcilikle ne alakası olduğunu düşünebilirsiniz. Oysaki tam da bu anda kriz yönetimini nasıl, hangi hamleyi ne zaman yapmanız gerektiğine; belki elinizde kalan son kozu oynamanın sırasının gelip gelmediğine sadece siz karar verebilirsiniz. Unutmayın, orada sadece siz varsınız. Eğitmenler, diğer pilotlar telsizle size yapmanız gerekenleri söylese de kontrol tamamen sizde.