Dijitalleştiremediklerimizden Misiniz?

Geçen arkadaşlarımın evinde sehpanın üzerinde bir gazete gördüm. İlk başta bu durumu garipsedim fakat işin aslını sonradan öğrendim: meğer gazeteyi arkadaşımın ziyaret için gelen babası(55) almış. Garipsememin sebepleri uzun zamandır herhangi bir yerde basılı gazete görmemem, arkadaşlarımın bekâr evinde oturuyor olması ve yaş grubu olarak dijital gazete çağını yakalamış olmaları. Aslında ben sehpanın üzerinde gazete görmeye alışkınım çünkü babam iyi bir gazete okuru olduğu için küçüklüğümden beri evimizde sürekli gazete bulunurdu. Fakat üniversite için şehir değiştirince (kuş yuvadan uçunca) babamın bana kazandırdığı bu alışkanlığı dijital ortama taşıyarak çeşitli internet siteleri ve app’lerden devam etmek durumunda kaldım. Her gün telefondan, bilgisayardan ya da tabletlerden sürdürdüğüm bu alışkanlığı koskoca bir nesil basılı gazetelerden yıllarca yapmışlardı aslında. Peki, neydi bana bu yadırgama duygusunu yaşatan? Aslında cevabı basit, kuşak farkı denilip geçilebilir. Neydi o kuşak? Yıllarca akşam eve gelirken kolunun altında gazete ve ekmek getiren baba figürüydü, aslında bizim hep yıllarca gördüğümüz. Ancak bizim kuşağın babalarında o durum değişecek gibi gözüküyor, kolunun altında gazeteye sarılmış ekmek görmek zorlaşacak gibi. Gazeteyi iş yerinde bilgisayardan ya da işe giderken yolda telefonla okumak, ekmeği ise eve sipariş getiren uygulamalardan söylemek bizim ve bizden sonraki jenerasyonlar için çok daha verimli olacak. Zaten bu durum gazete ve dergi tirajlarına da yansımış durumda. Üç yıl önce 24 temmuz tarihli Hürriyet gazetesinin tirajı 356.486 iken bu baskı sayısı 2019 yılında 221.019’a düşmüş.

Dijital gazetelerin dışında insanların büyük çoğu sosyal medyayı bir haber kaynağı olarak görüyor. Bu durum haberin güvenilirliği konusunda büyük bir sorun yaratıyor. Son dakika olaylarını ya da gündem yaratacak derecede büyük haberleri Twitter’da TT (trend topic)  başlığı altında rahatlıkla görebiliyoruz ve bunu da sadece bir köşe yazarının yazdıkları şeklinde değil binlerce insanın o konu hakkında görüşleriyle beraber okuyabiliyoruz. Bir fikir konusunda fikir sahip olmak istersen karşıt görüşleri de oku derler hep. Bunu çeşitli sosyal medya sitelerinde rahatlıkla yapabiliyoruz. Durum böyle olunca basılı yayının popülerliğinin günden güne düşmesi kaçınılmaz oluyor.

Sadece basılı yayınlarda değil, hayatımızın birçok yerinde de bu dijitalleşmeyi yaşıyoruz. İnanılmaz uzun banka kuyrukları kalmadığı gibi postahanne kuyrukları gibi insanı uzun süreler sıralarda bekletip hem maddi hem de manevi olarak yoracak aktiviteler de eskide kaldı. İşin açıkçası, 2000 sonrası doğumlu birini uzun kuyruklarda çok da bekletemezsiniz zaten, çünkü onlar doğdukları andan itibaren inanılmaz bir hızın ve konforun içine doğdular ve bundan sonrakiler de çok daha hareketli bir dünyaya merhaba diyecekler. Dünya gitgide hızlanırken hala bu hıza ayak uyduramayanlar yahut bu hızdan rahatsız olanlar da var. Hala banka işlerini şubede halletmeye çalışanlar ya da gazete almak için üstünü giyinip bakkala gitmeye üşenmeyecek insanlar var. Her ne kadar gitgide azalsalar da bir yerlerde mutlaka var olmaya devam edecekler. Peki, siz hala dijitalleştiremediklerimizden misiniz?

Bahadır Kaşıkçı

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*