İnovasyon ve Girişimcilik: Hayallerinin Peşinden Gidenler…

Girişimcilik ve inovasyon kolkola giden, yeni fikirler ve teknoloji ile desteklenmesi gereken, kimi zaman keşfedilmemiş gibi görünen yolları seçmeyi gerektirebilen bir yolculuğa benziyor. Bu yolculukların hiçbiri bir diğerine benzemediği için her geçen gün ortaya çıkan hikâyelerin özgünlüğü bizleri şaşırtmaya devam ediyor. Bu yazıda sizlere bir yandan girişimcilik ve inovasyon kavramlarından bahsederken garajda kurulan ve bugünlere gelen şirketlerin öyküsünden bahsedeceğim.

 

İnovasyon ancak hiç bitmeyen bir yaratıcılık süreci içerisinde gerçekleşebilir. İnovasyonu sağlayan buluş ve icatlar ise dinamik karakter özellikleri taşırlar. İşte bu yüzden tarih boyunca en büyük mucitler ortaya koydukları yenilikleri, buluşları, icatları bitmiş ve bir daha el sürülmeyecek projeler olarak görmediler; kendi ürünlerini geliştirmek, yeni ihtiyaçlara cevap verebilen çözümler sunmak için çaba harcamaya devam ettiler. Bu hem yaratma sürecine duyulan aşktan hem de bir nevi zorunluluktan kaynaklandı. Çünkü icatlar ve yenilikler dinamik yapıdadır ve yerlerinde saymaya devam ederlerse ‘unutulma’ tehlikesi ile karşı karşıya kalırlar.

 

Büyük buluşların ardından ortaya çıkan yeni endüstriler de aynı dinamizme sahiptir. Örneğin, Karl Benz ilk benzinli arabayı yaptığında, sadece üç tekerlek üzerinde gidebilen bir araç yapmakla kalmadı; aynı zamanda büyük bir endüstri de yarattı. Benzer şekilde, Tim Berners-Lee dünyanın ilk web sitesini yaptığında World Wide Web’e giden yolu açtı.

 

Yeni teknolojilerin yarattığı belirsizlik ve şaşkınlık, tarih boyunca belli bir takım soru işaretlerini de beraberinde getirdi. İnsanoğlu hiçbir zaman teknolojik devrime hazırlıklı olmadı; ancak insanlık tarihini değiştiren bütün buluşların ilk anda yarattıkları soru işaretleri, daha sonra onların vazgeçilmez olmasına da engel olmadı. Örnek vermek gerekirse, Platon yazının öğrencilerinin öğrendikleri şeyleri hatırlamalarını zorlaştıracağını düşünürken, ressamlar ise resim sanatını bitireceği düşüncesi ile fotoğrafçılıktan korkmuşlardı. Mark Twain telefona duyduğu nefreti şu cümlelerle anlatıyordu: “…bizler… er ya da geç cennetin huzur, barış ve mutluluk ortamında buluşabiliriz, telefonun mucidi hariç.”

 

Bu mücadele ve belirsizlik ortamında yenilikçi fikirlerin ve yeni girişimlerin ancak hayallerinin peşinden giden insanlar tarafından başarıya ulaştırılabileceği ispatlanmış bir gerçek. Öyle ki, aslında tüm buluşlar, görünürde imkânsız olan şeyleri mümkün hale getirme çabasının bir sonucu. Albert Einstein’ın da söylediği gibi: “Eğer bir fikir şaçma ya da anlamsız görünmüyorsa, o fikir için pek bir umut yoktur.” İşte tüm büyük mucitler, Thomas Edison, Karl Benz, Wright kardeşler hayallerinin peşinden gitme kararlılığı göstererek bizi geleceğe taşıyan insanların sadece birkaçı.

 

Hayallerinin peşinden giderek yenilikçi çözümleri hayatımıza sokan kişiler geliştirme sürecinde birçok farklı süreçlerden geçiyorlar. Bu süreçlerde kendini yenilemeye devam ediyor. Eski inovasyon modelleri inovasyonu bir şirketin AR-GE departmanında ortaya çıkan bir süreç gibi tanımlardı. Bu modelde, bir ürün ya da hizmet geliştirilip piyasalara arz edildikten sonra üzerinde neredeyse hiçbir güncelleme ya da değişiklik yapılmazdı. Oysa bugün inovasyon konusunda yapılan pek çok araştırma, bu süreçlerin şeffaf ve açık şekilde yönetilmesi gerektiğinin altını çiziyor ve bu noktada şirketlerin tüketiciler/kullanıcılarla aralarında iletişim kanalları açmalarının ve gelen talep ve katkıları değerlendirmelerinin ne derece önemli olduğunu gösteriyor. Ayrıca, şeffaflık ve açık iletişimin sadece kullanıcı/tüketici boyutunda değil, aynı zamanda şirket içerisinde farklı fonksiyonlar arasında da mümkün kılınması gerektiğine işaret ediyor.

 

Bu bakış açılarının Google inovasyon kültürüne yansımasını da rahatlıkla gözlemleyebilirsiniz. Biz Google’da inovasyonun devamlılık taşıyan bir süreç olduğuna inanıyoruz ve kullanıcılarımızı bu sürecin en önemli aktörleri olarak konumlandırıyoruz. İlk olarak, bir ürünün kullanıcıya sunulmasının ardından gelen tepkiler ve kullanıcıların eğilimleri, ürünlerin şekillenmeleri açısından büyük önem taşıyor. Buradaki ikinci önemli unsur ise Google’ın temelinde yatan “beta kültürü”. Google ürünleri kullanıcıya sunulduktan sonra uzun yıllar beta statüsünde kalıyor ve geliştirilmeye devam ediyor. Bu durum, günlük hayatta ortaya çıkan ihtiyaçlar çerçevesinde değişimleri dikkate alan ve bu ihtiyaçlara yanıt veren ürünler sunabilmemizi sağlıyor.

 

Örnek vermek gerekirse, arama sonuçlarına resimlerin eklenmesi kullanıcılardan gelen istek üzerine ortaya çıktı. 2000 Yılında yapılan Grammy ödül töreninin ardından Jennifer Lopez’in Versace imzalı elbisesini arayanların hiç beklenmedik bir oranda yüksek sayısı bizi kullanıcılara aradıkları resimlerle ilgili daha iyi sonuçlar sunmaya teşvik etti. İşte Google Resim Arama fonksiyonu bu sayede doğdu. 11 Eylül saldırılarının ardından saldırıya ilişkin olarak yapılan arama hacmindeki artış ve farklı haber kaynaklarını takip etme konusundaki talep bizi Google Haber servisini açmaya teşvik etti. Daha sonra ise çeviri konusu gündeme geldi. Web’deki içeriklerin çoğunlukla İngilizce olması dünya üzerindeki milyonlarca insanı bu bilgi kaynaklarına erişimden mahrum ediyordu. Böylece Google Translate doğdu. Günümüzde, Google Translate her gün 200 milyon kullanıcıya 80 dilde yaklaşık bir milyar çeviri yapıyor.  Burada beta kültürü, bilgi paylaşımı ve kullanıcılardan gelen geri bildirimlerin dikkate alınması sonucunda Google arama motorunun tekrar tekrar çalışıldığını ve inovasyonun bitmeyen ve gelişen bir süreç şeklinde yönetildiğini anlıyoruz.

 

İnovasyon sağladığı yeni iş olanakları ve yükselen hayat standartları ile insan refahının bir parçası ve büyük bir ekonomik fırsat. Genç ve hızlı büyüyen şirketler, yenilikçiler, ekonomik büyüme ve istihdamın kilit noktasındalar. Girişimciler yarattıkları bu verimli döngü ile kendi şirketlerini açıyor, kendi fikirlerini hayata geçiriyor ve daha fazla ekonomik aktivite yaratıyorlar.

 

Bu döngünün devam etmesi için gelecek kuşaklara bir borcumuz var. Gençlerin yaratıcı süreçlerde yer almalarını, risk alabilme cesaretini göstermeleri, planlı ve sabırlı olurken büyük hedeflere odaklanmalarını sağlamak ve asla yılmamak konusunda bizden feyz almalarını teşvik etmek bizlerin görevi.

 

Pelin Kuzey

Girişimcilik Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi
Google Türkiye
Kamu Politikaları ve Kamu İlişkileri Müdürü

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*