Kaybolmuş gezegenimin kaybolmuş insanları… Bütün olması gerekenlerin, bütün kabullenmeler ve reddedişlerin ortasında kendini arayan insanlar… Sizi çok iyi tanıyorum. Öncelikle hepinize selam olsun…
Çok sorguladık, umudumuz kayboldu. Sonra yeniden canlandı. Hayatı kavrama çabalarımızın sonucunda gerçekçi bir değerlendirmeden söz edebiliriz: Biz farklı olmak istiyoruz.
İnsanoğlunun doğasında var olan “üstün tür egosu” mu dersiniz bilmem ama yaşamı anlamlandırmaya çalışan herkesin yolu bu durakta kesişiyor: Yapılmayanı ya da yapamazsın denileni yapmak. Sığmaya çalıştığımız kabuğu çatlatmak. Yok artık dedirtmek. Bu isteğin içinizde ne kadar güçlü olduğunu daha önce fark etmiş miydiniz?
Kısacası değiştirmek istediklerimiz var. Çünkü kurallara tabi yaşadığımız bu kalıplar gezegeninde nefes almak zorlaşıyor. “Böyle gelmiş böyle gidecek” değil “Böyle gitmesin” diyen cesur insanlar, değişmeyi değişmez ilke kabul etmiş sistemler hayal ediyoruz. Çok mu hayalperestiz?
Belki de öyleyiz. Ama hayal etmeyen bir toplum nasıl üretebilir, nasıl yeni bir şey ortaya koyup sonrasında arayışına yeniden devam edebilir?
Evet güzel insanlar, açıkçası işiniz zor. Önce kafanızı patlatacaksınız haliyle. Sonra kulak tıkamayı öğreneceksiniz.
Ama bir haber getirdim sizin için. Bu gezegende olmazsanız ne olur biliyor musunuz? “Tadımız kaçmasın” temalı bir düzen, yaşamaktan hallice de bir hayat olur. İnsanlık acı bir geleceğe mahkum olur.
Bu yüzden kendinizi böyle sevin canım insanlar…
Size hasretle…