Facebook’un Oculus Rift’e Yaptığı 2 Milyar Dolarlık Yatırım Bir Gün Herkesin İletişim Kurmasını Sağlayacak

Mark Zuckerberg, 22 yaşındaki Palmer Luckey’nin Kickstarter’la ismini duyurduktan sonra bu bahar Facebook’a sattığı parlak buluşu Oculus Rift adındaki sanal gerçeklik kitine 2 milyar dolar yatırım yaptı. Rift piyasalarda yerini almak üzere ve rekabet artmaya başladı. Max Chafkin de bizi gelecekte neler bekleyeceği konusunda aydınlattı.

 

Mark Zuckerberg, gördüğü en tuhaf sanal gerçeklik kitini denediğinde, artık dünyanın buna hazır olduğunu düşündü.   Artık geleceğimiz burada.

 

Dışarıdan bakınca, Oculus Rift o kadar da büyük bir buluşa benzemiyordu. Yüzünde dev bir kayak gözlüğü gibi duran, aşağı yukarı bir tuğla boyutundaki mat bir kara kutu, kafanın arkasından küçük bir masaüstü bilgisayara kadar uzanan bir sürü kablodan ibaretti. Çağ ötesi gibi görünse de pek öyle sayılmazdı. Bir gencin geleceğe yönelik vizyonunu dışa vurmak için oluşturduğu türden bir buluştu. Aslında bu aygıt tam olarak da böyle ortaya çıktı. Rift’in mucidi, Long Beach, California’da ebeveynlerinin garajında prototipi oluşturmaya başladığında henüz 17 yaşındaydı. İcadını kitle fonlaması yapılan platform Kickstarter’a taşıdı. Orada 2.4 milyon dolar gibi dudak uçuklatıcı bir destek aldıktan sonra Rift, Silikon Vadisi’nde yerini aldı ve şimdi, sadece dört yıl sonra teknoloji dünyasının en güçlü adamlarından birinin taktığı bir sanal gerçeklik kiti oldu.

 

Zuckerberg, operasyon direktörü Sheryl Sandberg’ün Menlo Park Facebook merkezinde, ürün direktörü Chris Cox ve teknoloji direktörü Mike Schroepfer ile birlikteydi. Sandberg’ün ofisinde toplanmayı seçmelerinin sebebi, Zuckerberg’ün ofisinde her yerin cam olması, Sandberg’ünkinde ise jaluzilerin bulunmasıydı. Zuckerberg’ün fanusa benzeyen ofisinin görünümü, kariyerini insanların hayatı hakkında bilgi vermesine adayan biri için oldukça mantıklı; ama Facebook CEO’sunun kafasında dev bir gözlükle görülmesinin şimdilik bir sır olarak kalmasında da sakınca yok.

 

Bir bakıma, Zuckerberg zaten Sandberg’ün ofisinde değildi. Bambaşka bir dünyadaydı. Kar taneleri serpiştirirken, bir dağın eteğinde yıkılmış bir kaleye bakıyordu. Kafasını çevirip nereye baksa, ekran da onunla birlikte hareket ediyordu. Bir anda, lav püskürten büyük ve çirkin taştan bir yaratıkla yüz yüze geldi.

 

“Vay be” dedi Zuckerberg, gözlüğü çıkarırken. “Bu çok iyiydi.”

 

Ocak 2014’te, Facebook CEO’su iki kilometre taşını kutlamak için hazırlık yapıyordu. Biri Facebook’un 10. yıldönümü, diğeriyse otuzuncu yaş günüydü. Yıllar boyunca Zuckerberg büyümek için neredeyse tek bir hedefe kilitlenip sonuna kadar çabaladı. Sandberg’ün yardımıyla, Facebook’u milyonlarca insanın telefonunda sürekli açık tuttuğu bir iletişim platformuna dönüştürdü. “Bir üniversite öğrencisi olarak işe başlayınca, kapsamınızı da limitliyorsunuz. İlk başta, ‘Bunu çevremdeki insanlar için yapacağım’ diyordum. Sonra bu, ‘Bu hizmeti internetteki insanlar için yapacağım’a dönüştü. Ama bir yerden sonra, gelecek on yılda dünyaya şekil verecek daha büyük problemleri çözüp çözemeyeceğinize karar verdiğiniz bir aşamaya geliyorsunuz.” dedi.

 

Son zamanlarda, artık ne yapması gerektiğini düşünüyordu. Sıradaki yazılım platformunun ne olacağını kendine soruyordu. Akıllı telefonlardan sonra sırada ne vardı? Zuckerberg, filmler ve televizyonun yanında oyunlar, konferanslar ve iş toplantıları için bu soruya cevabın “çevreleyen 3D deneyimi” sunan sanal gerçeklik kitleri olduğuna inanıyordu. Bu kitler beynimizi tarayıp düşüncelerimizi bugün Facebook’ta bebek fotoğrafı paylaştığımız gibi arkadaşlarımıza aktaracaktı. Ofisinde yaptığımız bir röportajda bana “Bence eninde sonunda tüm duyusal deneyimlerimizi ve duygularımızı düşünce yoluyla birine aktarabileceğimiz bir teknoloji olacak” demişti. Sonra da yardımsever bir tavırla, “Bununla ilgili birçok ilginç araştırma var, insanlar kafalarına bant takıyor. İlgini çektiyse araştırabilirsin” diye eklemişti.

 

Kulağa biraz uçuk geliyordu ama Zuckerberg şaka yapmıyordu. “Gelecekte olacağını bildiğin belirli şeyler vardır” diye sözlerine devam etti. “Esas mesele, şu an mümkün olanların ne olduğunu ve onları nasıl yaratacağını çözmektir.”

 

Bugüne dönelim: İşte karşınızda Facebook’un 2016’nın başında kullanıcılarına kargolamaya başlayacağı Oculus Rift. Rift, piyasaya sürülen ilk sanal gerçeklik kiti değil; ama aygıtın kendisi ve çalıştırmak için gerekli olan bilgisayarın bedelinin yaklaşık 1500 dolar olduğu düşünülürse, hem havalı hem de bir o kadar uygun fiyatlı olmasıyla türünün ilk örneği olacak. (Oculus, Samsung cep telefonlarıyla kullanılması için 200 dolarlık, çok daha acemi bir yüz maskesinin yapılmasına da yardımcı olmuştu.) Aynı zamanda bu kit, türünde ilk defa hareketten kaynaklı mide bulantısına sebep olmuyor.

 

Mart 2014’te, Zuckerberg Oculus S.G’yi 2 milyar dolardan daha fazla para karşılığında satın alacağını açıkladığında, bugün mümkün olan ve olmayan şeyleri anlamak o kadar da zor görünmemeye başladı. Video oyun konsolu imalatçılarından en önde gelen iki isim Sony ve Microsoft da gelecek sene kendi S.G. kitlerini piyasaya sürmeyi planlıyor. Oculus’ün satın alındığının haberi çıktıktan sadece birkaç ay sonra, Facebook’un en büyük rakibi Google, birkaç dolar değerindeki mukavvadan oluşan ve akıllı telefonlara bağlanan Google Cardboard adındaki ucuz S.G. kitini tanıttı. Basın bu kite “Ucuz Oculus” adını verdi.

 

Belki de en önemlisi Google ve diğerlerinin, 44 yaşındaki dahi Rony Abovitiz’in Güney Florida merkezli gizli şirketi olan Magic Leap’e 542 milyon dolar yatırım yapmış olması. Şirketin büyük olasılıkla bir ürünü satışa sunması yıllar alacak; ama birçok açıdan Oculus Rift’ten daha heyecan verici görünüyor. Çünkü şirket, sanal gerçeklik yerine görüş açınızda birleştirilmiş gerçekçi hologramlar oluşturarak “arttırılmış gerçekliği” hayata geçirmeyi vadediyor. Legendary Entertainment’ın CEO’su, Thomas Tull, aralarında kendisinin ve Google’ın yanında Andreessen Horowitz gibi önemli teknoloji yatırımcılarının da bulunduğu  Magic Leap yatırımcılarının, bunun adının “çılgınlık” olduğunu söylüyor. “Adamlarda (Magic Leap’te) uzay teknolojisi var” diye de ekliyor.

 

Tull, aynı zamanda Oculus’ün yatırımcılarından da biri ve kim kazanırsa kazansın sanal gerçekliğin bıraktığı etkinin HDTV ve 3D filmler gibi geçmişteki dönüm noktalarından çok daha önemli olacağına inanıyor. “Sanal gerçekliğin başarılı olduğunu görünce, kiti çıkarıyorsunuz ve ‘Tamamen farklı bir şey yapmak için gerçekten de bir şansımız var’ diyorsunuz.” diyor Tull. Daha bir yıl önce Google Glass’e o kadar da ilgi duymayan tüketiciler, acaba bu büyük yüze takılan aparatı almak isteyecekler mi? Hollywood ve Silikon Vadisi, bunun artık tartışmaya açık bile olmadığını düşünüyorlar. Yarış başladı.

 

ABD Bağımsızlık gününden birkaç gün önceydi ve ben sapanlar, toplar, uzaktan kumandalı arabalar ve masa tenisi raketleriyle dolu bir masanın olduğu, seyrek eşyalı bir odada durmuş Palmer Luckey’nin video oyununu oynuyordum. Masanın öbür ucunda Luckey oturuyordu, ya da uzayda süzülen mavimsi kafası ve elleriyle çocuksu sesinden anlaşıldığı kadarıyla öyleydi. 1999 yılında vizyonda olan bilim kurgu filmine atıfta bulunarak “Matrix‘i izlemiş miydin?” dedi. Mavi parmaklarını şakırdatarak masayı bir sürü M-80 maytabı ile donattı. “Buna Roma Usulü Mumlu Uzay Partisi diyoruz.” dedi.

 

Bana gösterdiği prototipin adı Toybox’tı. İsmi sapanlara, maytaplara ve belki de verdiği heyecanın ve söz konusu milyarlarca doların yanında hala başlangıç seviyesinde olan sanal gerçekliğin kendisine atıfta bulunuyordu. Luckey, “Amaç, (başka yerlerdeki) iki insanın gerçekten birlikte aynı yerde bulunduklarını hissetmelerini sağlamak” dedi. Peki nasıl çalışıyor? Kiti mikrofon ve kol hareketlerini algılaması için iki elde taşınan kumandayla takan her oyuncuya bir sensor tanımlanıyor. Tüm bu parçalar, diğer oyuncunun kitine belli belirsiz mavi bir avatar olarak aktarılıyor.

 

Aklınıza gerçek bir bilgisayar animasyonu filmi getirdiğinizde tuhaf derecede benzer bir görüntü gözünüzün önüne gelecektir. Örneğin Disney’in Cesur filminin ana karakterinin her saç tanesinin ayrı ayrı seçilebildiği kıvırcıklarını hayal edin. Bu standartla karşılaştırıldığında Toybox’la ölçüştürülemez bile. Luckey’nin oluşturduğu maytaplar geometrik görünüyordu, masa, tahta, metal ya da cam değildi. Sadece griydi. Ama bu basit animasyonu bile etrafımda gördüğümde, içimde bugüne kadar karşılaştığım en gerçek animasyon olduğuna dair bir his vardı.

 

Birkaç saniye içinde Oculus’ün Facebook kampüsündeki yeni merkezinde,  Luckey’le farklı ses yalıtımlı odalarında bulunduğumuzu unuttum. M-80 maytaplarını dizen ve bana masadaki çakmağı almamı söyleyen Luckey’nin aslında kendisi değil, bilgisayar tarafından yapılan bir avatar olduğunu da unuttum. Deliler gibi gülerken “Şimdi olabildiğince çabuk yakabildiğin kadar maytabı yak.” dedi. Gerçek değildi; ama maytaplar yanıp patlamaya başladığında gerçekmiş gibi korktum. S.G. meraklıları bu hisse “varlık” diyor ve bu Luckey’nin altı yıl önce Rift’i oluşturmaya başlamasından önce mümkün olmayan bir farkındalık.

 

Kırmızı Hap, Mavi Hap

Onlarla tanışmadan önce, Zuckerberg ve Luckey’nin birçok ortak noktası olduğunu düşünmüştüm. İkisi de 20 yaşına gelmeden önce değerli şirketler kuran hackerlar; ama benzerlikler aslında bu noktada son buluyor. Zuckerberg, şirketi kurduğundan beri takım elbise giyip kurnaz bir kişiliğe bürünmüş olsa da, şu anda 22 yaşında olan Luckey hala kendi yaşını gösteriyor ve yaşının gerektirdiği gibi davranıyor. Forbes’a göre, Luckey 500 milyon dolardan daha değerli; ama hala parmak arası terlik giyiyor, altı ev arkadaşıyla bir parti evinde yaşıyor ve sohbet konusu fast food olunca çok heyecanlanıyor. (Bana bir ara fast food erişte zincirinden bahsederek “Pei Wei’ye bayılıyorum. Dünyanın en iyi Asya temalı küçük lokantası orası!” dedi.)

 

Luckey, Zuckerberg ve Silikon Vadisi’nin çoğu genç yeteneğinin dahil olduğu Sarmaşık Ligi’ndekilerin aksine varlıklı bir aileden gelmiyor ve özel okulda da okumamış. Long Beach’te küçük bir dubleks dairede dört çocuğun en büyüğü olarak büyümüş ve annesi tarafından evde eğitim almış. Araba satıcısı ve amatör motor tamircisi babası, araç gereçle dolu bir garajda ona tamir etmeyi öğretmiş. Luckey önce kendi bilgisayarlarını kurarak küçük başlamış, daha sonra büyük adımlar atmış. Bir süre, lazerler gerçekten ilgisini çekmiş ve bu yüzden retinalarından birinde küçük bir yanık oluşmuş. Luckey bunun için “Çok önemli bir şey değil.” diyor. “Hepimizin gözünde kör noktalar var; ama beynimiz bunu telafi ediyor.”

 

Luckey, eBay’den bozuk iPhone’lar alıp onları tamir ederek tekrar satıp hobilerini geliştirmek için para biriktirip daha sonra internet forumlarında onun gibi teknolojik aletleri kurcalamayı seven insanlar aradı. “Şehir başına bir şeyle ilgilenen birkaç kişi bile bulsanız, dünya çapında bu küçük hobiyle ilgilenecek yüzlerce ya da binlerce insandan oluşan bir topluluk oluşturabilirsiniz” diyor. Luckey, S.G. işine bir süre kafasını taktığı bilgisayar oyunları sayesinde girdi. Uç noktada görsel canlılık sağlamak için kendi deyimiyle “Harika bir altı monitörlü sistem” oluşturmasından sonra, kendi kendine neden direk yüzüne küçük bir ekran takabileceği bir sistem oluşturmadığını sordu. Yapmak istediklerini bir foruma yazdı ve ilerleme kaydettikçe durumu forumdaki arkadaşlarıyla paylaştı.

 

Nisan 2012’de, 19 yaşına geldiğinde, ilk S.G. sistemini yaptığını ve herkesin kendi basit sistemini kurabilmesi için bunu Kickstarter’da “kendin yap” kiti olarak sunacağını açıkladı. “Bu projeden tek kuruş kâr sağlamayacağım” diye yazmış. “Amaç, parçaları, imalatı, kargo masraflarını ve kredi kartı/Kickstarter ücretlerini karşılamak ve kalan 10 dolarla da kutlama yapmaktı.”. Bu araca Oculus (Göz kelimesinin Latincesi, “acayip havalı” bir sözcük) Rift (sanal gerçekliğin gerçek dünya ve sanal dünya arasında “uçurum” yaratmasına göndermede bulunuyor) adını koymayı planlıyordu.

 

Luckey, prototipini video oyun geliştiricilerinin yıldızlarından John Carmack’e gönderdi. Carmack ise bunu, E3’te (Elektronik Eğlence Fuarı), Los Angeles’taki yıllık video oyunu konferansında göstererek, “Muhtemelen dünyada görülen en iyi SG demosu” olduğunu söyledi. Luckey, bir anda heyecan dolu video oyunu eleştirmenleri tarafından sarıldı. Sony, Santa Monica’daki sanal gerçeklik laboratuvarının başına geçmesi için ona iş teklif etti. O dönem için Luckey, “Baya çılgın bir dönemdi. Bana bunu teklif etmelerine şaşırmıştım” diyor.

 

Luckey tavsiye isterken, forumdan arkadaşı onu 32 yaşında olmasına rağmen deneyimli olan oyun girişimcisi Brendan Iribe ile tanıştırdı. Iribe, Luckey’nin izini sürmekte zorlandı. O dönemde Luckey, hükümetin takibinde olmaktan korkuyordu ve cep telefonu kullanmıyordu; ama sonunda iletişim kurdular ve Westwood’da STK adındaki bir et lokantasında buluşma ayarladılar. Sandalet ve Atari tişörtü giyen Luckey, görüşmeye geç kaldı ve tam hız konuşmaya başladı. Iribe o anda “Bu görüşme çok eğlenceli olacak” diye düşünmüştü.

 

Iribe ve onunla birlikte iki video oyunu yazılım şirketinde çalışan üç arkadaşı Nate Mitchell, Michael Antonov ve bir yıl sonra bir arabanın vurup kaçması sonucu hayatını kaybeden Andrew Reisse, Luckey’e yardım teklif etti. Iribe, Luckey’e Oculus’ü birkaç yüz dolara satın alıp Kickstarter kampanyası için reklam videosu çekmesine yardımcı olabileceğini söyledi. İyi niyet göstergesi olarak ona 5000 dolarlık, koşulsuz şartsız bir çek yazdı. Luckey, ailesinin evinden kendi evine çıktı ve başka bir genç teknoloji kurdunu daha işe aldı. İki genç çocuk, Long Beach’teki iki yıldızlı ucuz motellerden birinde tezgahı kurdular. Yatakları köşelere iterek var olan tüm elektrik çıkışlarını kullandılar ve odayı hem geçici olarak kalacak bir yer, hem de bir laboratuvar haline getirdiler. Luckey, bu dönem için pis bir gülüşle “Biraz kanuna aykırı bir işti” diyor.

 

Luckey ve Iribe ilk etapta destekçilerinden prototipi tamamlamak için toplamda 500,000 dolar istemeyi planlamış, fakat son dakikada Luckey korkup hedefi yarı yarıya azaltmış. O zamanlar multi milyon dolarlık Kickstarter projelerine pek rastlanmazdı ve Luckey, eğer kampanya yeterince destek almazsa bunun fikrinin sonu olacağından endişelenmişti.

 

Bunun yerine, birkaç saat içinde hedeflerine ulaştılar. Kampanya bir ay sonra sona erdiğinde, Luckey neredeyse 10,000 kişiden 2.4 milyon dolar toplamıştı. Motelden taşındılar.

 

Kickstarter kampanyası, Silikon Vadisi’nden Chris Dixon’ın dikkatini çekti. Andreessen Horowitz’e yeni katılan girişimci Dixon, “Bir gün hepimizin bir gözlük takıp fişini de beynimize takacağımız gerçeği bana kaçınılmaz gelmiştir” dedi. İlk toplantılarından biri Oculus ile gerçekleşti. Dixon, şirkete şüpheyle yaklaşıyordu. Microsoft, iddialara göre Luckey’nin yaptığından çok daha ileri bir teknolojisi olan Hololens adında ürününün üzerinde çalışıyordu. (Dixon, şimdi “Bunun içeriden gelen yanlış bir bilgi olduğu ortaya çıktı” diyor.) Ayrıca, Rift’in kafa hareketlerine doğru karşılık verip yukarı baktığınızda gökyüzünü ya da aşağı baktığınızda görüntünün aniden aşağıya kaydığını gösterme kabiliyeti olsa da, Iribe’in kendisi de dahil olmak üzere birçok insanın midesini bulandıran dikkat çekici derecede gecikme süresi sorunu da vardı. Bilim adamları arasında bilinen genel bilgiye göre, gecikme 20 milisaniye ya da daha azına indirgenmediği sürece mide bulantısı hissi devam eder. Dixon, “Aletin parçaları birbirine selo bantla bağlıydı ve bantla birlikte 80 milisaniyeydi” diyor. Etkilenmişti; ama yatırım yapacak kadar çok değil.

 

Iribe, sonunda iki Boston merkezli risk sermayedarının tavsiyesi üzerine 16 milyon dolarlık kaynak yatırdı. Bu da Luckey’nin sonradan baş teknoloji sorumlusu olacak Carmack’i işe almasını sağladı. 2013 sonbaharında, gecikme süresi yarıya indirgenmişti ve Iribe, aygıtı midesi bulanmadan kullanabiliyordu. Bunu Kasım ayında yapılan bir konferansta zafer kazanmışçasına paylaştı. Kısa bir süre sonra, Marc Andreessen’den bir mail aldı. Andreessen, “Biz sonuna kadar çabalayan inananlarız. Bazen zaman alabiliyor; ama sonunda istediğimiz yere geliyoruz!” yazmıştı.

 

Andreessen ve Dixon, Iribe ve Luckey’nin satışa çıkmak üzere olana benzer bir versiyonunu gösterdiği Oculus’ün Irvine, California’daki merkezine gittiler. “Farkında mısın, bundan ötesi yok.” dedi Dixon. “Işınlanmış gibi hissediyorsun.” 75 milyon dolarlık anlaşmaya şekil vermeye başladılar. Facebook kurul üyesi de olan Andreessen, daha önce sanal gerçeklik şirketine yatırım yapmaya şüpheyle yaklaşırken artık anlaşmaya öyle sıcak bakıyordu ki, Iribe’in referans olarak Mark Zuckerberg’le konuşmasını önerdi.

 

Zuckerberg ve Iribe’in ilk telefon görüşmesi 10 dakika sürdü. Zuckerberg, Andreesen’i övgü yağmuruna tuttuktan sonra Oculus hakkında konuşmaya başladı. Zuckerberg, “Bunun için en iyi pazarın neresi olduğunu düşünüyorsun?” diye sordu. “Sadece oyun piyasası için mi uygun?”

 

Iribe “Evet, genelde oyunlara yoğunlaşıyor. En azından şimdilik.” dediğinde Zuckerberg konuya ilgisini kaybetti. Facebook bir video oyunu şirketi değildi ve yıllar boyunca oyunları kullanıcıların siteye giriş yaptığında gördükleri küçük bir kısım haline getirmişti. Ama Andreessen anlaşmasının yapılmasından birkaç hafta sonra Iribe, Zuckerberg’e Facebook kurucusunun Luckey’nin kitini kendisinin denemesini teklif etti.

 

Zuckerberg, Oculus’ün video oyunları ile ilgili hedeflerini çok önemsemese de şirketinin üyelerinin milyara ulaşması onu düşündürdü. Zuckerberg bana düşünceli bir tavırla “Bir milyar kullanıcı. Bu inanılmaz. Ama biraz düşününce bir milyarın öylesine bir rakam olduğunu fark ediyorsunuz. Misyonumuz bir milyar insanı birbirine bağlamak değil, dünyadaki herkesi birbirine bağlamak.” demişti. Facebook, Zuckerberg Harvard yurdunda site hacklemekle meşgulken yaygınlaşan mobil telefonları kontrol etme fırsatını kaçırmıştı. Ona göre, S.G. de benzer bir etki yapmak üzereydi. “Bu büyük programlama platformları on yılda bir karşımıza çıkıyor” dedi. “Bence bir sonrakinin üzerine çalışmanın vakti geldi.”. Facebook merkezindeki prototipi göstermek için Iribe’ı davet etti.

 

Sandberg’in ofisindeki demo nefes kesici derecede güzel geçti. Zuckerberg’in S.G. araştırmasını yönetmesinde yardımcı olan bir Facebook mühendisi Cory Ondrejka, “Herkes birbirine bir beşlik çakıyordu” dedi.

 

Iribe, Zuckerberg’e eğer ona da uyarsa Iribe’i ziyaret edip daha gelişmiş bir versiyonunu görmesini söyledi. Zuckerberg geldiğinde, Luckey kendini tanıttı ve hızla uzaklaştı. “Büyük bir hayranınızım; ama işe dönmem gerekiyor” dedi. Luckey, bankada 90 milyon dolardan fazla parası olduğunu düşünüyordu. “Eğer Mark ‘Bu çok aptalca, anlamadım bile’ deseydi, biz de ‘Mark’ı boşverelim o zaman’ derdik. ‘O nereden bilsin?'”

 

Zuckerberg, Luckey’nin nezaketsizliğine hem şaşırmıştı, hem de bu hoşuna gitmişti. Zuckerberg “Onlarda da kesinlikle bizdeki hacker kültürü var” dedi. “Bu paylaşılan değerler bizi birbirimize çekti ve rahat hissettirdi.”. Görüşmeler sonraki birkaç hafta devam etti ve bu süreçte Facebook, Iribe’in düşük olarak nitelendirdiği ortalama 1 milyar dolar önerdi. Anlaşma, Facebook’un WhatsApp mesajlaşma hizmeti için 19 milyar dolar ödemek üzere olduğu anlaşmanın haberi duyulana kadar miadını doldurmuşa benziyordu. Bu, Iribe’in dikkatini çekti. Bir mail attı: “Mark, konuşmamız gerek”.

 

Görüşme ayarladılar. Iribe’a göre, Zuckerberg “Beni ziyarete gel. Zamanını harcamayacağım.” dedi.

 

Iribe, Mart ayında bir Pazar günü, Zuckerberg’in evinin verandasına geç kahvaltıya gitti. Pizza siparişi verdiler ve Zuckerberg yeni bir teklifte bulundu: 2 milyar dolar nakit ve stok. Oculus’ün henüz bir tüketici ürününü piyasaya sürmediği göz önünde bulundurursa yüksek bir teklifti. Zuckerberg, Oculus’ün Facebook içinde Instagram gibi, ve olabilseydi Whatsapp gibi bağımsız şekilde faaliyet göstereceğine söz verdi. Elbette oyunlar olacaktı ama bununla da kalmayacak, haberler, spor, filmler, televizyon, kedi videoları… Kısaca içinde her şey bulunacaktı. Zuckerberg “Bunu yapmak istiyorum ve bunun uzun vadede Facebook’un geleceği olmasını istiyorum” dedi; ama Iribe’in hızlı davranıp anlaşmayı başkasıyla yapmayacağına söz vermesi gerekiyordu.

 

Bu noktada Oculus, aralarından biri Andreessen olan dört risk sermayedarından oluşan bir yönetim kurulu oluşturmuştu. Kurulun anlaşmayı onaylaması gerekiyordu. Andreessen Facebook’un rakipleriyle konuşmadan bu kadar hızlı kabul etme fikrinden nefret etmişti. “Bunu yapmayın! “Bunu yapmayın! Bunu yapmayın!”. Iribe, Andreessen’in Zuckerberg’in ilk teklifinden sonra evinde yapılan gece toplantısında bunu söylediğini hatırlıyor. (Facebook kurulundaki rolünün ışığında, Andreessen Oculus’ün kurucularının Zuckerberg ile görüşmelere başlamasından sonra geri çekildi.) Ama kurul anlaşmayı onayladı.

 

Anlaşma, Zuckerberg’in evinde Iribe’la Pazar toplantılarından sadece üç gün sonra, mantarlı İtalyan pilavı ve deniztarağı yedikleri akşam yemeğinde kapatıldı. Luckey, yemeğin “çok güzel” geçtiğini ve Facebook’un doğru seçim olduğunu söylüyor. “Ömrüm boyunca S.G. üzerine çalışmak isteyeceğimi biliyordum. Endüstriyi büyütüp güçlendirebilecek her şey… İşte benim içinde yaşamak istediğim süper havalı dünya da bu.” Luckey’nin çenesi açıldı ve gelecekle ilgili konuşmaya başladı: “Her şeyi yapabilmek, her şeyi deneyimlemek, herhangi biri olabilmek. Mükemmel sanal gerçeklikten daha iyi eğlence teknolojisi ne olabilir ki? Başka bir aday teknoloji yok.”

 

Anlaşmanın yapılmasından bir haftadan kısa bir süre sonra, Zuckerberg Facebook sayfasından şirket alımını ilan etti. Birçok seçenek olduğuna dair açıklamalar yaptı. “Bir maçı izlediğinizi, öğrenciler ve dünyanın dört bir yanından öğretmenlerle dolu bir sınıfta çalıştığınızı ya da yüz yüze bir doktora danıştığınızı, üstelik tüm bunları sadece evde gözünüze gözlük takarak yaptığınızı düşünün.” diye yazdı. “Sanal gerçeklik, bir zamanlar yalnızca bir bilim kurgu hayaliydi. Ama internet de bir zamanlar hayaldi, bilgisayarlar ve akıllı telefonlar da.”

 

Piyasaya sürülmek üzere olsa da, Rift kusursuz değil. Iribe’in aksi yöndeki yorumları bir yana, aygıt hala çok uzun süre oynarsanız midenizi bulandırabiliyor. Ayrıca Zuckerberg dahil olmak üzere birçok teknoloji kurdu, Rift’i gelişmekte olan bir teknoloji olarak görüyor. Zuckerberg “Gelecekte bir gün dünyada olanlarla ilgili farklı bir algı oluşturabilecek gözlükler veya lensler takacağımızın aleni olduğunu düşünüyorum.” diyor. Zuckerberg, Oculus’ün (ve rakiplerinin) hepimiz S.G. gözlükleri takana kadar gerçek dünyadaki sanal objeleri de yansıtan çok daha küçük kitleri oluşturacağına inanıyor. “Gelecekte sanal gerçekliğin oldukça harika olacağı durumlar ‘Tamam, haydi satranç oynayalım. İşte satranç tahtası’ dediğimiz durumlar olacak” diyor parmaklarını şakırdatıp ofisindeki yüzyıl ortası döneme özel kahve sehpasını göstererek.

 

Dev Bir Adım

Zuckerberg’e göre, bu belki de 5 ila 10 yıla kadar gerçekleşmeyecek; ama bazı insanlar duruma daha olumlu bakıyor. M.I.T. Teknoloji Değerlendirmesi‘nin bu senenin başlarında gerçekleştirdiği bir konferansta Magic Leap’in Kurucusu Rony Abovitz, “Sadece telefonu alıp ekrana bakmaktan ibaret olmayan, çığır açıcı şeyler yapıyoruz” dedi. Luckey’ninki gibi tasarımlar için bu büyük bir adımdı. Magic Leap’in ürününün tam olarak ne zaman piyasaya sürüleceği sır gibi saklanıyor ve şirket dışında yalnızca birkaç kişi seti kendi gözleriyle gördü. Şirket sözcülerinden biri Andy Fouché, bir e-mailde bana “Eminim yakında bir açıklama yapılacaktır” dedi. Daha fazla açıklama yapmayı kabul etmedi, bu yüzden direk Abovitz’e mail attım. Bir saat sonra, Fouché bana soğuk bir dille, “Lütfen doğrudan Rony’le iletişime geçmeyin” dedi. Ama patent belgelerine göre, Magic Leap’in ürünü gözlerinize görüntüleri yansıtan dijital projektörleri kullanarak ofisinizde koşturan canavarlar ya da yatağınızın üstünde dans eden balerinler görmenizi sağlayan gözlükler olacak.

 

Önceki şirketi Mako Surgical olan ve diz replasmanı ameliyatları için robot aygıtlar yapan, şirketi neredeyse 1.7 milyar dolara satılan Abovitz, geleneklerin dışında bir tavır sergiliyor. Bilinç akışı sağlayan blog postları yazıp, Sparkydog & Friends adındaki bir “oynak pop rock” grubunda çalıyor. 2012’de Sarasota Florida’daki TEDx etkinliğinde yapacağı bir konuşma için astronot kostümü giyip 1969 yılındaki aya iniş anını yeniden canlandırmıştı. Arkasında iki tüylü maskot, Kubrick’in 2001: Bir Uzay Destanı filminden dikkat çekici sahnenin bir versiyonunu canlandırdılar ve sonra BOŞ LAF yazılı afişleri etrafa fırlatarak bir anda punk-rock müziğe döndüler. Abovitz’in Magic Leap’i, geçen Mart ayında TED’in son etkinliğinde anlatması bekleniyordu; ama etkinlikten bir gün önce açıklama yapmaksızın konuşmasını iptal ederek Magic Leap’in vaatlerini yerine getirip getiremeyeceği konusunda kafalarda soru işaretleri bıraktı. Legendary Entertainment’tan Tull, “Magic Leap’in yaptığı şey olağanüstü. Ama peşinden de gidilmesi gerekiyor.” dedi.

 

Öbür yandan, Abovitz’in süper zeka olduğuna inanıyorlar. Yani en vahşi hareketleri bile ciddiye alınıyor. Önemli olan bir nokta, Oculus Rift gibi sanal gerçeklik sistemlerinin bir insanın beyninde mide bulantısından daha fazlasına sebep olabileceğini belirtmesi. Abovitz, Reddit Ask Me Anything ropörtajı sırasında konuyla ilgili düşüncelerini şöyle belirtmişti: “Beyin, çok nöroplastiktir. Ve Rift gibi gözün yakınına tutulan stereoskopik 3D sistemlerinin nörolojik değişimlere sebep olma potansiyeli olacağından şüphe yok.” Demeye çalıştığı, Oculus’ün tam ekran sisteminin gerçek dünyayı yansıtmasının yanında beyinde hasar bırakabileceği. Bu da kısmen kurallara uygun oynayıp haksız kazanma olarak değerlendirilebilir. Abovitz’in sanal gerçeklik versiyonunun da Luckey’ninkinden daha iyi olacağını gösteren herhangi bir bağımsız kanıt yok; ancak iddiasının gerçek olma payı yüksek. Bazı araştırmalar hem televizyon, hem de internetin beyin gelişimine engel olabileceğini gösteriyor. Daha yoğun ve ani iletişim teknolojilerinin daha kötü etkiler oluşturabileceğini düşünmek de mantıklı.

 

Sanal gerçekliği destekleyenler bu korkuları görmezden geliyor. Şirketi kısa, 360 derece filmler çeken ve sanal gerçeklik kitiyle izlenebilen eski klip direktörü Chris Milk, “Ben çoğu insandan daha çok S.G. videosu izledim ve beynimde hasar oluşmuş gibi hissetmiyorum.” dedi. Milk, Rift ve rakiplerinin sebep olacağı sağlık riskleri ne olursa olsun, sanatkarlık ve empati bakımından sunulan imkanların daha ağır basacağına inanıyor. “Birine ilk defa sanal gerçekliği denettiğinizde, bu dönüşümsel bir deneyim haline geliyor” diyor.

 

Milk’in şirketinin adı, Vrse.works, “gerçeğe yakın sanal dünya” olarak bilinen bilim kurgu konsepte atıfta bulunuyor. Şu anda Rony Abovitz’in Magic Leap şirketinde Yönetici Fütürist olarak çalışan yazar Neal Stephenson tarafından ortaya atılan bu fikir, milyarlarca bağlantı kuran insanın oluşturduğu neredeyse sınırsız bir sanal dünyayı temsil ediyor. İnsanlar fikir alışverişinde bulunacak, gayrimenkul veya yeni bir avatar gibi mallar alıp satacak ve inanılmaz gerçekçi şekilde sanal seks yapabilecek. (Hiçbiri olmasa bile, sanal gerçeklik pornoyu ve büyük olasılıkla sporu sonsuza dek değiştirecek.). Luckey ve Zuckerberg de bu gerçeğe yakın sanal dünyanın potansiyeline sıkı sıkıya inananlardan. Luckey’e göre şirketi Facebook’a satmasının sebebi de bu. “Eğer dünyadaki tüm şirketlere bakıp hangisinin bundan 20 yıl sonra gerçeğe yakın sanal dünyayı yöneteceğini sorarsanız, bu muhtemelen Facebook olur.”

 

S.G. öncüsü olan kültür eleştirmeni Jaron Lanier, “Sanal gerçekliğin en harika anı onu terk ettiğiniz an, içinde olduğunuz an değil. Hayatta insanın hayali dinozorlarla mücadele ettiği ya da Superman gibi uçtuğunu deneyimlediği küçük anları takdir edişi. Sanal gerçeklikten çıkıncaya kadar gerçek hayatı hiç görmemiş oluyorsunuz” diyor.

 

Luckey’e göre (ve Zuckerberg’e göre) hepimizin bir gün sanal gerçekliğin bir parçası olacağımız düşüncesi o kadar aleni ki, bu sıradan olarak bile algılanabilir. Luckey, Facebook kampüsündeki kafelerden birinde şeftalili tart yerken bana “S.G., birçok gerçek hayat faaliyetinin yerini aldığı bir dünya olabilir.” dedi. “O kadar da değerli olmayan etkileşimlere ne olacak?” Yani bunun gibi mi? Düşünmeden duramıyorum. “S.G. bunların çoğunun yerini alacak.”

 

Oculus Rift’in piyasaya girmesine kısa bir zaman kalmışken, Zuckerberg temkinli davranıyor. “Yavaşça üretim arttırılacak” diyor. “İlk akıllı telefonlar… İlk sene bir milyon ünite sattıklarından emin değilim. Ama satışlar her sene ikiye ya da üçe katlanır ve sonunda milyonlarca insanın sahip olduğu bir şey haline gelir. İşte o zaman olay gerçeğe dönüşür.”

 

Bu makale vanityfair.com’da Max Chafkin tarafından 2015’te yayınlanan yazıdan çevrilmiştir.

 

 

1 yorum

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*