1. Büyük hayaller kurun ve küçük adımlarla başlayın
Eğer kendi şirketinizi kurmayı düşünüyorsanız; ama ne yapmak istediğinizi ya da zamanlamanın doğru olup olmadığını bilmiyorsanız dersinize çalışmak için biraz vakit ayırın. Hızla büyüyen bir teknoloji girişimi kurmak oldukça zordur ve birçok beceriye sahip olmayı gerektirir. Çalışmak için ayırdığınız zaman, becerilerinizi keşfedip gerçekten hangi tek konuda çok başarılı olduğunuzu anlamanızı sağlar.
Eğer tasarım, programlama ya da işletmeye yönelik bir tutkunuz varsa, bu seçeneklerden birinde iyice donanımlı olmaya çalışın. Şirketi kuran kişinin becerileri, sıklıkla o şirketin odak noktasını ve kültürünü belirler. Biz her zaman yaptığımız şeyler konusunda bilgi sahibi olan ve bizimle aynı girişimci ruhu paylaşan, harika bireyler arayışındayız. Aynı zamanda da “Wunderkind, bir konuda uzmandır” diyen kültürel anahatlarımız var. Bu yüzden yeni bir kurucu olarak zamanınızı ve enerjinizi, becerilerinizi tespit etmeye ve sonra tutkunuzun peşinden gitmeye harcayın.
Bir üniversite diplomanız olsun ya da olmasın, başarılı da olabilirsiniz başarısız da. Ama eğer üniversitenizi akıllıca seçerseniz, gerçeklere dayalı bilgilerden çok daha fazlasını öğrenirsiniz. Sizinle hemfikir olan kişilerle tanışmak, bazı şeyleri deneyimleme fırsatı bulmak ve harika bir çevre oluşturmak, kendinize en doğru üniversiteyi seçmenin artılarından yalnızca birkaçı.
Bazı durumlarda üniversiteyi bırakan başarılı girişimciler konusundaki efsaneler doğru olabilir; ama tam tersine de bir o kadar fazla örnek olduğunu unutmayın. Amerika’da girişimciler için birçok harika üniversite vardır. Aralarından en bilinenleriyse Harvard (Mark Zuckerberg, Bill Gates), Stanford (Elon Musk, Larry Page) veya MIT’dir. Başlangıç etabındaki girişimlerin yatırımcıları, kurucuların eğitimi konusunda çok dikkatli davranırlar. Kurucularda ya mükemmel bir akademik eğitim geçmişi ya da sektörde yıllar süren deneyim ararlar. Kendi şirketinizi kurma aşamasındaysanız bunu unutmayın.
Girişimciler için Avrupa’daki en iyi üniversiteler Almanya’dadır. İşte teknoloji sektöründe en sevdiğim birkaç üniversite:
Uzun lafın kısası, istisna olarak kalabalıkların arasından sıyrılan ve üniversiteyi terk edip girişimci olanların efsanelerine inanmayın. Bir şirket kurmak, takımını yönetmek ve çok başarılı uluslararası bir işi sürdürebilmek çok çalışmayı ve bilgi sahibi olmayı gerektirir. Bilgiyi edinmeninse birçok yolu vardır.
Hayattaki duruşunuza bağlı olarak, kendi hayalinizi bulmanıza, keşfetmenize ve geliştirmenize fırsat tanıyacak doğru üniversiteyi seçmek için kendinize zaman tanıyın. Her şey yolunda giderse, şirketinizin potansiyel ortak kurucularını kampüste bile bulabilirsiniz. Kendi bilgi ve becerilerinize yatırım yapmak, hayalinize yatırım yapmak anlamına gelir.
2. Öğrenmek için çalışın, kazanmak için değil
Yeterince çok çalışıp belirli bir disipline iyice hakim olduğunuza göre, beceri yelpazenizi genişletmenin zamanı geldi. İşin belirli bir alanında çok donanımlı olmak oldukça önemlidir; ama bir şirketi yönetmek için gerekli beceri yelpazesini edinmek çok daha fazla kapı açar. Teknoloji sektöründe girişimcilik yapmak ürünler, zamanlama, trendler ve pazarlar konusunda bilgi sahibi olmayı gerektirir ki bunlar sadece deneyimle öğrenilebilen şeylerdir.
Ben 16 yaşlarındayken Zengin Baba, Fakir Baba – Zenginlerin Çocuklarına Para Hakkında Öğrettikleri adında bir kitap bulmuştum. Çocuklar için olan versiyonunu bile okumuş olabilirim. Bu kitaba bayılmıştım! Kitabı birçok arkadaşıma önerdim; çünkü içinde net bir tavsiye vardı: “Öğrenmek için çalışın, kazanmak için değil“.
Bu kitap, hayatta başarılı olabilmek için başarılı liderlerin ve şirketlerin temelini anlamaya yardımcı oluyor. Hem çalışan, hem de partner olarak farklı girişimciler için, birçok girişimde ve daha büyük şirketlerde çalıştım. Bunu Berlin’e gelmemden hemen sonra kendi tasarım ve web ajansımı kurmakla başladım. Yaklaşık üç yıl boyunca her tür şirket için çalıştık.
Çok kâr sağladığımız zamanlar da oldu, iflas etmenin eşiğinden döndüğümüz zamanlar da. Çok para kazanmadık; ama kazancımız kiramızı, yemek ihtiyacımızı ve üniversite masraflarımızı karşılamaya yetiyordu. Sonuç olarak bu deneyimim, kendi teknoloji şirketimizin temellerini oluşturdu. Bu kadar çok şey öğrenmemizin sebebi açıktı: Paraya değil, öğrenmeye odaklanmıştık. O ilk yıllardaki kişisel hedefimiz, ajans sektörünün dışına çıkarak bir teknoloji şirketi kurmaktı ve tam olarak da bunu yaptık.
6Wunderkinder’ı kurduğumuzda ajanstan öğrendiklerimizin hepsini yeni şirketimizde ve ürünümüzde uyguladık. Müşterilerin nasıl kazanılıp kaybedildiğini, projelerin nasıl yönetildiğini ve yönetilemediğini ve yazılımcı ve tasarımcıları nasıl işe alıp kovacağımızı öğrendik. En önemlisi de bir teknoloji şirketinin temeli olan şey: Birçok konuda başarısız olmayı öğrendik. Geçmişe baktığımda, başarısızlıkla yüzleşmeyi öğrenmek benim için en faydalı bilgiydi. Her başarısız olduğunuzda dayanıklılığınız da bununla beraber artıyor. Ve sevdiğiniz işi yaptığınız sürece, bir şekilde çabalamaya devam ediyorsunuz.
Hayatımda kendi işime başlamaya kendimi adadığım bir dönemin olması oldukça önemliydi. Ama bu, kendi ajansınızı kurmanız gerektiği anlamına gelmiyor. Benzer deneyimler edinebileceğiniz birçok alternatif bulunuyor. Hem büyük, hem de çok kârlı teknoloji sektöründeki bir şirketin yanında (Apple, Microsoft, Google gibi) küçük ama hızla büyüyen bir girişimde de deneyim edinmenizi tavsiye ederim. Küçük ama hızla büyüyen girişimler için kendi fikrinizi geliştirmeden önce SoundCloud’a, Wooga’ya, ResearchGate’e ya da benzer platformlara katılmanızı öneririm.
İki türdeki şirketlerde de deneyim edinip karşılaşılan zorlukları görmek, başarılarının sebeplerini kendi gözlerinizle görerek anlamanıza yardımcı olacaktır. Farklı şirketlerin nasıl yapılandırıldığını, ürünlerini nasıl oluşturulduğunu, işletme ve liderliğin nasıl yürüdüğünü öğrenmek ise uzun bir süreçtir. Her şeyi öğrenmeniz elbette mümkün değil; ama kendi girişiminizi hayata geçirirken çoğunu anlamaya çalışmak size çok yardımcı olacaktır.
Kurucu olarak doğru fikri bulup ürününüzü geliştirmeye odaklanacaksınız. Şirket kültürünü tanımlamak sizin için bir o kadar önemli olmalı. Farklı görevlerle, farklı işleyişlerin olduğu birçok şirkette çalışarak kurmak istediğiniz şirketin ne tür bir şirket olmasını istediğinizi öğrenirsiniz. Ayrıca ortak kurucularınız ve ilk çalışanlarınızın ne tür becerilerinin olmasını istediğinizi de bilirsiniz. Tasarım, ürün ve satış odaklı ortamlarda bulunarak deneyimlerinizi olabildiğince çeşitlendirmeye çalışın.
Eğer Berlin’de bir girişimde pozisyon arıyorsanız, Berlin Girişim İşleri için kurulan Facebook grubuna katılın ve şu siteyi inceleyin: http://berlinstartupjobs.com.
3. Topluluğa katılıp kurucularla tanışın
Hırslı ve benzer zihniyete sahip kişilerle zaman geçirmek geleceğimi şekillendirdi. Çoğu arkadaşım yazılımcı, tasarımcı ya da girişimci ve farklı türlerden girişim şirketleri için çalışıyor. Benim gibi yeni bir şehre taşındığınızda, başka kurucularla bağlantı kurmaya biraz zaman ayırın. Buffer’ın kurucu ortaklarından biri olan Leo Widrich birlikte zaman geçirdiğiniz kişilerin önemiyle ilgili kışkırtıcı bir yazı yazarak girişimci Jim Rohn’un sözlerinden alıntı yapmış:
“Siz, birlikte en çok zaman geçirdiğiniz beş kişinin ortalamasısınız.”
Eğer uluslararsı teknoloji şirketi kurarsanız bu, dünyanın dört bir yanından zeki, hırslı ve çok becerikli insanlarla rekabet içinde olacağınız anlamına gelir. Bu zorlu bir rekabettir ve destek için girişimciler, yazılımcılar ve tasarımcılardan oluşan harika bir topluluğunuzun olması anahtar rolü oynar.
Şanslıyım ki Avrupa ve özellikle Berlin’de güçlü ve hızlı büyüyen bir topluluğumuz var. Ama buraya ilk taşındığımda girişimcilik alanından kimseyi tanımıyordum ve ilgili konularla ilgili hiçbir bilgim yoktu. Şirket sahipleri ya da yatırımcılarla nasıl toplantı ayarlayacağım hakkında da yine en ufak bir fikrim yoktu.
Aynı sıkıntılarla karşılaşabilecek, gelecek vaat eden girişimciler için Berlin Startups adında bir Facebook grubu kurdum. Hedefim çok basitti. İnsanlarla bağlantı kurup bilgilerini paylaşabilecekleri bir topluluk kurmak istiyordum. Şirket kurucularını, yatırımcıları, avukatları, yazılımcıları, tasarımcıları ve çok daha fazlasını davet ettim. Grubun neredeyse her Alman girişimini temsilen 7000 üyesi var. Artık bu Facebook grubu, girişimcilik etkinliklerini keşfedip harika insanlarla bağlantı kurmanın en kolay yolu.
Şirket kurucularıyla bağlantı kurmanın yanında potansiyel akıl hocalarını da tespit etmenizi öneririm. Bu kişiler, harika şirketler kurma konusunda sıra dışı işler çıkardığını düşündüğünüz girişimciler olabilir. Etrafınızı onlarla çevreleyin ve onlardan bir şeyler öğrenmeye çalışın. Bu kişilerle iletişime geçmenin düşündüğünüzden daha kolay olduğunu göreceksiniz. Tek bir 30 dakikalık görüşmeyle ne kadar çok şey öğrenebileceğinize siz bile şaşırırsınız. İlk başlarda sadece girişimciler hakkında yazılar okuyup YouTube’dan röportajlar izleyerek çok zaman geçirirdim. PandoMonthly, Foundation ve Stanford’ın Entrepreneurship Corner sayfalarından röportajlar izlemenizi öneririm.
Kim oldukları ve ne iş yaptıkları hakkında daha fazla bilgi edinmek için Twitter ve Facebook’tan birçok şirket kurucusunu, CEO’yu, sektör liderini, risk sermayedarını ve diğer girişimleri takip ediyorum. Bu, trendler ve önemli başlıklarla ilgili daha fazla bilgi edinmek için hızlı bir yöntem.
Gelişmelerden haberdar olmak için TNW, TechCrunch, ve The Verge okuyun. Ben ve Fred Wilson, Brad Feld, Ben Horowitz, ve Tom Tunguz olmak üzere şirket kurucuları ve yatırımcıların bloglarını okumayı çok seviyorum.
Bir dahaki yazımda, girişiminiz için doğru yeri seçmenin, fikirlerinizi prototip haline getirmenin ve pazar analizi yapmanın öneminden bahsedeceğim.
Bu makale thenextweb.com’da Christian Reber tarafından 2013’te yayınlanan yazıdan çevrilmiştir.