İsrail’e yolculuk yapan kişiler iyi bilir daha gitmeden tonlarca soru bombardımana kalırlar. Artık klişeleşmiş olarak ne işin var orada, ne yapmaya gidiyorsunuz türevinde arkadaşlarımdan ve yakın çevremden bende tonlarca soru bombandırmanının eşliğinde İsrail’e doğru yola koyuldum.
Dürüst olmak gerekirse bende ilk başlarda kendime neden İsrail? diye sormadım değil. Hatta ve hatta, bu girişimcilik ile alakalı işlerin en iyilerinin Amerika’da Silikon Vadisi’nde olduğunu düşünüyordum acaba biz neden orayı tecih etmiştik ki? tarzında sorular beynimde dolaşıyordu.
Hadi, gelin hep beraber bu soruya cevap vermeye çalışalım.
İsrail hakkında ki genel düşüncem ve önyargılarımı gidip oraları birinci tekil kişi gözüyle gördüğüm zaman kırıldığını hissettim. Bilgiğim dogmatik doğruların aslına bakarsak ne kadar da yanlışlanabilir olduğunu kendi gözlerimle deneyimleme şansına eriştim. Örneğin, İsrail halkının söylenenin aksine Türkiye ile aralarında ne kadar sıcak ve içten bir bağ olduğunu hissettim. Kiminle konuştuysam kimi gördüysem İsrail’de herkes Türklere, Türkiye’ye karşı çok içten ve cana yakın bir gelmeleri bazılarına göre tesadüf gibi geliyorsa kimi bakkallarda Türk bayrağı dalgalanmasınıda artık tesadüf ile açıklamazsınız umarım. (!) Aralarında bizlere Tükçe hoşgeldiniz, merhaba gibi basic kelimler bile kullananları çıkıyor. Demek oluyor ki söylenenin aksine İsrail ile ticari ilişkimizin yanı sıra ikili ilişkilerimiz söylenenin aksine baya iyiymiş değil mi? J Zaten istatistiklerede baktığımız zaman en çok ticari ilişkimiz bulunan beşinci ülkenin İsrail olması bu önermemi destekler nitelikte. Ayrıca aklıma gelmişken belirtmek isterim ki, orada buluna insanların bir kısım zamanında Türkiye’den oraya göç etmiş, etmek zorunda kalmış bu sebepten dolayı arkabalarının, atalarının Türk olması, belki de bize karşı beslenen sevginin asıl kaynağı olabilir. Ayrıca, küçük bir ek bilgi, İsrail’in ilk devlet başkanının bile soy ağacında Türk olduğunu, Türkiye’de akrabalarının olduğuna ve kendilerininde İstanbul Üniversitesi mezunu olduğu belirtmek isterim.Üstüne alınmasına gereken kesime selam olsun J
Gezimizin asıl girişimcilik ekosistemi ile İsrail arasındaki bağ nedir sorusunun cevabına gelelim. Öncelikle basit rakamsal boyut ile değerlendirelim girişimcilik ile ilgili yatırımları. Tel Aviv’in nüfusu 400bin, İstanbul’un nüfusunu 14.3 milyon, yani nerdeyse nüfüsun %2.7’sine tekabül ediyor ancak bu rakama karşın 2015 yılının ilk üç çeyreğine baktığımızda 3.8 milyar dolarlık exist yapmış olduğunu ve geçen sene ki aynı periyoda baktığımız zaman varolan rakamı 500 milyon dolar yukarıya çektiklerini görüyorum.Total rakamlara baktığım zaman ise 12 senede yaklaşık 45 milyon dolar çıkış yapmış start-up’ı bulunurken aynı verilerin Türkiyedeki karşılığı yanlızca 1.8 milyar dolar olduğunu görmekteyiz.
Peki ama nasıl ve neden böyle bir fark aramızda oluşuyor?
Bu soruya cevabı ekosistemin en içinden İsrailli girişimci Yosi Vardi’in dediği gibi, ‘Bunun en büyük sebebi sizinde tahmin edeceğiniz gibi eğitimden geçiyor, devletin inanılmaz desteği ile mükemmel mühendisler yetiştirip, teknolojiye bu girişimcilik ekosistemini besliyoruz.’ Yani büyük başarının altında ilk sıra her zaman olduğu gibi eğitim var.
Tabi ki sadece eğitim bu iş için yeterli bir kıstas olmamakla beraber bana göre İsrail’i başarılı yapan başka bir sebep olarak da kanımca kültür geliyor. Özellikle bu kültürün oluşmasında çok önemli bir yeri olan askerlik uygulamasına değinmek isterim. Bilmiyorum haberiniz var mı ama askerlik süresi İsrail’de erkekler için üç yıl, kadınlar için ise iki yıl gibi uzun ve cinsiyet ayırt etmeden herkese zorunlu uygulanan bir sistem. İşte bu zorunluluk mantalitesinden yola çıkacak olursak bu durum adamlara olumlu yansımasının iç disiplinlerine ve çok çalışkan olmalarına bağlayabilirim. Ancak, bence bu durum onları sadece disipline etmekle kalmamış, bakış açılarınıda genişletmiş, sorgulama yeteneği kazandırmış ve sonuç olarak onları üretmeye teşvik etmiş diyebilirim. Kısacası bu yapılanma: ‘Ülken için bir şeyler yapmalısın’ felsefesini ortaya çıkartmış diyebiliriz. İşte bu felsefe 7den 70e herkese öyle bir yerleşmiş ki farklarını burada ortaya koyduklarını düşünüyorum.
Ayrıca biraz da İsrail tarihini referans aldığımızda, talihsiz bir özgeçmişleri olduğunu varsayıyorum ve içinde bulunduğu bu kötü durumdan ancak ve ancak çalışarak, başarılı olarak ve kendilerini ispat etme yolunda kısacası Dünya’ya kendilerini kanıtlayarak gösterme yoluna girmiş olduklarını gözlemledim darısı bizimde başımıza diyelim. J Bu duruma en güzel örnek Dünya da bir çok başarılı iş adamının musevi kökenli olmasını gösterebilirim.
Bir de değinmeden edemeyeceğim İsrail’de gözlemlediğim insanların birbirlerine her konuda destek vermeleri, empati kurmaları, adeta kocaman bir takım, aile gibi çalışıyor olmaları. Bu durumun en güzel örneğini, her çarşamba günü Google iş yerini girişmcilere açmasını gösterebilirim. Google girişimcilere ofis, internet, eğitim, network, yemek ve bir çok imkanı ücretsiz sağlıyor. Yani buraya gel, ye, iç, keyfine bak yeter ki bir şeyler üret gerisini dert etme onu da ben hallederim atmosferi yaratıyor.
Sonuç olarak, tüm bu duruma bakarsanız aslında İsrail kısıtllı kaynaklara sahip olmalarına, pazarlarının küçük, jeopolitik imkanlarının kötü olmasına karşın dimdik ayakta güçlü bir şekilde duruyorlar ve durmaya devam edeceklerini bu yaptıkları çalışmalara baktığımda rahatlıkla söyleyebilirim.
Bu geniş perfektif sunduğu için Sina Bey’e, Mehru Hanım’a ve bizimle her şekilde uğraşan Efe’ye çok teşekkür ederim ve umarım günün birinde böyle kuvvetli bir girişimcilik ekosistemini Türkiye’de de oluşturan kişiler arasında yer alırım.