Aralık ayı içerisinde yaşadığım bir durum bana Girvak ile tanışmam ve sonrasında yaşadığım deneyimleri tekrar tekrar düşündürdü. Sizinle de önce yaşadığım deneyimi sonra ise düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. (Konu içerisinde bahsi geçen arkadaş olur de yazıma denk gelirse bir kez daha pişmanlık yaşayıp gönlü kırılsın istemedim. Bu sebeple yazı içerisinde spesifik isimler vermekten kaçındım.)
Türkiye’nin önde gelen girişimcilik yarışmalarından birinde işitme engellilerin kolay telefon görüşmeleri yapabilmesine odaklanan projemizle yer alıyoruz. Gelelim olay anına: Standımıza gelen katılımcı arkadaşların sorularını yanıtlarken, bir grup arkadaş yanıma geldi. Projemizden bahsettim bir süre. Sonra utangaç bir gülümsemeyle aslında biz tanışıyoruz dedi. Nasıl dedim ? Geçen sene Girişimcilik Vakfı seçmeleri aracılığıyla tanışmışız. Hatırladım arkadaşı neler yaptığını sordum? Bir süre sohbet ettikten sonra ekledi: ‘Ben zaten sizi takip ediyorum. Girişimcilik Vakfı’nın size verdiği destek tabi başka oluyor…’
Bu sözleri söylerken gözlerinde belli belirsiz bir hüzün ve ‘Bize imkan verilse… biz de yapardık da….’ durumu vardı. İyi niyetli olduğu beden dilinden belli olan arkadaşımızın gözlerine bakıp içimden ‘ Eğitim formasyon verir, herkes istediği kadar alır. Bir şeyler yapmak için Girvak’a girmek şart mı? ‘ diye geçirdim. Bir süre sonra sözlerinde isyan veya imalı laflardan çok psikolojik olarak yenilgiyi kabullenmişlik olduğunu fark ettim.
Karşı standda bir başka Fellow arkadaşı gösterip “Bak o arkadaş da bizim ekipten, tanıyor musun?” dedim. ‘Evet evet tanıyorum’ dedi. Sanıyorum Twitter hesabından Fellowları takip edip neler yaptığına bakmış ve belki de kendisiyle kıyaslamış. Önce kızdım arkadaşa içimden ‘İşte insanlar ikiye ayrılır. Yenilgiyi kabul edenler ve üstüne gidenler!’ dedim. Bu sözlerin biraz ön yargılı olduğunu sonradan fark ettim ve bu yazıyı yazarken Girişimcilik Vakfı’nın bir insanın hayatını ne kadar değiştirebileceğini düşünmeye başladım.
Yarışma heyecanıyla herkesle tanışıp sohbet etmeye çalıştım. Akademisyenler, yatırımcılar ve sizin de aşina olduğunuz Revo Capital, Borsa İstanbul gibi kurum ve kuruluşlardan insanlarla sohbet ettim. Ödül töreninden sonra eve gitmek için otobüse bindiğimde yolculuk süresinin en az 1 saat süreceğini biliyordum. Günün sağlamasını yaparken birden aklıma o arkadaş geldi. Fark ettim ki o arkadaş benle beni çok avantajlı ve zannediyorum olduğumdan daha büyük görerek konuşmuştu. Bunu her insan hissedebilir.
Birden benden bilgi ve deneyim olarak kat ve kat büyük insanlarla ne kadar rahat konuştuğum geldi aklıma. Kendimi bildim bileli konuşmayı çok severim ama bundan bir kaç sene önce bu kadar rahat olabildiğimi sanmıyorum. Takvimi 15 ay geriye alalım Girişimcilik Vakfı’nın ilk FellowUp buluşması içimden diyorum ki işte hayallerinin gerçekleşeceği yer burası (Endeavour’ın karşısındayız.)
Girvak’ın Yönetim Kurulu Başkanı Sina Afra kapıda duruyor ve ben dünyayı değiştirecek muhteşem fikirlerimi anlatmak için çapraz adımlarla yanına gidiyorum. Ancak şimdi düşünüyorum da heyecan ve deneyimsizlik öz güveni zayıflatıyor. Bırakın dünyayı değiştirecek fikirlerimi anlatmayı tanışma faslı bile o kadar komik oluyor ki muhteşem fikirlere yer kalmıyor.
Biliyorum ki katmer katmer bilgi farkı var aramızda. Bilgi farkı olması normal ancak bunu ulaşılamaz olarak gördüğüm için öz güvenim sarsılıyor sorun burada. Şansıma ilk FellowUp yemeğimi Sina Bey’le yeme fırsatı buluyorum. Tabi masada biraz çenem açılıyor ama fark ediyorum ki Girişimcilik Vakfı’nın öğrencilere vermek istediği tam olarak da bu öz güven ve kazanma psikolojisi. Bilgi seviyesi ne kadar yukarıda olursa olsun kendinizi başarılı insanların yerine koyabilmelisiniz. Başarıyı ve başarılı insanları ulaşılamaz gördüğünüz zaman o başarı hikayelerini içselleştiremiyor, ilham alamıyorsunuz.
Şimdi o arkadaşın öz güveninin neden bu kadar zayıf olduğunu anlamaya başlıyorum. Ancak arkadaşımın hala yenilgiyi kabullenmesini doğru bulmuyorum. Girişimcilik Vakfı Fellow’u olmasam da harika şeyler yapardım diyorum. Hayat seçimlerimizle şekillenir, insan kendi kendini inşa eder.
Empati kurmaya devam ediyorum. Evet harika şeyler yapardım ancak doğru yer ve doğru zamanda olmam ne kadar zaman alırdı? Düşündükçe Girişimcilik Vakfı’nın benim için katalizör etkisi yarattığını fark ediyorum. Öğrenmeyi öğrenmiş iyi bir gözlemciyseniz Girişimcilik Vakfı sizin için doğru yer ve doğru zaman oluyor. O ilk mailin geldiği 22.09.2014 tarihi geliyor aklıma ve o günden bu zamana kadar öğrenim sürecinin artarak devam ettiğini düşünüyorum. ( Not: Hala öğreniyor :=) )
Girişimcilik Vakfı’nın Fellowlar üzerindeki psikolojik etkisini düşünüyorum. Başta sevgili Genel Müdürümüz Mehru Aygül olmak üzere tanıştığım tüm mütevelli heyet üyelerimizin psikolojik olarak Fellowları hep güçlü hissettirdiğini biliyorum. Bu duyguyu anlatmak için pazarlama harikası olan ‘Benim Babam Toyota Gibi Adam’ reklamı güzel bir örnek. Biz her türlü engele ve zorluğa karşı gözümüzün önündeki güçlü örnekler gibi bütün mütevelli heyet üyelerimiz gibi ‘Toyota’ gibi uzun yollara direnebiliriz diyorum. :=) İşte bu ‘Kazanma Psikolojisi’ ve Girişimcilik Vakfı sayesinde zihnimizi kuşattı.
Girişimcilik Vakfı bizim için harika bir aile oldu. Mütevelli Heyet üyelerimiz de bu ailenin bir parçası olarak sene boyunca bizlere abi ve abla oldular. Girişimcilik sektöründe tanıştığım herkes doğrudan ya da dolaylı olarak bu aileyle iletişim içinde oluyor ve bu psikolojik bir avantaj sağlıyor biz Fellowlara. Peki ya çok sevgili Fellow arkadaşlarım? Sadece girişimcilik değil hayatımdaki büyük kararları, hayata bakış açılarına bayıldığım en az 5 Fellow arkadaşıma sormadan almıyorum. Biliyorum ki onların görüşleri doğru yolu bulmamda bana çok yardım edecek. Bu denli geniş değerli insan çemberim olması da tesadüf değil.
Kalbimle inanıyorum ki Girişimcilik Vakfı tüm Fellowlar için Doğru Yer ve Doğru Zaman oldu. İşin ilginç tarafı ben okulu uzatmasam Fellow programına hiç katılamayacaktım ve bence bu tesadüf olamayacak kadar önemli. Seçimlerimizin hayatlarımızı nasıl kuşattığını çok güzel anlatan çok sevdiğim 25.th Hour filminden efsane bir sahneyle sizi başbaşa bırakıyorum: ‘This life came so close to never happening’
İlk Fellow Up yemeğinde Sina Bey ‘Biz size kapıları açıyoruz girip girmemek sizin elinizde’ demişti. Şimdi düşünüyorum da Fellowlar için harika bir ilham kaynağı olarak sadece kapıları açmakla kalmadınız bizleri de içeri doğru ittiniz. Girişimcilik Vakfı Türkiye’nin öz kaynakları ile ortaya çıkan ve yine Türkiye’nin geleceğine doğrudan etki edecek en önemli Startup’lardan biri. Hiçbir karşılık beklemeden tüm samimiyetinizle bize yardımcı olmaya çalıştınız. Bu bir bayrak yarışı ise GiveBack kültürü ile yeni nesil girişimcilere destek olmaya tüm Fellowlar olarak hazırız. Tüm mütevelli heyet üyelerimize ve bu muhteşem deneyimi anlamlı kılan Fellowlara gönülden teşekkür ediyorum.
Yaşasın GiveBack Yaşasın Girvak!
‘İğne deliğinden bir deve geçirdiler. İğne deliği bildiğimiz iğne deliğiydi; fakat devenin 5 hörgücü vardı. ‘ – Erdal Demirkıran