İspanya’daki meşhur San Fermin Festivali, nam-ı değer boğa festivalinin spesifik bir bölümü olan boğa koşusunda kendinizi hazır hissettiğinizde boğaların önüne atlayıp 825 metre boyunca kaçmanız gerekir. Hikayeye göre bu tehlikeli koşular festivalin gerçekleştiği Pomplona şehrinin koruyucu meleği San Fermin onuruna düzenlenir. Bu festival koşusuna katılanlara verilen birkaç aydınlatıcı tavsiye bilinmeye değer nitelikte.
- Öncelikle ruhen ve fiziken kendinizi koşuya hazır hissetmeniz öneriliyor, daha sonra festivale özel kurulmuş kulüplere katılıp hazırlanarak(ya da kaçak) koşulara katılabiliyorsunuz. Aksi taktirde yetersiz kaldığınız durumlar sonucu yaralanabilir hatta boğa saldırıları sonucu ciddi ciddi hayatınızı bile kaybedebilirsiniz.
- Diyelim ki topladınız cesaretinizi, muhteşem hazır hissediyorsunuz ve attınız kendinizi boğaların önüne, dönüp sık sık arkanızı kontrol etmek yerine gözlerinizi dört açıp üç buçuk gözle önünüze; yarım gözle de arkanıza bakmanız tavsiye ediliyor çünkü kayıtlara göre en çok yaralanmalar ve kazalar dar sokaklı şehrin keskin dönüşlerinde gerçekleşiyormuş.
- Eskaza yere düştünüz… Bu konudaki tavsiye de bir süre bulunduğunuz yerden kalkmamanız yönünde. Büyük ihtimalle böyle bir durumda can havliyle kalkıp tekrar koşmaya çalışacaksınız(hayat da böyle değil mi azizim?) ama bu esnada arkanızdan yetişen boğalar tarafından yaralanma ihtimaliniz oldukça yüksek. Boğalar, kalkmayıp olduğu yerde yatanların üzerinden zıplayıp geçiyorlarmış genellikle. Tabi ki şans faktörü de önemli parametrelerden biri bu denklemdeki. Şans ya; atlayamayıp üzerinize düşen ya da sırtınıza basan bir boğanın olması işten bile değil.
Şunu bilmek lazım ki hayatta kimse sizi arkanızdan boğalar kovalarken gökten inerek kurtarıp hedefinize bırakmayacak. Zaten işin hiçbir zevki de çıkmaz öyle. Kimi insanlar sırf bu durumun adrenalinini solumak, kimisi de sadece deneyip görmek için katılıyorlar çılgın koşuya. San Fermin Festivali’nin bu ayağının hayatta karşılaştığımız zorlu süreçleri simüle eden garip bir tarafı var. Sadece hayatta karşılaştığımız zorlu süreçler 825 metreden biraz daha fazla. Arkamızdan boğalar değil de kimi zaman sorunlar, sıkıntılar,dertler koşturuyorken buluyoruz kendimizi. Ne zaman kaçmaya başladık, onlar ne zaman kovalamaya başladılar farkına bile varmadan koşuşturmanın içinde kendimize geliyoruz. Durup etrafımıza bakmaya, ne olduğunu anlamaya bile vakit bulamıyoruz bazen. Bir girişimcinin de girişim mücadelesi bundan farklı değil. Öncelikle kendini hazırlamak ve daha sonra kendini tüm zorlukların önüne bırakıp var gücünle hedefe koşmak… Şans? Kesinlikle çok önemli ve gerekli. Ama insan bazen de kendi şansını kendisi yaratıyor.
Mesela, girişimcilik ekosistemi bir süredir ilgilendiğim, takibimde olan bir alan. Kendimi bu kültüre karşı etrafıma göre daha ilgili görüyordum. Bir gün internette gezerken şu an üyesi olduğum ailenin; Girişimcilik Vakfı’nın başvuru ilanını gördüm. Bu tip durumlarda genellikle kendimi şanssız görürüm, “ohoo o kadar insan başvuruyor benim başvurumu okumazlar bile…” derim. Ama bu sefer farklı oldu çünkü ben daha bunu düşünemeden başvuru formunu açıp sanki karşımda biri varmış da o bana soruyormuş ve ben de sorgusuz anlatıyormuşum gibi yazmaya başlamıştım bile. Sanki biri bana bunları sorsun diye bekliyormuş gibi yazmışım sonuna geldiğimde. Bu arada seçim süreci kendini tanımlamaya ve bunu karşındaki ekibe aktarmaya yönelik bir süreç. Bu anlamda kendinizi içinizden geldiği gibi anlatmanız, olmayanı var gibi göstermemeniz size verebileceğim önemli tavsiyelerden. Bir süre sonra mail yolu ile okunmasını bile beklemediğim başvurumun ilk aşamayı geçtiğini öğrendim. (Okuyorlarmış.) Arkasından daha motive:
Motivasyon videosu çekimi (Kendiniz olun, içinizdeki yaratıcılığı kullanmaktan çekinmeyin),
Kişilik testleri (Tamamen size bağlı bir süreç, doğru ya da yanlış yok; kim olduğunuz var),
Skype mülakatı(Sakin olun… Ben biraz heyecan yapmıştım, tahmin edebileceğiniz üzere hiçbir işe yaramadı. Karşınızdaki insanların tümü çok tatlı ve sizi anlayan insanlar. Ekosistem hakkında bilgilerinizi gözden geçirmenizi ve bu bilgilerinizi biraz daha güncellemenizi de ayrıca tavsiye ederim. Hoş kurgulanmış sorularla karşılaşabilirsiniz. Sahip olduğunuz motivasyon burda size destek olacak en büyük yardımcı)
…derken “Aman Allahım” diyordum, her açıklanan yeni listede adımı görmek daha da büyük bir motivasyona sürüklemişti beni. Motivasyon beraberinde heyecan ve hevesi de getiriyordu. Son basamak olan:
Yüz yüze mülakat (Burada heyecan yapmamak bence pek mümkün değil ama siz yine de sakin olmaya çalışın, en önemlisi hep dediğim gibi kendiniz olun. Yönetim kurulu üyelerini tanıyor olsanız bile bir kez daha gözden geçirin. Bu sayede mülakat anında kendinizi daha rahat hissedeceksiniz)
sonucu da programa kabul edildiğimi öğrendim. Girvak ailesi bana öncelikle hepsi birbirinden değerli ve aynı dili konuştuğumuzu sonuna dek hissettiğim birçok yeni arkadaş ve hayat görüşü kattı. Bunların yanında edindiğim network, bilgi ve deneyimi sayamıyorum bile. Dediğim gibi kimse sizi arkanızdan boğalar kovalarken göklerden inerek kurtarıp hedefinize bırakmayacak. Fakat arada sırada sizi motive eden birkaç destekçi, belki köşeden size yol gösteren uzun boylu gizemli bir adam ya da tam düşmek üzereyken uzanıp sizi ayağa kaldıracak bir el hiç de fena olmayabilir. Bunlar o an durup da teşekkür edemeyeceğiniz ama asla unutmayacağınız cinsten yardımlar olacak, günün birinde siz de Giveback yaparak bu yardımlara teşekkür edebilirsiniz.
Girişimcilik Vakfı’na kabul edildiğimden beri hayatımda çok şeyin değiştiğini hissediyorum. Artık hayata karşı daha farklı bir bakışım olduğunu düşünüyorum.
İşte bu benim şansım.
Benim şansım GIRVAK.
Ben Girvak’ı keşfettiğimde (her ne kadar geç de olsa) işte bu benim için yaratılmış dediğim, beni inanılmaz heyecanlandıran bir şey oldu. 61.000 kişi içiresinden 5.000 kişi içinde olup ilk aşamayı geçmek beni inanılmaz motive etti asla seçilmeyeceğimi düşünürken. O kadar güzel anlatmışsın ki bunları okurken bile heyecanlandım. O yüzden daha kişisel tavsiyelerinden de yararlanmak beni çok mutlu eder, çünkü aşamalar zor ama bir o kadar da mutlu ediyor beni ve gerçekten seçilmeyi çok isterim.