Girişimcinin İç Savaşı ve Size Söylemedikleri Şeyler

Başarılı bir kariyer çok büyük ihtimalle erişmek istediğiniz bir şeydir. Dünyadaki vaktinizde özel bir şeyler yapmak istemeniz ihtimaller dahilinde. Hatta gelecek yıllar boyunca hatırlanacak bir miras bırakmak istiyor da olabilir.

Çoğu girişimci gibi, şirketinizin insanlar üzerinde olumlu bir etki bırakmasını istiyorsunuz. Ve her şeyden önemlisi.. sevdiğiniz işi yaparken büyük bir geliriniz olsun istiyorsunuz, bu da gelecekteki maddi kaygılarınızı ortadan kaldıracak.

Çoğu insan bir iş ya da girişim kurduğunuzda, başlangıçta onu “ayağa kaldırmak” için çok çalışmanız gerektiğini düşünür. Tutkunuzun üzerinde günde 20 saat çalışmalı, aile toplantılarını kaçırmalı, bilgisayarınızla ve telefonunuzla yapışık yaşamalı, yani kısacası hayatınızın 2-3 yılını işinize harcamalısınız.

Bu hikayenin en kötü kısımlarından biri aile ve arkadaşlarınızın hayalinizdeki kariyeri oluşturma tutkunuzu anlayamayacağı fikridir. Sizi destekleyebilirler, ancak aynı zamanda neden Şükran Günü hafta sonunu bilgisayar başında ya da aile yemekleri arasında satış raporlarınızı kontrol etmek için masadan kalkıp durarak geçirdiğinizi de merak ederler.

Döktüğünüz terin ve gözyaşının güçlü bir temel ve sağlam bir başarı sağlamasını umarsınız. Şimdi daha çok çalışmak istiyorsunuz, böylece yakın zamanda kendi kendini yöneten otomatik ve maddi açıdan stabil bir işletmeniz olabilir.

Hızla, Hiçbir Yere Gitmek

Ama durun..

İstekler harikadır, ancak etrafınızda devam eden hayatı kaçırmak o kadar da harika değildir. Şiddetli girişim bitmişliği gerçekleşir, mücadele vermekten o kadar bitkin ve yorgun hissedersiniz ki, gerçek hedeflerinizi göremez hale gelirsiniz. Gidiyor, gidiyorsunuz ve kendinizi durmayacak bir hamster tekerleğinin içinde buluyorsunuz-elinizden geldiğince hızlı koşup hiçbir yere varamıyorsunuz. Mutluluğunuz gitgide küçülüyor.

İçten içe sakin kalmanız, kendi dengeli yaşam tarzınızı bulmanız ve hayattan daha çok keyif almanız gerektiğini biliyorsunuz. Kısa bir süreliğine uzaklaşmanın size ilham vereceğini ve yaratıcılık katacağını biliyorsunuz. Kendinize zaman ayırmanız gerektiğini biliyorsunuz, ancak endişelisiniz.

Uzaklaştığınız sürenin sizi geriye atacağından endişelisiniz. İnsanların bakılmamış e-postaları, gönderilmemiş kampanyaları, gerçekleşmemiş Facebook gönderilerini fark edeceklerini düşünüyorsunuz. Bir gün, bir hafta hatta bir ay izin yapmak istiyorsunuz. Ancak suçluluk duygusu basıyor. Girişimcilik adlı büyük yarışı kaybedecek gibi; uğruna çaba harcadığınız her şey çöpe gidecek gibi hissediyorsunuz. Öylece unutulacak mısınız ?

Girişimsel Ritminizi Bulmak

Ancak durun..

Böyle olması gerektiğini kim söyledi? Ya öyle ya da böyle olacağını kim söyledi?

Bu tıka basa dolu, nefes aldırmayan programı sizin için kim hazırladı? Nefes almanıza izin vermeyen, hayatın (ve işinizin) güzelliğini ve amacını görmenizi engelleyen bu “koyun kılığındaki kurt” programı? Bir süre izin yapmanızın (ya da daha dengeli bir program hazırlamanın, aslına bakarsanız) gerilemenize sebep olacağını kim söyledi? Toplum mu? Endüstrideki akranlarınız mı?

Yine de, büyük soru bu öyle değil mi?

Hayatınızı şu an gerçekten yaşamak için biraz frene mi basacaksınız.. yoksa direnip, işinizi kuracak, bir yere gelecek, böylece hayatın tadını sonradan mı çıkaracaksınız? Bu, girişimcinin iç savaşıdır.

 

Girişimcinin Mutluluk Formülü

Ben, kesinlikle geleceğe yatırım yapmamız gerektiğine inanan türde bir insanım. Buna rağmen, hayatın sırrının şimdi tadını çıkarmak olduğundan da oldukça eminim… şu dakika. Çok defa sevdiklerimle birlikte oturup, bilgisayar başında olduğum için ne olduğunun farkında olmadığım oldu.

Birçok tatilimi “fiziksel olarak mevcut” halde internette e-posta yazarak geçirdim. Büyük şirketimi kurmakla fazlasıyla meşgul olduğum için kaçırdığım ve geri alamayacağım zamanların oldu. Hayatınızda, asla geri alamayacağınız anlar vardır. Her girişimci, kendini şu soruyu düşünürken bulacaktır: ”Şirketimi kurmak için yaptığım şeyler beni mutlu ve tatmin ediyor mu?”

Modern bir zamanda yaşıyoruz, herhangi bir şey ve her şey mümkün. Gerçek anlamıyla şirketinizi tamamen istediğiniz biçimde kurabilir, istediğiniz şekilde yapılandırarak hayatı kendi kurallarınıza göre yaşayabilirsiniz. Bana göre kesin bir cevap yok, iş hayatında standart beden işe yaramaz. Verdiğiniz kararların ve yaptıklarınızın size mutluluk getirip getirmediğini devamlı sorgulamanız gerekir. Aktiviteleriniz sizi yükseltiyor mu, tıkıyor mu? Etrafınızda topladığınız insanlar size kendinizi güçlü mü hissettiriyorlar, yoksa tüketiyorlar mı?

Uzun bir yol kat etmiş iş bağımlısı bir girişimci olarak, size son olarak şunu söyleyeceğim: Hayat mutluluğun peşinde koşmak ve amaç edinmektir; bunların ikisine de sahip olabilirsiniz! Her zaman hedefinizi göz önünde tutun. Yaptığınız işi neden yapmak istediğinizi belirleyin. İş maceranızın her aşamasının ve yolculuğun her anının tadını çıkarın, her şey bir tecrübedir. Yalnızca yapmak istediğiniz ve sizi mutlu eden şeyleri yapın. En önemlisi de.. hayattan, iş dışında da keyif alın. Hiçbir iş, hayatınız boyunca oluşturabileceğiniz anıları kaçırmaya değmez.

Bu makale yfsmagazine.com’da Sarah Marie Thompson tarafından 2015’te yayınlanan yazıdan çevrilmiştir.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*