Uçurtmalar ve ipleri. İpler yeterince uzun olmayabilir, uzayacak gibi de durmuyor.
Geçtiğimiz hafta sonu TEDxIstanbul’a katıldım. Fikir önderleri “Noktaları Birleştirmek” temasıyla hayatımızda biriktirdiğimiz noktaların yarattığı etkileşimleri bizlere anlatmak için iş başındaydı. Geçmişe takılmayı değil, geçmişimizle geleceğe yolculuk yapmayı fısıldıyordu bize TEDxIstanbul. Programın ardından benim için öne çıkan kesitleri sizlerle paylaşmak istedim. Bütün programı anlatmak istesem de bu kadar güçlü bir etkileşimi aktarmak pek kolay değil elbet 🙂
Dinleyenler ve anlatanların iki ayrı tarafında tek fark ayrıntıları fark edip harekete geçerek kendi serüvenine atılmış olmalarıydı. Dikkatimi çekip beni beynimin içinde fırtınalara sürükleyen ikilemlerin, tespitlerin küçük bir kısmını ve düşüncelerimi derledim.
“Ben ekonomistim, ne işim olur bilimle” – Emin Çapa
Bilmekle yetinmek gibi bir alışkanlığımız var insan olarak. Sorunun nedenine dair fikrimiz olduğunda sorunun varlığının bir önemi kalmıyor çoğu zaman. Neden diye sorulduğunda verilecek bir cevabımız oluyor artık. Bu da başlangıç noktamız olsa gerek.
Bu yeterli mi peki? Cevabını Emin Çapa, “Seyirci anlamıyor diye bir şey yok, biz anlatamıyoruzdur.” prensibiyle veriyor aslında. Eksikliklere duyarsız kalamayan Emin Çapa, uzmanlık alanı ekonomi olmasına rağmen bilim programlarını neden yaptığını “sizin yüzünüzden” diyerek çok net ifade etti.
3D yazıcılarca basılan insan organ organlarını anlatırken “belki de normal olarak ölecek son inan nesliyiz “ tespiti düşündürücüydü. İsviçre’deki laboratuvarlarda yapılan insan beyninin simülasyonu sonucunda mahremiyetimiz elimizden alınacak mı? Gerçek hayatın sanala doğru kayması sonucu neler kaybettiklerimizin zamanında fark edip teknolojinin bizi kontrol etmesinin önüne hala insanken geçebilecek miyiz? Soruları çarpıcıydı ama cevapları henüz belirsiz. Tarihsel süreçleri insanoğlu şekillendirdiyse bu cevapları da belirleyecek olan bizleriz şüphesiz.
“Ben sıra dışı bir öğretmen değilim, asıl onlar sıra dışı”- Ahmet Öğretmen
Çocukların hayallerine dokunup şekillendirmeyi, o sınırsız masum zihinlerle birlikte yeni ufukları nasıl keşfettiklerinin hikayesini paylaştı Ahmet Öğretmen. Tekdüze, fanatik ve kısır eğitim sistemine karşı nasıl Don Kişot’luk yapılabileceğini gözlerimizin önüne serdi. Öğrencileriyle birlikte “özgür düşünme” kavramını sözlük sayfalarından çıkartıp nasıl hayatın içine yerleştiriyorlardı ama. Hem de her şeye inat ben normalim! diyerek.
Çocukların hayallerine kelepçeler takmak yerine onlar yap diyerek, anlatmak demek yerine keşfet diyerek etkileşim yaratabilen bireyleri yaratmanın savaşında Ahmet Öğretmen. Çocuklara sus demenin onların gelişimine yapılmış en büyük ihanet olduğunu anlatmadı bize. Her gün sınıfında yaptığını yaparak gösterdiği birkaç kare fotoğrafla. Bilip de fark edemediğimiz gerçeği suratımıza çarptı nazikçe.
Mustafa Kemal’in “Muktedir ve aile hayatına vakıf valide yetiştirmek.” sözünden hareketle sınıfıyla yetinmeyip önce anneler diyen Ahmet Öğretmenin bu bilinci Ashoka Kurucusu Bill Drayton’un şu sözün getirdi aklıma: “Sosyal girişimciler sadece balık vermek ya da balık tutmayı öğretmekle yetinmezler. Balıkçılık endüstrisinde devrim yaratana kadar uğraşırlar.”
“Fırsatı yakalamak istiyorsak önce neden kaçırdığımızı bulalım. “ – Emre Soyer
İstemek insan olarak fıtratımızda var, her zaman daha fazlasını istemek. Bu kadar çok istekle doluyken içimiz ne istiyoruz diye sorduğumuzda kendimize bir cevap bile bulamıyoruz. Yaşarken etrafımızdan kaçıp giden fırsatları yakalamak için önce neyi aradığımızı bilmeye ihtiyacımız var. Fırsat körlüğünü üzerimizden atıp harekete geçmek gerekiyor. Aksi takdirde “keşke, ah ya, tüh be “ demeye mahkum oluyoruz. Emre Soyer’in de değindiği gibi başarısızlığı kabullenip çok kez denemeye ihtiyacımız var. “Şans dolaşan insanların ayakları altındadır” demişler, bize düşen neyi aradığımızı bilip mümkün olduğunca doğru yerlerde dolaşmak.
“Bir işi yamak istiyorsan yolunu, yapmamak istiyorsan bahanesini bulursun “ – Sercan Çelebi
Bahane bulmaya yatkın değil miyiz hepimiz? Sorunlarla yüzleşmek, üzerine gitmek yerine onlarla yaşamaya alışıyoruz hepimiz. Yüz kırk karakterlik iki tweet, arkadaş ortamında seksi cümleler kurmaktan öte gündemimizde kalmıyor. Daha yükseklerde süzülmek kocaman rüzgarlara kanat açmanın hayalini kurarken inisiyatif almıyoruz. Uçurtmamızın ipinden şikayet ediyoruz!
Çünkü kanıksıyoruz!
Arzularımız tek bir fiskeyle dünya değişsin istiyor hatta kimilerimiz elimiz sıcak sudan soğuk suya girdi diye dünyanın altı üstüne gelsin istiyoruz. Şımarıklık mı yapıyoruz acaba? Etrafımızdaki gelişmeler bizleri kalıplara sokuyor diye şikayet ederken biz farkında olmadan etrafımıza duvarlar örüp yangına körükle gidiyoruz. İletişimsizleşiyoruz, en çok da kendimizle.
“Masalları siz seçemezsiniz masallar sizi seçer. Her anlattığın masal ve hikaye seni anlatır ve sende o masalda kahraman olursun prenses ya da prens önemli değil fakat kahramanısındır masalının…”
Yazımı bizleri içimizdeki çocuğa sürükleyen Judith Liberman ile bitirmek istiyorum. Masalların ”yolda olduğumuzu ve o yolun bir kahramanı olduğumuzu hatırlattığını” masalla hissettirdi bizlere. Duyularımızı açıp hissetmeye, sindirerek yaşamaya ihtiyacımız yok mu zaten?
Masalların hayal gücü ile duygular arasında bir bağ oluşturduğunu, dünyayı yeniden yorumlamak için bir araç olduğunu daha önce hiç düşünmemiştim. Hayallerimizdeki simgelerin gerçek dünya ile olan bağını fark ettikten sonra hak verdim Judith’e. En çok yetişkinlerin ihtiyacı vardı masallara.
Herkesin yüzündeki gülümseme, son zamanlarda çok alışkın olmadığım bir durumdu. Tam da bunun üzerine eğer ifadelerin pozitif olursa hayatın da pozitif olacağından bahsetti. Bence Judith acilen politikacılara bir seminer vermeli 🙂
Judith Liberman’ın sloganı ile yazımı bitiriyorum.
“Hayret et ve hisset. Masal farkındalık üzerine bir eğitimdir aslında, dersleri geçmek değildir tek amaç hayatın içindeki sihri fark edip onu anlama ve anlatma becerisidir. Bir yaşamdır yani masal… ”
Teşekkür…
Programa katılmama aracı olan ve arkamızdan desteğini hiç eksik etmeyen Girişimcilik Vakfı’na, bu atmosferi bizler için yaratan TEDxIstabul fikir önderlerine ve TEDxIstanbul’un gizli kahramanları, koca yürekli gönüllüler ekibine teşekkür ederim 🙂