Başarmakla başaramamak arasında bir fark yok, her ikisi de insani birer olgu. Bazen olur
bazen olmaz o kadar. Önemli olan başına ne geldiği değil, onunla nasıl baş ettiğin. Başarı seni bambaşka biriymiş gibi şımartıyor mu yoksa alçak gönüllülükle devam ediyor musun? Peki ya başarısız olunca, karaları bağlayıp bir köşeye mi siniyorsun? Yoksa başarı gibi başarsısızlığın da geçici bir şey olduğunu bilip yolculuğun tadını mı çıkarıyorsun?
Yola çıkma cesareti kadar yola devam etme cesaretini de taşıyor mu kalbin? Bazen hayal
ettiğimiz bir yol için her şeyi göze alır ve yola çıkarız. Ama yolda kalmak, yolda kendini
bulmak ve yolda karşına çıkan engellere tahammül etmek çok zor olabiliyor. Bu durumlarda
araya hayat giriyor. Gerçekçi ol diyor. Her şey geçici, sen dahil. Kalıcı olan tek şey ise fikirler, gayeler. Biliyorsun fikirlere kurşun da işlemez.
Kendinden bağımsız bir gayeye hizmet ederken bulabilirsin kendini. Çünkü fikirler insanı büyüler. Bazen kölesi eder ve kişi bundan büyük zevk bile alır. Öyle bir fikir olsun ki o fikre insanlar aşık olup ardından gelsinler. Bu aslında sanıldığından çok daha tehlikelidir. Bakınız Hitler, binlerce insanı fikirlerine inandırıp dünyada katliam yarattı. Apple ile Steve Jobs dünyayı teknolojye aşık hale getirdi. Amazon, Google, Facebook, Uber ve daha nice yeni dünya devi. Her biri bir fikir taşıyıcısı olarak başladı. En iyi, en ucuz ve en kolay ulaşılabilir olma hayalleriyle fikirlerini bize sattılar. Her işin ilk hali bir küçük fikirdi.
Fikirlerin büyüsünü zihnimize kazıyıp yola devam ederken derin bir nefes alalım ve etrafımızdaki kalbi işlere, fikirlere de bakalım. Sosyal fayda için didinenlere, sosyal sorumluluk projeleri yapanlara, vakıf kuranlara, fonlar yaratanlara, sosyal girişimcilere. Bir fikrin böylesi pembe hayallerle süslendiği az görülür. Amaç gelecek nesillere daha iyi bir dünya bırakmak. Yeşil, temiz, kolay ve umut dolu. Bu amaçla çalışanlara ve onlara destek olanlara selam olsun.
Her birey kendi hayatında da bir bölümü sosyal