Dillere Destan Girişimcilerin Felsefesi: Steve Jobs

“Çünkü dünyayı değiştiren insanlar, dünyayı değiştirebileceğini düşünecek kadar delirmiş olanlardır.” Teknoloji süper starı, dahi yenilikçi, milyonları etkileyen kişi, sihirbaz, sanatçı, gizemli kişilik, tiran ve asi ruh. Zen ustası ve ruhsal aydınlanmanın sonsuz arayışında bir yogi. Bu makale o çılgın adam, efsanevi Steve Jobs’a.

 

San Fransisco, ABD, 1995.

 

“Her zaman yalnız biri oldum”. Hayallerin altına dönüştüğü, meşhur bir vadinin bir yerlerinde, küçük bir çocuk doğmuş, terk edilmiş ve onu karşılıksız seven bir ailenin yanında bulunmuştu. Steve her zaman dışlananlardandı – okulda, arkadaşlarla, iş yerinde, aşkta. Canı acıtılmış, gözü korkutulmuş ve yanlış anlaşılmıştı. Ancak bunların hepsi bir anda değişmek üzere, melankoli sonsuz ilhama dönüşmek üzere, eksiklik hayal gücü olmak üzereydi. Los Altos’un kayıp çocuğundan Silikon Vadisi’nin efsanevi Prensi’ne… Steve Jobs’ın parlayan yıldızı, gökyüzünün en yüksek noktasında yer edinecektir.

 

1161 CristDrive, Los Altos, Kalifornia… Dünyanın en ikonik garajı.

 

1976 yılının 1 Nisan gününde, bir efsane dünyaya geldi. Steve Jobs ve Stephen Wozniak, Steve’in evinin garajında Apple Bilgisayarı üretti. Vizyonları netti – teknoloji endüstrisini alt üst etmek; yeteneklerini ve öncü fikirlerini ticarileştirmek; bilgisayarı insanlaştırmak ve teknolojinin ‘gözbebeği’ olabilmek adına tasarımı üst noktalara taşımak.

 

Gençliğin getirdiği yüksek enerji ve gerçek arkadaşlık bağıyla, sürekli değişen teknoloji dünyasında fırtınalar koparacak olan güçlü bir ikili oluştu. Ünlerini elektronik geleceğin ilk vizyonerleri olarak kazımaya başlamadan hemen önce, ikili altmışların çılgın ruhuna uyumlu daha özgür bir hayatı yaşamak için biraz ara verdi. Steve ve Woz, (Stephen Wozniak böyle tanınır), ortak tutkuları paylaştılar ve bunlar üzerinden aralarında bir bağ oluştu; bilgisayarlar, Bob Dylan, hack konusunda becerilerini geliştirme ve en iyi şakaları yapma gibi. Kulağa şehir efsanesi gibi gelse de, gerçek şu ki bedava uzaktan görüşmeler yapabilmek için hack becerilerini ortaya koyduklarında, Vatikan’a bağlandılar ve Papa’yı bir gece yarısı konuşması için uykusundan uyandırmayı başarmanın eşiğine geldiler!

 

Efsanesi her zamanki kadar yoğun olan Steve Jobs’ın benzersizliği hakkında ender hikâyeler anlatılır. Tartışılmazdır ki, çoğu insanın gözünde, Steve Jobs uçlarda yaşayan bir teknoloji kahramanı, örnek bir şirket lideri ve girişim dünyası tarihinin en vizyoner strateji sahiplerinden biridir. Onun dehası, sofistike zarafet sevdası ve mükemmeliyetçiliğiyle teknolojiye sanatsal bir yön katma isteğine yoğunlaşmıştı. Güçlü sezgileri yardımıyla,  ekibinin mühendislik yetenekleriyle sınırları zorlayan yaratıcılığını birleştirmekte ustalaştı ve sonuç, dünya çapında milyonlarca sadık Apple kullanıcısının kalbini kazanacak bir yıldız ürünler serisi oldu. Kendisinin de vurgulayacağı üzere; “Bir marka olmak mantıklı argümanlarla değil, şirketin insanlarla duygusal bağlamda nasıl özdeşleştiği ile ilgilidir. Pazarlama, değerleri önemser.”

 

Tanınmış bir hırslı oyuncu ve sivri karakteri kadar duygusal zekâ ile de donanmış, çocukluk yıllarının psikolojik çelişkilerine hapsolmuş olan Jobs’ın hayatı, dâhiyane meziyetler ve aksaklıklardan oluşan bir kasırga gibi. Yüzeysel sanılara karşı, gerçekler arada bir yerde bulunuyor olabilir. Gerçekten de, Jobs örnek aldığı ve hayranlık beslediği herkese karşı büyük bir saygı duyuyordu, ancak bilgisizliğe, dogmalara, taviz vermeye ve ikinciliğe düşürecek hiçbir şeye tahammülü yoktu. Sismik kişiliğini saklamak için diplomatik tavırlar sergilemekle hiçbir şekilde ilgilenmiyordu.

 

Yüceltiliyor mu yeriliyor mu?  Kötü şöhretli karizmatik Steve Jobs kimdi ve bu hayatta gelenekselin dışına çıkmış yolunu döşeyen gerçek taşlar nelerdi?

 

“Sokrates’le bir akşamüstü geçirmek için tüm teknolojimi feda ederdim.” Eğer jobs ‘sıradan’  olsaydı, bu denli sıra dışı bir hayatı olmazdı. Felsefi yönü güçlü bir yenilikçi; öğrencilik yıllarından beri, eski filozofların, şairlerin ve Zen ustalarının akılları onu büyülemiştir. Plato, Aristo, Shakespeare, bunun yanı sıra, ruhsal yolculuğuna önderlik eden Doğunun tasavvufu ve Zen Budizmi de uyanışına kaynak olmuştur.

 

“Yüreğinin sesini dinlememen için bir sebep yok,” diye kendi kendine fısıldadı ve Atari’deki işi dâhil her şeyi geride bırakıp, Hindistan’a, onu sonsuza kadar değiştirecek olan o yolculuğa çıktı. Mistik bilgeliğin  ve Hindu gurularının, Ganj nehri ve Himalayaların ülkesinde kadar geçen 7 ay.

 

“Öğrendiğim en büyük şey önsezi oldu, yani Hindistan’daki insanlar yalnızca mantıklı düşünürler değiller, manevi yönü yüksek insanlar önsezi sahibi.” O andan sonra, Jobs önsezi dediğimiz erdeme ve deneysel bilgeliğe zekâdan daha büyük önem yüklemiş ve bu karakterinin oluşumunda ve liderlik yöntemlerinin şekillenmesinde büyük rol oynamıştır.

 

“Zamanınız kısıtlı, o yüzden başkasının hayatını yaşayarak onu harcamayın. Dogmalara hapsolup kalmayın-bu başkalarının düşüncelerinin sonuçlarını yaşamak demektir. Başka insanların fikirlerinin, iç sesinizi bastırmasına izin vermeyin. En önemlisi de, kalbinizin sesini ve önsezinizi dinleme cesaretine sahip olun.” Bu sözler onun hayat felsefesini özetlemektedir.

 

Sadık bir yogi olarak sürekli ashramlarda (hindu inziva yeri) ve kapalı meditasyon merkezlerinde bulunurdu. Hayatın derin hakikatlerinin arayışçısı, kişiliğini oturtmak ve hayatı boyunca devam eden ruhsal aydınlanma için gösterdiği yoğun çaba gösteren Jobs. Seçmeci minimalizm ve karmaşık elementleri basitleştirme gücüne sahip Zen felsefesine tutkuyla bağlıydı. Bu yeteneği sofistike tasarımları ve Jobs’ın planladığı, ardından piyasaya sürdüğü ürünlerin zarif detaylarında da görmek mümkündür. Kendi anlatımıyla: “Bu her zaman mantralarımdan biri olmuştur – odaklanma ve basitlik. Basit, karmaşıktan daha zor olabilir: Bir işi basitleştirmek için düşüncelerinizi sadeleştirmek çok çaba gerektirir. Ancak sonunda buna değecektir, çünkü o noktaya vardığınızda, dağları yerinden oynatabilirsiniz.”

 

Modern bir ‘antevasin’ gibi, algılanan gerçeklik ve mükemmellik idealistliği arasında; felsefe, sanat ve bilim arasında bir yerdeydi.  Jobs’ın bencilce kendi kurallarına göre oynadığı bir sır olmaktan uzaktı. Akıl oyunlarıyla motive olan Jobs, etrafındaki insanlar üzerinde etki bırakan yoğun bir aura yayardı.

 

“Kararlılığa karşı özgür irade” ikilemi onun zihniyetini küçük yaştan itibaren değiştirdi. Hayatı boyunca süren bu çok boyutlu arayıştan, en özgün yapılarından biri olan meşhur “gerçekliği bozma alanı” doğdu.

 

“Evrende bir iz bırakmak için buradayız. Yoksa neden dünyaya gelmiş olabiliriz ki?” Sıra dışı başarı arayışları arasında, Jobs tatbiki hayal gücünde ustalaştı. “Gerçekliği bozma alanı” limitleri aşma hedefi ve ekibini her şeyin mümkün olduğuna ikna etmek amacıyla psikolojik bir atmosfer yaratmak demekti. Basitçe anlatmak gerekirse, Jobs irade gücüne ve gerçekliği çarpıtma pahasına amaca odaklanmaya inanıyordu. Bazılarına göre, bu, inanılmaz ya da teorik bir konsept olabilir. Ancaki Steve gerçekten Zen gizemciliğinin ‘sırlarını’ ve quantum mekaniğinin ispatlanmış prensiplerini uygulamaya geçiriyordu. “Gözlemci etkisi”, “Schrödinger’in kedisi”nin tahmin edilen sonuçlarına ve “dalga fonksiyonunun çöküşü” altında yatan teorilere hızlı bir bakış bile, efsanevi Steve Jobs’ın hayranlık uyandıran merakı ve evrensel zekâsı hakkında yeterince bilgi verecektir.

 

Steve Jobs yıldızı sonsuza kadar parlayacaktır. O meşhur simsiyah sahnede, binlerce hayranı büyülediği yerde, muhteşem şovlarının sonuncusunu sergileyecek. Etkili bir asi, dışlanmış, baş belası… Her şeyi başka açılardan görebilen kişi: “Kalbinizin sesini ve önsezinizi dinleme cesaretine sahip olun. Bir şekilde gerçekte ne olmak istediğinizi biliyorlar… Aç kalın, budala kalın.”

 

 

Bu makale virgin.com’da Anastasia Haralabidou tarafından 2015’te yayınlanan yazıdan çevrilmiştir. 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*