1.Fellow Programı ile nasıl tanıştın? Süreci ve fellow olduktan sonra hayatında neler değişti biraz anlatır mısın?
2014 yılında yolum kesişti Girişimcilik Vakfı ve Fellow programı ile. O zamanlar üniversite ikinci sınıftaydım ve arkadaşlarımla beraber Galatasaray Üniversitesi’nde girişimcilik kulübü kuruyorduk. Bir gün kulüpteki arkadaşlarımdan biri vakfın fellow programından bahsetti. Aynı gün başvuru için son gündü. Büyük bir merak ve heyecanla hemen başvurdum. O günden itibaren inanılmaz bir yolculuk başladı. İkinci etapta girişimcilik üzerine bir video hazırladık. Onu takiben üçüncü etapta online kişilik testini cevapladık, ve en son etapta vakfın kurucusu Sina Bey ile birebir mülakata davet edildim. Mülakat üzerinden bir kaç gün geçtikten sonra mail kutumda Sina Bey’den hoş geldin maili aldım ve fellow programına seçilen ilk 40 kişiden biri olarak Girişimcilik Vakfı ailesine katıldım.
Fellow olmamla beraber vakıf aracılığı ile Türkiye’nin önde gelen girişimcileri ve iş insanlarıyla tanışma ve girişimcilik hikayelerini dinleme fırsatını buldum. Bununla beraber ilk sene de benim gibi girişimcilik ile ilgilenen Türkiye’nin her yerinden gelen birbirimizden öğrendiğimiz ve paylaştığımız, girişimcilik arzusuyla dolu 39 farklı fellow arkadaşım oldu. Sadece yurtiçinde değil yurtdışında da önde gelen startuplar, girişimler, eğitimler, girişimciler, rol modeller, stajlar… Fellow programı kapsamında Google ile Tel-Aviv’e girişimcilik ve inovasyon programına gittik, oradaki startupları ziyaret ettik, bir sonraki sene Noah Londra konferansına katılma fırsatı buldum, Londra ve Fransa’daki girişimcilik ekosistemi ile tanıştım. Bu süreçte birçok girişim fikri üretme ve projeler üzerine çalıştım. 2017 yılında Fellow programından mezun oldum ve o zamandan beri Alumni olarak devam ediyorum.
2.Fellow’ken hiç unutamadığın bir anın var mı? Anlatabilir misin?
İki an var, bunlardan ilki vakfın ilk Fellow Up etkinliğiydi. Girişimcilik Vakfı ailesinin parçası olduğum, bir diğer değişle hayatımın değiştiği gündü. Sina Bey’in hoş geldiniz konuşması ve kendi hikayesini anlattığı, 39 fellow ile tanıştığım, mütevelli heyeti ile olan yemek esnasında onlardan öğrenme fırsatı bulduğum eşsiz bir gündü.
İkincisi ise 2017 yılında vakfın ilk kez düzenlediği Give Back galasında Richard Brenson ve Wendy Kopp gibi dünyadan ilham veren sosyal girişimci ve rol modelleri ile birebir tanıştım ve hikayelerini dinleme fırsatı buldum. İnanılmaz ilham vericiydi.
3.Şu an neler yapıyorsun? Geleceğin için planların var mı? Bir sonraki adımın nedir?
Girişimcilik Vakfı’nda iken kendime hep sorduğum bir soru vardı: hayattaki amacımı bir şirkette kurumiçi girişimci olarak mı yoksa kendi şirketimi kurarak mı gerçekleştirebilirim. Bu sorunun cevabını vermek adına büyük, küçük birçok yerde deneyimim oldu. Vakıftan ve üniversiteden mezun olmamı takiben Fransa’ya, sürdürülebilirlik üzerine yüksek lisans yapmaya gittim ve iki sene boyunca şirketlerde sürdürülebilirlik projelerinde çalıştım. Bu esnada bir proje başlattım. Sustainable Life&Co. , bireylerin daha sürdürülebilir olmaları için kişisel asistan uygulaması. İnanıyorum ki bireyler daha sürdürülebilir olur ve bu konuda talepleri artarsa şirketler de daha sürdürülebilir olacaklar. İklim değişikliği için malesef tek bir çözüm bulunmuyor. Toplumdaki her paydaşın rolü büyük. Dünyadaki ısınmayı 1,5°C de tutabilmek adına herkesin elini taşın altına koymasına ve daha fazla yenilikçi çözümlere ihtiyacımız var. Eğer mevcut ısınmayı 1,5°C de tutamazsak, 2°C ve üstündeki simulasyonlar bize, iklimde büyük değişimler ve buna bağlı olarak iklim göçleri, toplu biyoçeşitlilik ölümleri, su kıtlığı, tarımsal üretimin zor hale gelmesi ve buna bağlı açlık gibi sorunların bizi beklediğini gösteriyor. Bu anlamda Türkiye’ye geri dönüş yaptım ve sürdürülebilirlik alanında strateji ve iletişim danışmanı olarak çalışmaya başladım. Aynı sırada Sustainable Life&Co. üzerine çalışmaya devam ediyorum. Bunun yanısıra temiz enerji projelerine çok ilgi duuyorum. Dünyadaki sera gazı emisyonlarının %70’inin nedeni enerji ve fosil yakıtlar. Bu emisyonları azaltmak adına enerjiyi temiz, ucuz ve herkese ulaşılabilir hale getirmek inanılmaz bir dönüm noktası olacak.
4.Bize kendi girisimcilik serüveninden ve girişimci bakış açısının hayatına etkilerinden bahsedebilir misin?
Girişimcilik hep hayatımda vardı ama kelime olarak tanışmamız lisedeki ikinci yılımda mezunlardan birinin gelip bize inovasyon ve girişimciliği anlatmasıyla oldu. Üniversitede bölümümden ötürü işletmelerin ve tüm birimlerinin nasıl çalıştığı öğrendim. Aynı esnada girişimcilik kulübünü kurduk ve bu alanda birçok konferansa katılıp kendi aramızda yeni iş modelleri geliştirmeye başladık. Ticaretin ağırlıklı olduğu bir ülkede bir şeyler satarak para kazanmak girişimcilik örnekleri olarak sayılsa da girişimcilik benim için, bireylere yenilikçi ve başarılı iş modellerini hayata geçirmek demek. Bu bakış açısıyla hayatımda toplumdaki sosyal ve çevresel bir sorunu sürdürülebilir iş modeli ile çözen sosyal girişimlere odaklanıyorum ve hayalim olan başarılı bir sosyal girişim kurmak üzerine çalışıyorum. Şu ana kadar birkaç sosyal girişimin kurulmasında farklı roller aldım. En son olarak 2017 yılından bu yana Sustainable Life&Co. ya devam ediyorum.
5.GirVak’tan öğrendiğin “Give back” kültürünü kendi hayatının içerisinde ve gelecek planlarında kullanıyor musun?
Give back, yaşadığımız kültürün ayrılmaz bir parçası. Özellikle Türkiye’de dünyanın diğer ülkelerine nazaran daha yaygın bir yardımlaşma ve dayanışma kültürü olduğunu düşünüyorum. Bu açıdan özellikle toplumun sorunlarını çözecek fikirler üretmek ve geleceğimi buna göre şekillendirmek benim give back anlayışımın temelini oluşturuyor. Çünkü aldığımızı topluma geri vererek beraber daha da büyüyoruz. Son üç senedir Türkiye’de olmamamdan ötürü uzaktan da olsa ülkeme ve vakfa farklı türlerde giveback ler yapmaya çalıştım. Şimdi ise yurtdışında öğrendiklerimi ülkeme dönerek, doğduğum ve büyüdüğüm topraklara katkı sağlamayı amaçlıyorum. Bu planların içerisinde lise ve üniversitelere ücretsiz sürdürülebilirlik eğitimi vermek var.
6.Son olarak su an bu röportajı okuyanlar için bir tavsiye vermen gerekse bu ne olurdu?
Bu günlerde zor zamanlardan geçiyoruz, insanlık zor bir savaşla karşı karşıya. Bu süreçte insanoğlunun dünyaya yaklaşımı, bakış açısı derinden değişiyor. Benim hayatımda temel aldığım en önemli şey umut. Ne olursa olsun umudunu kaybetmemek ve iyilik uğruna yılmadan savaşmak. Umut, en zor savaşlarda bile insanın o süreci atlatmasına ve hayatta kalmasını sağlamış. En büyük örneği ise İkinci Dünya Savaşı esnasındaki Nazi Kamplarından kurtulan kişiler. Geçmişten bugüne kadar b insanlık adına çok büyük olumlu gelişmeler oldu, diğer bir yandan savaşlarımız biçim değiştiriyor ve insanoğlu hep sınanmaya devam edecek. Bu anlamda bu süreci de umudumuzu kaybetmeden dayanıklılığımızı arttırarak yapabileceklerimiz çerçevesinde mücadele etmeye devam ederek atlatacağımıza inanıyorum. Çok sevdiğim iki söz var ilki Gandhi’nin “Dünyadaki görmek istediğin değişimin kendisi ol” Diğeri ise Wallace D. Wattles ‘ın “Tüm dünya için yapabileceğin en iyi şey kendi potansiyelimizi gerçekleştirmek”. Biliyorum ki dünya bu iki söz çerçevesinde umudumuzu kaybetmezsek her savaşı kazanabiliriz..
Röportajı okuduğunuz için teşekkür ederim. Her türlü fikir ve sorunuz için bana [email protected] dan ulaşabilirsiniz. Sevgiler.