Girvak Alumni’den Mustafa Buğra Çil ile Mezuniyet Sonrası

1.Fellow Programı ile nasıl tanıştın? Süreci ve fellow olduktan sonra hayatında neler değişti  biraz anlatır mısın?

Girişimcilik kültürü ile üniversitede tanıştım, çok ilgimi çekmişti. Özellikle tipik bir memur ailesinden gelen ve hemen hemen tüm akrabaları da bu tip ailelerde olan biri olarak, bu zinciri nasıl kırabileceğimin formülünü bulmuştum adeta. Sıradanlıktansa macera daha ilgi çekici gelmişti. Girişimcilikle ilgili biraz araştırma yaptığımda vakıf ile tanıştım. Fellow programından da haberim oldu, ama başvuruyu kaçırmıştım, ama yine de pes etmedim. Hemen vakfa ulaştım, “size nasıl yardımcı olabilirim, bakın ben bu işlerden anlarım, size ne lazım” diye 🙂 Vakıf da o esnalarda blog ile uğraşacak, biraz dijital pazarlamaya bakacak birini arıyordu, beni de stajyer olarak aldılar sağolsunlar. Tabii bu esnada vakfı çok daha yakından tanıma imkanım oldu. Vakfın enerjisi, vizyonu gerçekten çok etkiledi beni.

Bir gün fellowlarla yapılan bir etkinlikte ben de vardım, fellowları ve heyet üyelerimizi orada gördüm ve tanışma fırsatım oldu. “Benim buna kesinlikle katılmam lazım” diye düşündüğümü hatırlıyorum. Samimi ve yüzünü üretkenliğe dönmüş çok fazla sohbete kulak misafiri oldum o gün. Ardından ilk başvuru döneminde programa ben de başvurdum. Programa başvuru ve kabul aşamaları oldukça net olarak belirtilmişti zaten. Dürüst olmak gerekirse hiç rol yapmadım, neysem oydum tüm süreç boyunca. Sonuçta şunun farkına varmak lazım, buraya onbinlerce insan başvuruyor. Ben orada bir yer hak ediyorsam orada bir yer edinebilmeliyim, o nedenle de bu süreci aslında bir test olarak da gördüm. “Bakalım gerçekten girişimci mentalitesine sahip miyim?” testiydi benim için.

Kabul aşamalarını bir bir geçtikten sonra kabul edildiğimi öğrendim, tabii büyük bir mutluluk oldu. Bolca da heyecan. İlk buluşmamızı hatırlıyorum, 80 kişi görüyorum, ne güzel zihinler vardır burada diyorum. Hayat çoğu zaman sisli, insan her yöne gelişemiyor, o nedenle böyle ortamların kıymetini çok iyi biliyorum. Ben de olmayan bir özellik, ya da anlamadığım bir alanda fikirlerini tecrübe edebileceğim pırıl pırıl, yeni arkadaşlarım var artık. Öyle de oldu, beklentimi tam olarak aldım diyebilirim, çok güzel arkadaşlıklar edindim. Bunun yanında, vakfın zaten özene bezene hazırladığı inanılmaz iyi bir program var. Hem dolu dolu bir program, hem de çok etkileyici konuklar geliyor. Çok fazla şey öğrenip, çok fazla tecrübeye dokunabiliyorsunuz.

Hayatımda değiştirdi şey de sanırım benim için bana kattığı en büyük şey oldu, bakış açımı genişletti, at gözlüklerini biraz daha sıyırabildim 🙂 Yine çok kıymet verdiğim şeylerden biri, çok yönlü düşünebilmek. “Eleştirel düşünme” diye geçiyor sanırım, tam olarak anlatmaya çalıştığım şey. Bir şeyi dinlerken, izlerken, tecrübe ederken, durup bir adım geri atıp daha büyük resmi görebilmek, detayları keşfedebilmek, farklı açılardan bakabilmek aslında anlatmak istediğim. Bunu hem bu yeni arkadaş ortamı, hem vakıf aracılığı ile tanıştığım girişimciler hem de vakfın hazırladığı program mümkün kıldı.

2. Fellow’ken hiç unutamadığın bir anın var mı? Anlatabilir misin?

Olmaz mı? Aslında çok fazla anım var, hepsi de birbirinden değerli, ama sanırım aralarından en parlayanı İsrail Gezisi idi. Ünlü İsrailli girişimci Yossi Vardi, TedX’te “Türk misafirlerimiz de burada” diyip bizi gösterdiğinde, tüm salonun bize bakması ve bizi alkışlaması çok çok sıcak hissetirmişti. O an “burada olmanın sorumluluğu da var” düşüncesi çok belirginleşti doğrusu. Program ve vakıf bize çok şey katmak için bir sürü seçenek sunuyor, bunları değerlendirip başarabilmek de bir sorumluluk doğrusu. Başarmaktan kastım illa bir girişim yapmak ve başarılı olmak değil, ama en azından girişimcilik kültürünü yayabilmek, o girişimi yapacak insanın içine o ateşi yakabilmek.

3. Şu an neler yapıyorsun? Geleceğin için planların var mı? Bir sonraki adımın nedir?

Münih Teknik Üniversitesi’nde Yazılım Mühendisliği masterından yeni mezun oldum. Aslında son 3 senedir freelance birçok iş yaptım, hala da JivoChat canlı destek sisteminin Türkiye operasyonunu yönetiyorum. Bunun yanında Ekim ayından beri de SAP’de yazılım mimarisinde çalışıyorum.

Birçok şeyi beraber götürmek uzun zamandır yaptığım ve alışık olduğum bir şey, boş kalmak bana göre değil doğrusu. Gelecek planımda da freelance işlerden biriktirdiğim pazarlama, growth tecrübelerini ve yine freelance işler ve SAP’den biriktirdiğim yazılım geliştirme tecrübelerini birleştirerek bir girişim yapmak istiyorum. Tabii söz konusu girişim olunca en önemlisi ekip kurabilmek, bir yandan da düzenli olarak networkümü genişletim, doğru insanlarla irtibatta kalmaya çalışıyorum. SAP’de şu anda yeni geliştirdiğimiz, kurumsal sürdürülebilirlik üzerine bir yazılım var. Bunun ilk versiyonunu genele 2021 sonbaharında açacağız, onun ardından seçeneklerimi gözden geçireceğim, ama bu ürünü tamamlamadan gitmem 🙂

4. Bize kendi girişimcilik serüveninden ve girişimci bakış açısının hayatına etkilerinden  bahsedebilir misin?

Girişimcilik çok farklı yorumlanabilen ve her yorumu da çok kıymetli bir konsept. Ben her zaman farklı düşünmeye çalışan biriydim, zeki gözükmeyi severdim, bu yüzden de hep farklı fikirler bulup arkadaş/aile ortamına sunardım. Sanırım oradan başladı diyebilirim.

İlk ciddi “girişim”im ise üniversite sınavına hazırlanmak oldu. Bunu da girişim olarak görmek lazım, hem de çok önemli bir girişim. Ciddi emek harcayıp Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği’ni kazandım, hayatımı değiştirecek kadar önemliydi. Daha sonra eğitim hayatımda da ticari girişimlerim oldu tabii, özel ders vermek, internet sitesi yapmak, konser bileti satmak gibi. Ama formel manada ilk girişimim, bölümümden arkadaşlarla kurduğumuz yazılım ajansıydı. Büyük yazılım ajanslarının yapmakla uğraşmak istemediği küçük işleri alan 5 kişilik bir ekiptik. Oldukça iyi gitti, çok fazla da şey öğrendik, ama çok yorucuydu. Benim yüksek lisansım, arkadaşlarımın çok iyi iş teklifleri alması, bir arkadaşın doktoraya başlaması gibi sebeplerle anlaşarak dağıldık, ama bir gün tekrar birleşip bir ürün yapabiliriz, neden olmasın.

Girişimci bakış açısı beni hep farklı düşünmeye iten, kesin kararlardan uzak durmamı sağlayıp bol bol test yaparak ilerlememi sağlayan bir görüş yarattı bende. Bu özellikle değerli, çünkü çoğu zaman gözünüzün önündeki fırsatların sapaklarını, önyargı, özgüvensizlik gibi sisler yüzünden kaçırıyorsunuz. Daha rasyonel, daha ayakları yere basan ama aynı zamanda daha maceracı, daha hırslı, daha hevesli bir insan olmanızı sağlıyor.

5. Girvak’tan öğrendiğin “Give back” kültürünü kendi hayatının içerisinde ve gelecek  planlarında kullanıyor musun?

Elbette, bu soruyu aldığıma oldukça memnun oldum, çünkü tüm bu konuştuklarımız aslında dönüp dolaşıp buraya bağlanıyor. Vakfın bana yaptığı tüm bu katkının getirdiği sorumluluğu da sonuna kadar hissediyorum. Demiştim ya, onbinlerce insan arasında ben seçildim, bu şansı elde edemeyen tüm arkadaşlar adına sorumlu hissediyorum. Öğrendiğim, gördüğüm her şeyi burada benimle olamayan insanlara da aktarabilirsem aslında ben misyonumu tamamlayabilmiş olurum, öyle değil mi? Tıpkı bir meclis gibi burası aslında, ben girişimcilikle ilgilenen gençlere karşı sorumluyum. 

Elimden geldiğince vakfa destek olarak, etkinliklere zaman ayırarak, bana gelen soru ve röportaj taleplerine dönüş yaparak vakfın bana sağladıklarını bir nevi topluma dağıtmaya çalışıyorum. Arkadaşlarım, ailem, tanıdıklarıma zaten aktif olarak ilettiğim tecrübelerimi ve bakış açılarını, farklı mecralar yoluyla da ulaştırmaya çalışıyorum. Örneğin, mezun olduğum Kocaeli Fen Lisesi’ne her sene ziyarette bulunarak, çocuklarla girişimcilik üzerine sohbet ediyorum. Çünkü inanıyorum ki, bu dünya ile ne kadar erken tanışabilirlerse, o kadar hızlı yol alabilirler. “Azıcık aşım ağrısız başım” deme noktasına gelmeden kazanmamız gerekiyor insanları. 

Gelecekte de en büyük hayallerimden biri, Anadolu’da gerekirse köy köy gezerek çocuklara bu bakış açısını kazandırmak, onları farklı düşünmeye sevk edebilmek. Belki bir program yapıp, onların arasından en ilgilileri kazanabilmek, onlara bu yolculuğu başlatabilmek. Bunun yanında, yine her zaman vakfın yanında olmaya devam edeceğim. Alumnilerimizle, Fellowlarla, heyet üyelerimiz ve vakfın emektar ve takdire şayan işler yapan çalışanlarıyla beraber olacağım.

6. Son olarak şu an bu röportajı okuyanlar için bir tavsiye vermen gerekse bu ne olurdu? 

Şekilci olmayın, heveslerinize kapılmayın, gerçekçi olun. Bu hayatta en önemli iki şey var bence, iyi bir insan olabilmek ve farklı bir insan olabilmek. Herkes gibi çok insan var, bize yeni bakış açıları, yeni maceracılar lazım. Farklı düşünmeye çalışın, farklı yorumları dinleyin, farklı tipteki insanlarla tanışın.. Kendinizi olabildiğince önyargılarınızdan ayındırın. Özgüveninizi üreterek, az da olsa üreterek, kendinizi geliştirerek inşa edin.

İyi bir üniversitede olmayabilirsiniz, fellow olmayabilirsiniz, belki imkanlarınız kısıtlı, ama hiçbir tren hevesli gençler için kaçmaz. Bu saydıklarım ne kadar size bariz avantajlar kazandırsa da, kendinizi zorlayarak çoğu engeli aşmanız mümkün. Her engeli diyip yalan söylemedim bakın 🙂 Samimiyetime güvenin lütfen, bunun girişimcilik dünyasında bir çok örneği de mevcut. Realist bir şekilde, işin şov kısmını bir kenara koyup, kendinize sizi ileri taşıyacak bir yol çizin ve adım adım yürüyün. Bir yerden sonra koştuğunuzu göreceksiniz.

0 Shares:
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şunlar da Hoşunuza Gidebilir