Hayatın giderek artan karmaşası içinde kendimize daha huzurlu, sakin ve sade bir yaşam kurmaya çalışıyoruz ama insanları, hala yaptığı şeylerle değil, sahip olduklarıyla değerlendiriyoruz. Bu yüzden hayatı şikayet ediyorum.
Bu şikayetler bana yeni bir şey doğurdu ve minimalizm ile tanıştım.Aslında minimalizmin tam olarak ne olduğunu öğrendiğimde bana çok yabancı gelmedi çünkü zaten minimalist biriymişim. Reklam ve internetin, biz istemesek de, etkisi altına alındığımız bu günlerde, bana herkes derin bir uykuda gibi geliyor. Bu uyanışın bütün hayatı derinden etkileyeceği bilinse, herkes asıl o zaman indirim kuyruğu beklercesine uyanmayı isterdi. Bu yüzden şikayet etmek yerine azın aslında çok olduğu bilincine varmak altın değerinde.
Minimalizm guruları, bize ihtiyacımız olan kadarıyla yaşamayı söyler. Bu yaşam daha tasasız ve tahmin edilebilir bir hale geldiği için, zamanımızı daha önemli şeyler için planlayabiliriz. Bu her anlamda bizi karlı çıkartıyor.
Minimalizm, daha az tüketmenin yanı sıra daha sade bir hayatı da ifade ediyor. Gerçekten ihtiyacınız olan ve sevdiğiniz eşyalara mı sahipsiniz? Sizi mutlu eden, sevdiğiniz insanlarla mı görüşüyorsunuz? Yalnızca katılmak istediğiniz programlarda mı yer alıyorsunuz? Minimalist yaşam, bu soruların tamamına ‘evet’ cevabını verebilmeniz demek. Hayatınızdaki boşlukları Balenciaga sneakers, Champion sweatshirt ya da Hermes çantayla dolduramayacağınızı söylemeye çalışıyorum. Aslında ben doldurulabileceğini düşünüyordum ama hızlı pazar ve para akışı, satın aldığınız bir şeyin keyfini çıkartamadan sizi yenisini almaya itiyor. Yeni kreasyonlar ve yeni seriler her zaman gelmeye devam eder ama bunun farkına varıp tutarlı olmak 2019 ve civarları için en iyisi; çünkü bu algıyı yaratanlar için kukladan farkımız yok. Tüketmek için yaşıyoruz. Materyalist birine dönüşmektense; ne istediğimizi bilmek daha kaliteli bir yaşamla eş değer.
İlgilenecek daha az malzeme ve daha sade bir yaşam, dikkatinizi dağıtan unsurların azalmasına ve daha fazla zamana sahip olmanıza da yardımcı oluyor. Bu da; daha üretken, daha verimli ve daha yaratıcı bir yaşam demek oluyor. Minimalist yaşam felsefesine uygun yaşayan Einstein, Jobs ve Zuckerberg’in başarısının da bir noktada bununla kesiştiğini düşünüyorum. Şunu da söylemeliyim ki sadelik, basitlik olarak algılanamaz. Önemli olan, yaşama konfor ve kalite katabilmektir.
Belki bu minimal sanat sizin de hayatınızın anlamlandırmanıza yardımcı olur. Hepimiz o anlamı bulmak için çabalamıyor muyuz ?