Kırılma noktaları hayatımızın en güzel ve aynı zamanda en zor dönemleri bence. Hem iyiyi hem de kötüyü barındıran bu dönemlere hazırlıklı olmak şart. Özellikle içinde girişimci ruha sahip olan ve bu yolun doğrultusunda seçimini yapmış olan insanlar, kırılma noktaları için oldukça hazır olmalılar. Çünkü üzerinde çalıştığımız işler, özellikle de bulunduğumuz coğrafyada çok ciddi riskler içermekte. Sadece girişimciler için değil, yada sadece bu coğrafyadaki insanlar için değil, yaşam herkes için, her meslek grubu için sorunlarla doludur. Herkes hata yapar ve herkesin kötü günleri olur. Karşınızdaki insanlar bazen kaba ve duyarsız olabilirler ve unutulmamalı ki hiçbir iş kusursuz biçimde güvenli değildir. Ne kadar çok kazanırsanız kazanın , para sıkıntısı yaşayabilirsiniz. Telefonlar, bilgisayarlar, her şey ama her şey bozulabilir. Ama inanın bütün bunlar yaşamı tekdüzelikten kurtaran şeylerdir. Gerçekten de yoğun bir biçimde tekdüze hayatlar yaşıyoruz. Standartlar farklı olsa da eylemler bir süre sonra sıradanlaşıp, rutine biniyor. Geçtiğimiz hafta ‘Sapiens’ kitabının yazarı Yuval Noah Harari’nin bir makalesini, tavsiyeler üzerine okuma fırsatını yakaladım. Harari’ye göre bu tekdüze giden yaşamımız, önümüzdeki senelerle birlikte git gide daha da sıradanlaşacak. Nedeni ise iş gücünün, insanların geliştirdikleri makinelerle sağlanacağı gerçeği. İlk bakışta sıradanlaşmış bir söylem gibi görünse de yazının ilerleyen bölümlerinde Harari çok farklı bir bakış açısı ile bu durumu yorumluyor. Gelişen teknoloji ve robot işçiler ile birlikte çok ciddi bir işsizlik sorunun olacağı zaten çok sık konuşulan bir durum fakat buradaki esas sorun ‘para’ yada ‘parasızlık’ olmayacak. Harari, “İnsanlara sabahları kalkmak için bir sebep vermek çok daha zor olacak” diyor. Evet, gelecek yeni çağın belki de en temel problemi bu olacak. Anlam. Anlamsız bir hayattan daha acı verici bir durum var mıdır? Teknolojinin yaratacağı ön görülen bu anlamsız hayatı anlamlı kılmak için yine teknolojiden yararlanacağımızı söyleyen Harari’ye göre duygularımızı ve hislerimizi, hayat amacımızın çoğunu, gelecek dönemde ‘sanal gerçeklik’ ile sağlamaya çalışacağız. Aynı zamanda Harari, yaşanabilecek bu sorunun önüne geçmek için ise teknolojinin sadece bilim insanlarının gündeminde değil, siyasilerin de gündeminde tutulması gerektiğini söylüyor. Çünkü Harari’ye göre “bu durum, bilim insanlarına ve özel şirketlere bırakılmaması gereken bir şey. Teknik olarak mühendisler çok şey biliyorlar, ancak insanlığın geleceğine karar verme vizyon ve meşruluğuna sahip olamayabiliyorlar. ”Durumlar nasıl gelişecek, teknoloji bizi nereye götürecek diye tahminler yürütülse de gerçekleşmesi ön görülen bu durumları yaşayarak tecrübe edeceğiz. Bu durum insanlığın çoğu için büyük bir kırılma noktasına vesile olacak gibi görünse de ben pek de umutsuz yaklaşmak istemiyorum. Çünkü bu durumun içindeyken bile birbirinden farklı yollar keşfedeceğimizi düşünüyorum. Çünkü bu bizim en temel ihtiyacımız. İnsanlık var olduğu müddetçe “anlam” arayışımız da devam edecektir.