Design Thinking’in 5 Adımı ve İnovasyon
World Economic Forum’un yayımladığı Future of Jobs raporunun 2025’in yetenekler Top 10 listesinin en başında Analytical Thinking ve Innovation geliyor. Analytical Thinking’in tanımı: “İşin içinde gerçekleşen olaylar ve problemleri bilgiler içinde analiz ederken mantığı kullanma.” Innovation’ı ise “İşin gerekliliğine karşı yaratıcılık ve alternatif düşünme ile yeni fikirlerin oluşması ve yaşanan problemlere cevap olması” olarak çevirebiliriz. Ancak benim aklıma inovasyon kısmı özellikle takıldı. Kişinin kendini inovasyon alanında geliştirmesi diye bir şey var mı?

İnovasyonun bir diğer tanımı Oslo Kılavuzu’ndan gelir:
“İnovasyon, yeni veya önemli ölçüde değiştirilmiş ürün, hizmet veya sürecin; yeni bir pazarlama yönteminin veya iş uygulamalarında, iş yeri organizasyonunda veya dış ilişkilerde yeni bir organizasyonel yöntemin uygulanmasıdır.”
Kısaca inovasyonun ticarileşmesi ve müşteriye ulaşması gerekir. Yaratıcılık ve buluş ile karıştırmamak adına da önemli bir ayrımdır. Ancak inovasyonun içinde yaratıcılık bulundurması gerekiyor.
Bir organizasyonun inovasyonda başarısız olmasının 3 temel sebebi var:
- Bütün fikirleri sevmeleri: Büyük fikirleri ve pazarları herkes görmüştür. Olmayan şeyler hakkında fikirleri belirtmekte kötüler. Ayrıca büyük fikirler bilginin çok fazla ötesinde yatırım gerektirebiliyor.
- Analize olan düşkünlük: Düzene ve verimliliğe olan düşkünlük inovasyonun belirsizlikle karşı karşıya getiriyor.
- Yöneticelerin büyümeye takılı kalması: Maalesef yöneticiler inovasyonun bir deneme-yanılma olabileceğini öngöremiyor.
Başarılı olabilmesinin adımlarını Jeanne Liedtka 3 maddede özetliyor:
- Nitelikli çözümler
- Riski ve maliyeti düşürme
- İnsanları dahil etme
Peki inovasyona olan yaklaşımımızı nasıl değiştirebiliriz? Bu noktada design thinking devreye giriyor. Design thinking’in tanımını dünyaca ünlü bir firma olan IDEO’nun 19 yıl CEO’luğunu yapmış Tim Brown şu şekilde yapıyor: “Design thinking; iş başarısı için gereksinimleri, teknolojinin imkanlarını ve insanların ihtiyaçlarını birleştirmek için tasarımıncının yöntemlerinden yararlanan, inovasyonu yaratma amacıyla kullanılan, insan merkezli bir yaklaşımdır.” Çeşitli design thinking yöntemeleri olsa da Stanford Üniversitesi’nin hazırladığı adımların daha açıklayıcı olduğunu düşünüyorum. Hep beraber göz atalım:

- Empati: Design Thinking’in ilk adımı. Design thinking’in bu kadar kabul görmesinin sebeplerinden biri insan merkezli olması. Büyük ihtimalle kullanıcın problemi sizin probleminiz değil. Bu nedenle başlangıç adımında kullanıcıyı ve ihtiyaçlarını anlama konusuna vurgu yapılır. Empati adımını güçlendirmenin 3 yolu: Gözlem, sohbet ve yaşamak. Birinci adımda bilgiler düzenlenmeli ve paylaşılmalı. Empati haritası bu adımda müşteri deneyimini anlamak için ideal bir araç.
- Tanım: Bu aşamada topladığımız ve düzenlediğimiz bilgiler analiz edip esas probleme odaklanırız. Bu problem tabii ki kullanıcının ihtiyacı olmalı. Bu noktada empati adımında yaşadığımız problemlerin yol haritasını çıkarıp harekete geçilmesi gereken noktaları bulmak yardımcı olabilir.
- Fikir: Fikir aşamasında ikinci adımda bulduğumuz problem için çeşitli çözümler üretiyoruz. “Nasıl?” sorusunu bol bol ekip içinde tartışmamız gerekiyor. Bu aşamada sınırları zorlayabiliriz; sonuçta en iyi fikri bulmaya çalışmıyoruz. En iyi fikir kullanıcı deneyiminden sonra gelecek. Ekibin güçlü yönlerinden bahsedip o noktalara doğru çözümler bulabiliriz. Mind mapping, role playing ve brainstorming bu adımları kolaylaştıran tekniklerden. Stanford Üniversitesi sonraki adıma geçmeden önce 3 tane kategoride fikri taşımayı öneriyor: Bunlar “en memnun edici”, “en rasyonel”, ”en beklenmeyen.” Tabii ki son karar uygulayacının.
- Prototipleme: Fikirler daha açık ve sonuç odaklı şekillendirilir ve profesyonel olmayan ürünlerle oluşturulur. Kağıtlardan app simülasyonu, kartonlardan ürünler örnek verilebilir. Bu noktada prototip için fazla vakit kaybetmemek, test edilecek şey ve beklentileri belirlemek gerek.

5. Test: Prototiplere feedback’ler toplanır. Feedback’ler toplanmadan önce prototip hakkında mümkün olduğunca az bilgi verilmesi kullanıcı deneyimini gözlemle konusunda daha çok bilgi verecektir. Bu feedback’ler toplanır ve gerekli iyileştirmeler yapılır. Kullanıcıya bol bol “Neden?” sorusu sorulur. Kullanıcıdan geri dönüş sonucunda problem tespitine dönmek gerekebilir.
Tüm adımlarda kendi kendimize sormamız gereken bazı sorular:
- Neleri biliyoruz?
- Neleri bilmiyoruz?
- Neleri bilmemiz gerekiyor?
- Nasıl öğrenebiliriz?
Kısaca design thinking, zaman ve maliyet konusunda kazanç sağlarken çok fazla soru sordurarak inovasyona teşvik ediyor. Herkes tarafından kullanılabilir olması da departmanlar ve kişiler tarafından uygulanabilirliğini kolaylaştırıyor.
Tabii design thinking uygulamasının işe yaramadığını söyleyenler yok değil. Argümanlar ise şöyle:
- Uzun vadeli odaklanamama
- Sürecin zor olmasının insanları soğutması
- Empati oluşturmanın zorluğu
- Şirketlerdeki hiyerarşinin karar almasındaki zorluk
Design thinking’in doğru bir teknik olup olmadığını bol bol uygulamayla öğrenebiliriz; ancak inovasyonun hayatın olmazsa olmazlarımızdan olacağı kesin. Bu nedenle design thinking’e bence kesinlikle şans vermek gerekiyor.
Referanslar
- https://www.interaction-design.org/literature/article/what-is-design-thinking-and-why-is-it-so-popular
- https://web.stanford.edu/~mshanks/MichaelShanks/files/509554.pdf
- https://medium.com/@yaseminefe/tasar%C4%B1m-odakl%C4%B1-d%C3%BC%C5%9F%C3%BCnme-design-thinking-1243f468c058
- https://hbrturkiye.com/dergi/tasarim-odakli-dusunme-neden-ise-yariyor
- https://medium.com/moonraft-musings/10-reasons-why-your-design-thinking-program-is-failing-79b9236e1ce6