Büyük bir şirket kurmak için yola çıktığınızda, bu yolda durumunuzu bilmek zordur. Elbette, başardığınızı anlayacağınız bir zaman gelecektir. Apple, Google, Facebook, Amazon, Salesforce, Tesla, ve daha nicesi başardı. Bunu hepimiz biliyoruz. Bu şirketlerin kurucuları da bunu biliyor.
Ancak iki, üç, dört yıl derken ne durumda olduğunuzu kestirmek zordur. Pazar hızlı hareket eder. Müşteriler dönektir. Rekabet doğar. Güvenilir takım elemanlarınız sizi terk eder. Yatırımcılarınız sizden bıkar. Ve saire, ve saire.
İşte bu yüzden girişimciler tutunabilecekleri bir şey isterler. Bir puan kartı isterler. Bir sayı. Gidecekleri yere doğru yürüdüklerini doğrulayacak bir şey.
Bu şey de genellikle değerleme olur. “Piyasa” üç yıl öncesinde değerinize 50 milyon, iki yıl öncesinde 200 milyon ve bir yıl öncesinde değerinize 500 milyon dolar derken şuanda 1 milyar dolar diyor ise, iyi bir ilerleme kaydetmişsiniz demektir. Bunu söyleyen biz değiliz, sayılar. Ve harika bir his.
Değerleme arkadaşlarınıza karşı da yapılabilir. YC’den arkadaşınız 100 milyon dolar, siz ise 200 milyon dolar kazanmış olabilirsiniz. Bu, siz ondan iki kat daha başarılısınız demektir. Bu iyi bir şeydir, en azından size kendinizi iyi hissettirir.
Değerleme, bir girişimcinin puan kartıdır. Bu yeni işletmeler için her daim böyle olsa da, finansman ve değerleme raporlarının teknoloji bloglarının en önemli haberler başlığında her gün yayınlandığı şu günlerde çok daha geçerlidir. Teknoloji blogları yeni işletmelerin can damarıdır. Girişimciler ve çevrelerindeki geri kalan herkes ise gelecek ‘şanslı’nın kim olacağını beklerler.
Ben ‘unicorn’ kelimesinden nefret ederim. Çok gerçekçi olan bir şeyi anlatmak için fanteziyi kullanır. Ancak burada anlatmak istediğim noktadan kayarak bu sıçan deliğine düşmek istemiyorum. Lütfen, çevremde o kelimeyi kullanmamaya dikkat edin. Büyük olasılıkla kusabilirim ve bu da hiç hoş olmayacaktır.
Kendinize ve dünyaya başarı durumunuzu söyleyen bir unsur olarak değerlendirme takıntısının aynı zamanda karanlık bir yüzü de vardır. Bunun sebebi de değerlemenin sadece bir sayı olmasıdır. İşletmenizi o fiyatta nakit bir paraya satmadıkça, değerleme şirketinizin yalnızca tahmini bir değeridir. Ve bu da değişebilir. Ya da her geçen yıl büyük çaba harcayarak bu rakamları geçerli kılmaya ve sürdürmeye çabalayabilirsiniz.
Bunun üzerine piyasalar da üzerinize gelebilir ve bir gün 2 milyar dolar değerinde olan şirketiniz ertesi gün 500 milyon dolar değerine düşebilir. Biraz önce % 75 battınız mı yoksa? Hayır. Pazar yenilendi.
Bu yazının mesajı, öz-değerinizin sayılar ile belirlendiği bir dünyanın içine kapılmamanızdır. Çünkü bu sayıyı kontrol eden siz değilsiniz. Bunu pazar yapar. Pazar ise bazen çok yakın bir dost, bazen ise kesinlikle dost değildir.
Kendinizi çalışanlarınızın mutluluğuyla değerlendirin. Müşterilerinizin mutluluğu ile kendinizi ölçün. İşletmenizi getirdiği kar oranı üzerinden değerlendirin. Yine, başarınızı markanızın dünya çapında bilinirliği ve aldığı takdir üzerinden değerlendirin. Kendinizi her gün işten geldiğinizde eşiniz ve çocuklarınızın size karşı davranışlarıyla değerlendirin. Bunların hepsi, en azından bir noktaya kadar sizin kontrolünüzdedir.
Ancak lütfen kendinizi değerlemeler ile ölçmeyin. Bu, sizi bu gün iyi hissettirebilir. Ancak her gün kendinizi iyi hissetmenizi sağlamayacaktır.
Bu makale avc.com’da Fred Wilson tarafından 2015’te yayınlanan yazıdan çevrilmiştir.