Birisi bana bir gün İsrail’e gidip İsrail Türkiye Büyükelçisi ile sohbet edeceğimi söylese büyük ihtimalle kahkaha atardım. Ama Girişimcilik Vakfı ile her şeyin mümkün olduğunu İsrail gezisinde bir kez daha gördüm.
Geçtiğimiz hafta muhteşem bir deneyim yaşadık. Nedenine gelecek olursak İsrail gezimiz sırasında büyükelçiliğe bir ziyarette bulunduk. Kapıda filmlerdeki gibi elinde havlu ile bekleyen bir garson ve smokinle bekleyen bir kahya yoktu. Aksine kapıda bizi bekleyen kişi İsrail Türkiye Büyükelçisi Mustafa Kemal Ökem’di. Şaşkınlık bununla bitmedi tabi ki…
Girişimcilik Vakfı yönetim kurulu, davetliler ve Fellowlar olarak 58 kişi olarak gittiğimiz büyükelçilikte, bizi kapıda karşılayan büyükelçi hiçbirimizi atlamadan tek tek elimizi sıktı ve ismimizi öğrendi. Bu mütevazi hareketinin verdiği şaşkınlık devam ederken, yavaş yavaş sevgili elçimizin bizi ağırlayacağı bahçeye doğru yürümeye başladık. Kendimi adeta Türkiye’de gibi hissettim. Herkes Türkçe konuşuyordu, Eminönü’nde bile daha az Türkçe duyduğumuzu söyleyebilirim. Birkaç kişi bahçedeki havuzun kenarına doğru yürümeye başladığında arkadan bir ses ‘’Havuza girmeyin soğuktur.’’ dedi. Bu küçük espri ile de ortamdaki samimi hava gerçekten pekişti.
Derken başladık koyu bir sohbete. İsrail Türkiye Büyükelçiliğinde 6 yıl aradan sonra ağırlanan ilk misafirlerdik ve bununla gurur duyuyorduk. Ayrıca çoğumuz hayatımızda ilk defa bir büyükelçi ile tanıştığımız için oldukça heyecanlıydık ve büyükelçiyi soru yağmuru tutuyorduk. Elçimiz her soruya büyük içtenlikle cevap verdi. Girişimcilik Vakfının temel ilkelerinden olan “Give Back” burada bir kez daha karşımıza çıktı.
“Give Back”ten söz açılmışken bu konudan kısaca bahsetmek istiyorum. “Give Back’’ kelime anlamı olarak karşılık verme, geri verme demektir. Eğer bir ekosistemi büyütmek istiyorsanız, ‘’Give Back’’ yapmak zorundasınızdır. Yani tecrübelerinizi paylaşmalısınız ki insanlara fayda sağlayıp ilgiyi arttırabilin. Bu da Girişimcilik Vakfı’nın bize sağladığı en büyük olanaklardan. İsrail’de de elçimizin bizimle paylaştığı deneyimleri ve özellikle takım arkadaşı olmak ile ilgili bahsettikleri “Give Back” kültürünü pekiştirdi ve bize gerçekten çok şey kattı.
Sorular bittikten sonra herkes bir gözüyle masada bizim için hazırlanan pastalara bakıyordu. Aniden bir ses “Çocuklar hadi bir şeyler yiyin.” dediğinde bir anda herkes masaya doğru yöneldi. Yemekler yendikten ve bize ayrılan sürenin sonuna geldiğimizi anladıktan sonra herkesi bir telaş aldı. Herkes birbirine bir şeyler fısıldıyordu, hatta aralarında iddiaya girenler bile olmuştu. Peki, bu iddianın konusu neydi? Tabii ki büyükelçimiz ile fotoğraf çektirme telaşı… Bunu başaranlar da oldu başaramayanlar da, aramızda kalsın ben başaranlardanım.
Ama elçimizin herkesle tek tek fotoğraf çekilmesi mümkün değildi. Peki, her tuttuğunu koparan bu 50 Fellow büyükelçimizle selfie çekilmeden İsrail’den dönecek miydi? Tabii ki hayır. Elçimiz bizi kıramadı, hepimizi merdivenlerde topladı ve işte kendisiyle bu fotoğrafı çektirdik.
Bu güzel tecrübeler ve anılar için bütün Girişimcilik Vakfı ailesine çok teşekkür ederim.