- Fellow Programı ile nasıl tanıştın? Süreci ve fellow olduktan sonra hayatında neler değişti biraz anlatır mısın?
İşlerini yapmadan önce ajandasına not alıp tamamlayınca üstünü çizen biri hiçbir zaman olamadım. Çok denedim. Epey iyi bir alışkanlık ama maalesef, ben yapamadım bir türlü. Geç kalmamak ve işi zamanında bitirebilmek adına, yapacağım işi gördüğüm “an”, evet bunu yapmanın zamanı “şimdi” diyerek kendimi motive etmeye çalışıyorum. Fellow programını sosyal medyada gördüğümde ön başvuru süresinin bitmesine 2 saat kalmıştı. O an dedim ki “Evet, şimdi tam zamanı” ve hemen bilgisayar başına geçip başvurumu gönderdim. İyi ki başvurmuşum, iyi ki o uzun süreci pes etmeden sonuna kadar getirebilmişim. Bence fellow programının başvuru süreci bir girişimcinin kararlığını iyi derecede ölçen bir anket serisi. Meşakkatli bir süreç ama sonunda kesinlikle değiyor.
Benim için Fellow olmanın en güzel yanı aynı zorlukları deneyimleyen girişimciler ile bir arada olmak; aile olmak. Girişimcinin dilinden en iyi yine girişimci anlıyor. Bazen dertlerini paylaşan, bazen iş birliği yapan, bazen eğlenen fakat her daim birbirine destek olan bir grubun için de olmak bence müthiş bir ayrıcalık. İnsanın nerede olursa olsun kendi topluluğunu veya kendi ağını oluşturması gerektiğine inanıyorum.
Girişimcilik yalnız bir yolculuk değil. Olmamalı da bence. İş birliği ve paylaşım işin içinde olmalı. Farklı disiplinlerden paydaşlar ile birlikte çalışmak yapılan işin etkisi kesinlikle derinleştiren bir faktör. Fellow olunca tanıştığım/tanıştığımız birçok iş insanı ve girişimci inanıyorum ki her birimizin yaptığı işe dolaylı ve dolaysız katkı sağladı.
- Fellow programında seni en çok etkileyen etkinlik ne olmuştu? Konuşmacı kimdi?
Israil gezisi. Bence müthiş bir deneyim. İyi örneklerden ilham almanın ötesinde iyi örnekleri görmek ve nasıl bir kültür edindiklerini deneyimlemek adına müthiş bir fırsat sundu Tel Aviv ekosistemi bana. Oradaki girişimcilik ekosistemin durup üzerine düşünülesi ve bazen de örnek alınası “yenilikçi” birçok başarısı var. Fakat bunlarından ötesinde benim en çok ilgimi çeken girişimcilik kültürünün ülke genelinde kabul görmüş olması ve ebeveynlerin çocuklarını küçük yaşlardan itibaren “denemeleri” için cesaret vermeleriydi.
Beni en çok etkileyen konuşmacı Big Chefs’in arkasındaki takımı bir araya getiren, yaratıcı kadın: Gamze Cizreli’ydi. Gamze Hanım’ın hayat hikayesi ve zorluklar karşısında asla pes etmeden devam etmesi beni epey etkilemişti. Hatta kendisinin Nietzsche’den paylaştığı mısraları hala hatırlıyorum “Denizi seviyorsan dalgaları da seveceksin…”.
- Çevrendeki üniversitelilere programı tavsiye ediyor musun? Ediyorsan bize 3 sebep söyleyebilir misin?
Tabii ediyorum. Her girişimcinin kendi ağını kurmasının gerekliliğine inanıyorum. Girişimcilik Vakfı, bu topluluğun oluşturulmasında çok iyi fırsatlar sağlıyor. İkincisi ise Girişimcilik Vakfı sayesinde dinlediğimiz konuşmacılar veya tanıştığımız insanlar “ilham vermek” ile kalmıyor kimileriyle birlikte çalışma veya iş birliği yapma fırsatımız oluyor. O çok ilham verici konuşmalar ölçülebilir etkilere dönüşüyor diye bahsediyorum.
- Kendi girişiminden bahseder misin? Seni en çok zorlayan kısım ne oldu?
İlk Adım Fonu (ilkadimfonu.org), benim Amerika’ya taşındıktan 3 ay sonra Gülcan Yayla ile tanıştığımız gün aklımıza düşen bir fikirdi. Buradaki kaynakları Türkiye’de ilk adımlarını atmış yerel sosyal girişimcileri hızlandırmak için mobilize edelim fikriyle yola çıktık ve ilk adımlarımızı attık. 2 ayda Türkiye’nin her yerinden, Urfa, Kars, Mardin, Adana, Balıkesir, Aksaray…, pek çok şehir dahil 400’e yakın başvuru aldık. Şimdilerde ise bizim destek mekanizmalarımızdan fayda sağlayabilecek yerel sosyal girişimciler ile çalışmaya başladık.
Beni en zorlayan şey: saat farkı. Bazı haftalar Türkiye’den ekipler ile görüşmek için sabahın 4’ünde uyandım. Cidden zor J Bu işin tatlı yorgunluğu aslında en çok zorlayan Washington’ın aşırı politik ortamında çalışmak için doğru kişileri bulmak ve burada bir çevre oluşturmak. Burada yolda yürürken bile bir telefon konuşmasıyla dünyanın öbür ucundaki bir krizi önlediği için doğru vakti bulmak biraz zor oluyor doğrusu. Fakat büyük uluslararası organizasyonların merkezlerinin burada olması büyük bir finansal, beşerî ve sosyal sermaye fırsatı sunuyor biz sosyal girişimciler için.
- GirVak’tan öğrendiğin “Give back” kültürünü kendi hayatının içerisinde ve gelecek planlarında kullanıyor musun?
GiveBack belli bir pozisyona gelene kadar aklımın bir köşesinde planını yaptığım bir kültür veya plan değil. Daha ziyade, hayatımın her döneminde, her yaptığım işin içinde olan bir bakış açısı benim için. İlk Adım Fonu’nu kurarken aklımızdaki şey Amerika’da kaynak var ve Türkiye’de ise buna ihtiyaç var. O zaman hadi o köprü platformu kuralım. Bence etkili bir şekilde topluma fayda sağlamak ve “giveback” için doğru zaman çoğu zaman “şimdi.” Çünkü toplumsal problemler bizim hızla değişiyor ve büyüyor. Ben bir an önce harekete geçmek gerektiğine inanıyorum.