Aslında hepimizin yetiştiği genel bir aile düzeni var. Aman çocuğum sigortalı işe gir, bak şu bankanın genel merkeze alımları başlamış. Ne? O büyük firma 5.000 kişi mi alacakmış işe? Aaa kaçırma kaçırma, böyle fırsat kolay gelmez. Evet, fırsatlar kolay gelmez ama şu da var, fırsat denilen şey herkes için farklı anlamlar taşıyor.
Nitekim yukarıda saydıklarım benim için fırsat niteliğinde değil. Kendi hikayemizi yazmak mı istiyoruz yoksa sabah dokuz akşam beş çalışarak başkalarının hayallerini gerçekleştirmek mi? Bu düşünce bizi ayrıştırıyor aslında ve eğer bu siteye girip bunu okuyorsanız cevabınız zaten bellidir. Sevindim sizin adınıza.
Başlığı bir daha okumanızı rica edeceğim sizden, birçoğumuzun hayatını sürdürmek adına ilgi alanlarının kıyısından köşesinden bile geçmeyen işlerde çalıştığını biliyoruz. Zaman geçiyor ve belki hayallerimizden vazgeçiyoruz bu düzen içinde. “Bu maaş yeterli ya benim için, rahat yaşarım” cılardan olmamak gerekiyor bu noktada. Tüketmeye öylesine alışmışız ki elimize gelen kaynak bize eskisinden daha rahat bir yaşam sunacaksa o noktada hayallerimizden bile vazgeçebiliyoruz. Vazgeçmeyin ama. Olmaz annecim öyle, hayallerinden vazgeçince neyin umuduyla yaşayacaksın hem?
Aaa ne demişti Kızılderili amcamız?
“Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık tutulduğunda; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.” Anlayın, anlayın ve hayallerinizin peşinden gidin, öbür türlüsü çok güç.