İnsanların hayatlarına dokunmak için senelerce büyük adam olmayı mı beklemek gerek? Bana dokunmayan yılan bin yaşasın mı gerçekten? Çözüm mekanizması neden bahane mekanizması kadar cezbetmiyor bizi? Haydi masanın üzerini boşaltalım da sorularımıza cevap arayalım.
Uzun zamanlar boyunca bu soruların cevabını tek başıma arayıp durdum. Derken bir gün, kendimi daha önce hiç deneyimlemediğim bir maceranın içinde buluverdim. Yanlış tahmin etmediniz, tabi ki Girişimcilik Vakfı’ndan bahsediyorum. Burası öyle bir yerki açabileceği tüm kapıları size ardına kadar açıyor ve diyor ki : “Senin için gerekli olan ilhamı al, aldığın ilhamla kendini besle, geliştir, güzel işlere imza at ama aldığın ilhamla başkalarına ilham vermeyi de sakın ha unutma! “ İşte biz bu kültüre giveback kültürü diyoruz! 🙂
Fellow olduktan sonra hayatımda ne değişti diye soruyorum bazen kendi kendime. Sorumun cevabını tek başıma ararken bir gün bir baktım kocaman bir ailem var yanımda. Benim gibi düşünen 90 kişi. Dünyayı daha iyi hale nasıl getirebiliriz diye düşünen, kendine inanan, tutkularının peşinden düşmekten korkmazcasına koşan ve duyarlı 90 kişi. 10 Fellow Alumni, 30 Fellow’14 ve 50 Fellow’15.
Peki ya Fellowların Ben Gurion Havalimanında ne işi var?
Girişimcilik Vakfı ailesi ile birlikte 30.11.2015-03.12.2015 tarihleri arasında İsrail ‘deydik. Amacımız İsrail’deki girişimcilik ekosistemini inceleyerek sorularımıza cevap bulmak ve girişimcilik kültürünü yakından gözlemlemekti. Gözlemlerim ışığında İsrail gezisinden çıkardığım en önemli cümleleri sizler ile paylaşmak istiyorum.
Paylaşmak Güzeldir!
İsrail’de en çok beğendiğim şeylerden birisi de ekosistem içerisindeki paylaşım oldu. Girişimciler kendilerini bu paylaşım sayesinde yalnız hissetmiyorlar. Çünkü biliyorlarki bir fikir ile yola çıktıkları zaman bunu şekillendirebilecekleri bir mekan, takım arkadaşları bulabilecekleri bir atmosfer ve fikir danışıp ilham alabilecekleri mentorler mevcut.
Wix Academy, Ebay’in girişimciler için tasarladığı yeni projesi, Tel Aviv Halk Kütüphanesi, SoSa ve tabii ki Google Campus Tel Aviv. Hepsinin ayrı ayrı işlevi farklı olsa da birleştikleri çok önemli bir nokta var : Girişimcilik ekosisteminin güçlenmesi için yeni fikirlere destek olunmalı ve eldeki imkanlar paylaşılmalı.
Google Campus Tel Aviv Çarşamba günleri halka açık oluyor. Girişimciler gün boyunca ekip arkadaşları ile birlikte onlar için ayrılan alanda çalışabiliyorlar. Biz de Google Campus ziyaretimiz sırasında girişimciler ile sohbet ederek girişimlerini dinleme fırsatını kaçırmadık tabii ki:) Google Campus girişimcilere sadece mekan ve internet desteği sağlamakla kalmıyor, bir de Google çalışanlarından mentorluk desteği alınabiliyordu. Tek yapmak gereken mentor listesini kontrol etmek, girişiminin konusuna uygun olan mentoru bulmak ve tahtaya adını yazmak. Sonra mentor ile tanışmak için heyecanlı bir bekleyiş:)
Çok zaman kaybetme, harekete geç!
İsrail gezisi boyunca çok heyecanlıydım. Birbirinden ilham verici girişim hikayeleri dinliyorduk. Kafamda her dinlediğim hikayeden sonra yeni fikirler oluşuyordu. Ama hepsi için kendime durup durup şunu diyordum “Bir dur bakalım”. Google Campus’un kadınlar için yaptığı bir projenin mimarını dinleme ve tanışma fırsatımız oldu. Bahane mekanizmasını ortadan kaldıracak bir çözüm mekanizması geliştirerek kadınların da girişimci olmasını destekleyen bir projeydi. Gitmeden önce videosu çok dikkatimi çekmiş uzun süre üzerinde düşünmüştüm. Michela ile sohbet etme fırsatı bulduğumda fikirlerimi anlattıktan sonra sormak istediğim tek bir soru vardı : “Nereden başlayacağımı bilmiyorum. Ne yapmalıyım?”. Cevabı çok basit ve netti : “Eğer istiyorsan ve test etme alanın varsa çok zaman kaybetme, harekete geç!” İş planları, uzun uzun belgeleme süreçleri, mükemmel olsun hisleri ile aslında olabilecek birçok projeyi süre aşımına uğratıyoruz. Tek yapmamız gereken başarısız olma riskini göze alarak yola çıkmak, harekete geçmek.
Sınırları Aş, Global Düşün!
İsrail 1948 yılında kurulmuş yeni bir ülke. Komşuları ile savaş halinde, yüz ölçümü bakımından küçük ve jeopolitik konum açısından da iç güveysinden hallice bir durumda. Yukarıdaki cümleleri İsrail’i görmemiş biri olarak okuduğumda “Tamam da o zaman nasıl girişimcilik ekosistemi bu kadar gelişmiş olabilir?” diye sormuştum kendi kendime. İsrail’e gittiğimizde bu sorunun cevabı çok açık ve netti. İsrail’in sınırları küçük olabilirdi evet ama İsrail’de yaşayan halkın düşüncelerinin sınırı yoktu. Kendi çemberlerini çizmeden tüm dünyaya bakabiliyorlardı. Ben şurada şu tezgahı kurup ticaret yapayım kafasından daha çok hangi inovatif fikir ile yola çıkarsam Dünya’da ses getirebilirim sorusunun cevabını arıyorlardı. Bir nokta daha var ki bunu söylemeden geçmek istemiyorum. 7’sinden 70’ine herkes akıcı bir şekilde İngilizce konuşuyordu. Aslında bu da kendilerini ne kadar dünya vatandaşı olarak gördüklerinin bir kanıtıydı bence.
Kıssadan hisse İsrail gezisi hayatımın en güzel ve en dolu maceralarımdan biri oldu. Bavulumu bol bilgi, bol ilham ve bol tutku ile doldurarak geri döndüm. Şimdi ise öğrendiklerimi aktarma, aldığım ilhamı karşımdakine hissettirme zamanı! O zaman ne diyoruz şimdi giveback zamanı!
NOT : Girişimcilik Vakfı’na İsrail’de bize hayatımız boyunca unutamayacağımız bir tecrübe yaşattıkları ve giveback kültürünü öğrettikleri için kocaman teşekkürler! 🙂
Elif Derya Mercan
Fellow 2015