
Eveeett, bana bu sene en çok sorulan soru buydu herhalde. “Girişimcilik Vakfı ne Selin, sen nasıl katıldın, bilmediğimiz ne vasıfın vardı da seni seçtiler, orada ne yapıyorsunuz, para ödediniz mi, anlayacağınız babam böyle pasta yapmayı nereden öğrendi” misali bir sürü soru. Ve işte cevaplarım!
Çok fazla insan sordu, bense çok uzun zamandır bu yazıya nasıl başlayacağımı, bu vakfın sözde değil de gerçekten bana ne kadar çok şey kattığını bir yazıya nasıl sığdıracağımı düşünüyordum. Ama vakti geldi, işte aradığınız her şeyin cevabı.
İlk toplantı: Her şey çok normal başladı aslında. Kimse böyle sürprizlerle dolu, yok bir gün Faruk Eczacıbaşı, yok başka bir gün Hakan Baş’la aynı masa da oturup yemek yiyeceğinden, başka bir hafta ise İsrail’e gideceğinden habersizdi.
Ta ki hepimizin adına özel kutuları alana kadar! Her birimizin adına özel kartvizitler, ilerideki girişimlerimiz için küçük motive edici şeylerle dolu bir kutu hayal edin! Ve evet bazen 1$ insanı bu kadar mutlu edebiliyor.
İkinci toplantı: Kafalarda tek bir soru; bu nasıl muhteşem bir vakıf ya? Herkes pür dikkat kenetlenmiş, Burak Divanlıoğlu’nu dinliyor. Ve emin olun her birimiz kapıdan çıkarken inanılmaz hayallere başlamış, her bir tavsiyesini aklımıza kazımaya çalışmakla meşguldük.
Meşhur İsrail Gezimiz: Gerçekten anlatılmaz, yaşanır. İsrail’e gidene kadar herkesin “ne işin var İsrail’de” sözü kulaklarımızda yankılanırken, oradaki muhteşem girişimcilik ekosistemini gördükten sonra herkes bir kez daha iyi ki bu vakıfdayım demiştir.
Geçen yine İsrail’de, ICQ’nun kurucusu Yosi Vardi ve Sina Afra ile yemekteyiz… Hani Yossi Bey’in bize anlattığı hikayelerin, o keyifli mizah dolu sohbetinin yanında bir de yemeklerin bir o kadar güzel olması! Ben olsam burada yazıyı bırakıp başvurumu yapardım herhalde.
Ee yok artık İsrail’de bir de Google’a mı gittiniz dediğinizi duyar gibiyim. Evet baya gittik, elimizde her harfi not aldığımız küçük defterimizle, her sunum arası daha ne kadar garipleşebiliriz temalı, yemekleri talan etmek mi olsun, dur bir saçımı atarak poz verim mi olsun, hepsini gerçekleştirdik.
Kullandığım mizah bir yana bu resimlerdeki gibi katıldığımız toplantılarda, onlarca bahsetmediğim önemli ve bir o kadar da hayalleri süsleyecek başarılara adım atmış isimle tanıştık, konuştuk, hep beraber fikirlerimizi ortaya koyduk. Bunları buraya sığdırmam imkansız. Ya da kazandığım 39 yeni, gözleri pırıl pırıl, heyecanla hayallerini gerçekleştirmek için uğraşan arkadaşlarım.
Bu vakfa girmeden girişimcilik ekosisteminin bu denli büyük ve önemli bir alan olduğunu bilmiyordum. Açıkçası kendimi de bu denli başarılı insanların arasında nasıl, ne zaman buldum bilmiyorum. Ya da onlar ben de ne gördü de seçti. Ama şunu biliyorum ki o günden beri uğraşıyorum, çalışıyorum kendimin de hayal edemeyeceği bir şekilde. Çünkü bulunduğum ortamdan, hayallerimin bu ekosistemin içinde dallanıp büyümesinden çok mutluyum. Ve bu vakıfla gelişmek, bu vakfı da kendimle geliştirmek istiyorum.
Üçüncü toplantı: Faruk Eczacıbaşı’yla da tanışmazsak olmazdı. Düşünsenize idolünüz ile sorunlarınızı tartışıp, beraber çözüm üretebilme şansına sahipsiniz, daha ne olsun!
Peki asıl soru bu vakıf niye bunları yapıyor? Aslında cevap çok basit. Özellikle İsrail’de de bire bir tanık olduğumuz, başka ülkelerde de inanılmaz network ve imkanlara sahip bu girişimcilik ekosisteminin, Türkiye’de de gelişmesini, büyümesini sağlamak. Hayalleri olan bir sürü girişimci, parlak gence yol göstermek. En önemlisi sınırsız ilham, kocaman bir network ve her zaman desteğiyle yanınızda olacağını bildiğiniz bir aile olduğu için.
Son olarak, bana bu vakfın neler hissettirdiğini anlatmak imkansız. Bize sundukları bu fırsatlardan faydalanmak için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz ve çalışacağız da çünkü her birimiz o ilk başvurduğu günü gurur duyarak hatırlıyor. Ve her toplantı, eventte hatta mailleşmelerimizde bile iyi ki başvurmuşum diyorum.
O yüzden size tavsiyem, eğer siz de girişimcilikle ilgileniyorsanız, içinde yer almak istiyor da nasıl, nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız ya da herkes nasıl güzel anlatmış, nasıl bir yer burası ben de gelmeliyim diyorsanız sakın düşünmeyin bile; gelin, koşarak gelin. İnanın asla pişman olmayacaksınız.
Başvurmak için neyi bekliyorsun?
Selin Öztekin
Fellow ’14
Çok güzel heves arttırıcı olmuş baya motive yüksek bende şu an. Umarım her şey yolunda giderde farklı heyecanlar içeren bir blog yazısı da ben atarım 🙂