Eğer gerçekten başarını arttırdıysan, kurduğun ya da kurmayı planladığın şirketinden “İmparatorluk’un” olarak bahsedersin. Ancak bir imparatorluk kurmanın gerçekten neye mal olduğunu biliyor musun? Dünyana nasıl hakim olup girişimciliğin zirvesine nasıl tırmanacağını biliyor musun?
Bunu bilen bir adam varsa o da Julius Caesar’dır.
Juilus Caesar: Antik Roma’yı tek başına Büyük Roma İmparatorluğu haline getiren adam. Juilus Caesar’dan sonra zaman değişse de, hala şirketlerini imparatorluk seviyesine getirmek ve başarıyı yakalamak için tüm modern girişimcilerin Roma’nın kurucusundan öğrenmesi gereken 5 ders var.
Değerini İddia Etme. Kanıtla.
Sezar genç bir adamken (ve henüz hiç kimseyken) korsanlar tarafından iki kere esir alındı. İkinci kez esir alındığında fidye olarak 25 talent istenmiş, Sezar bunu duyunca kahkaha atmış. Bu esir alanların istediği ilk fidyeymiş ve artık ortaya para koyma zamanı gelmiş. Kulağa çılgınca da gelse, Sezar korsanları serbest bırakılması için 50 talent istemelerine ikna etmiş! Bugünkü karşılığı 1600 kilogram gümüş. Nerden baksan büyük bir miktar.
Ancak Sezar buna değdiğini kanıtlamış. Fidye için tüm bağlantılarını seferber ettikten sonra küçük bir filo kurmuş ve korsanlara saldırmış, ayrıca arkadaşlarının korsanlara ödediği her kuruşu da geri almış. Yalnızca bu değil, bütün korsanları öldürmüş ve tüm Roma’ya denizleri tehlikeden kurtararak bir iyilik yapmış. Düşündüğünüzde, bu yalnızca 50 (iade edilmiş) talent tutmuş!
Neyse ki, sizin girişimcilik değerinizi kanıtlamak için korsan öldürmenize gerek yok. Ancak değerin ölçütü antik dünyada olduğu gibi bugün de akla geliyor. Birçok insan alıcıların onlara, ürünlerine ya da servislerine ödedikleri parayı baz alarak değerleri hakkında yanlış düşünüyorlar.
Ancak gerçek şu ki siz dünyaya gerçek değerinizi göstermekle sorumlusunuz. Bunun zorlayıcı kısmı neresi mi? Sözünüzü tutma konusunda kendinize güvenmeniz. Yalnızca değerim 50 Talent (ya da 50 milyon dolar) demeyin. Ve yalnızca websitenize bir fiyat biçip umut ederek, dua ederek, dilek dileyerek insanların yutmasını ve size inanmasını beklemeyin. Oraya gidin ve almadan gelmeyin.
Herkese sizin için ödedikleri 50 talenti gösterin. Bu gerçekten sizin yeteneklerinizin yanında hiçbir şey.
İzin Beklemeyin. Yapın.
Sezar hala hukuk okuyorken ve hala siyasetin dışındayken, Pontus’lardan Mithridates Roma’nın Asya sınırına saldırdı. Bu sınır Roma’ya oldukça uzaktı ancak Genç Sezar bu tehdidin nedenini anladı.
Görmezden gelip bu onun problemi değilmiş gibi davranmak yerine, özel bir ordu yetiştirdi ve saldırılan şehirleri savunmaya gitti. Resmi Roma Ordusu bunun farkına varana kadar düşman çoktan yenildi ve Sezar Roma’da savaş kahramanı olarak çağrılmaya başlandı.
Şu an gerçek bir savaşta savaşmana gerek olmasa da, hırslı bir girişimciysen ve dünyayı fethetme hayalin varsa, zor durumlarla karşılaşman kaçınılmaz. Sezar’ın karşısına çıkan iki seçenek senin için de geçerli: Ya umursamazsın ve bu benim işim değil dersin, ya da izin beklemeyip gider yaparsın.
Başarı izin ile gelmez. Başarı aksiyona geçip dünyaya neler yapabileceğini gösterdiğinde gelir.
Zamanını ( Ve Diğerlerinin Zamanını) Planla.
Sezar zamanında yıllık takvim akıllara zarardı. Yılda yalnızca 355 gün vardı ve ayların hangi mevsime geleceği belli değildi, ve kimse hangi bayramı kutlayacaklarını bilmiyordu. (Yeni Yıl ve Cadılar Bayramının çakıştığını düşünün. Tam bir kaos.)
Romadaki herkes takvimden şikayetçiydi, ama kimse bunu düzeltmek için bir şey yapmıyordu. Ancak Sezar bunu düzeltti. Mısırlıların güneş takviminin Romalıların ay takviminden daha çok işe yaradığını görmüş ve Roma’daki tüm sistemi değiştirip 365 günlük (artı her 4 yılda bir şubata eklenen artık gün) Jülyen takvimini oluşturmuş. Hala tüm dünyada bu sistemi kullanıyoruz. Köklü bir değişiklik, değil mi?
Zaman hayatta sahip olduğumuz en değerli şey, ve zamanımızla ne yaptığımız hayatta kim olacağımızı belirliyor. Zamanı değerlendirmeden elinizden kayıp gitmesine izin vermeyin. Muhtemelen herkesin programını kontrol edemezsiniz ( ve muhtemelen bunu yapmak istemezsiniz) ancak siz zamanınızı maksimum verim alacak şekilde planlayabilirsiniz. Ne kadar meşgul olduğunuzla ilgili şikayet etmek yerine, size uyan bir program yapın.
Gününüzü parçalara bölün, dikkat dağıtıcıları yok edin, yapılacaklar listenize sadık kalın. Artık dünyayı fethetmek için hazırsınız!
Çıkış Yolu Yok Mu? Bir Köprü Yap. Sağlam olsun.
Sezar Galya’yı (Modern Fransa) fethederken Rhine Nehri’nde ordusuna eziyet eden bazı Alman Kavimleriyle başa çıkmak zorunda kalmıştır. Sorun neydi? Sezar’ın nehri geçmek için tekneleri yoktu. Çözümü? Bir köprü yapmak. Hem de iki günlük bir köprü değil. Sezar iki farklı zamanda iki farklı köprü yapmıştır ve bunlar onu yalnızca stratejik olarak başarılı yapmakla kalmamış, hala askeri mühendisliğin başyapıtları sayılmaktadırlar.
Sizin Rhine Nehri’ni aşmanıza gerek kalmayacak ancak yenilikçi bir iş yapıyorsanız er ya da geç sizin de sınırları daha önce yapmadığınız kadar zorlamanız gerekecek. Ve bu anlarda özel başarının özel adımlar gerektirdiğini hatırlayacaksınız.
Gözle görünür bir çözüm yok mu? Bunu parlaman için bir fırsat olarak değerlendir ve yeni bir şey yap. Var olan çözüm sana uygun değil mi? Daha iyi bir şey yap. Yolunu oluştur. Ve yalnızca senin için değil, senden sonra gelen herkes için de.
Deneyimlerin ve öğrendiklerin hakkında bir blog yaz.
Sezar eskiden blog yazardı desem inanır mısınız? Internet üzerinden değil tabii ki. Ancak Sezar eskiden tüm seyahatlerinin kayıtlarını tüylü kalemi ve papirüs kağıdı ile tutardı (ne günlermiş ama!) Gallic’te savaşırken ve iç savaşta Sezar ordusu, stratejisi, taktikleri, kararları, başarıları ve yenilgileri ve gün içinde başına gelen her şeyi yazardı.
Ve bunları “sevgili günlük” şeklinde yazmazdı. Romalı yazarların bile yazamadığı güzellikle nesirler yazıp bunları Roma’da yayınlattı böylece insanlar seyahatlerini takip edebildi ve süreçten haberdar olabildi.
Sezar bunları sınırlarda savaşırken yazabildiyse, sizin girişimcilik imtihanlarınızı rahat koltuğunuzdan yazamamak için hiçbir nedeniniz yok. Destekleyici dinleyicilerle iletişime girmek özellikle bugünün ultra-bağlanmış online dünyası için çok önemli. Başarıyı bulana kadar ekranının arkasında saklanamazsınız. Aksi taktirde asla bulamazsınız.
Oradan çıkmalı ve hikayenizi olduğu gibi dünyayla paylaşmalısınız. Çünkü paylaşmazsanız, kimse umursamaz. Bu yüzden, oturup blog işe yarar mı diye tartışacağınıza, maceranızı yazmaya başlayın ve başarı sizi nasıl yakalıyor görün.
Korsanlarla ya da içinizdeki şeytanla savaşmanız, dünyanın takvimini ya da kendi programınızı planlamanız, cephede ya da köşedeki kahve dükkanında blog yazmanız önemli değil. Başarıyı yakalamak için atılan adımlar hala aynı, yapılış biçimleri değişse de. Sezar’dan birkaç taktik alın ve bugün gidip dünyayı fethedin!
Bu makale addicted2success.com’da Julia Melymbrose tarafından 2015’te yayınlanan yazıdan çevrilmiştir.