Küçük bir şirket olarak, büyük şirketlerle ilgili iki hususa odaklanın: ‘1. Biz, küçük şirket olarak, büyük şirketi başarıya ulaştırmak için ne yapabiliriz ? 2. Bir küçük şirket lideri olarak, bu şirkette birlikte çalıştığım kişilere , kendi şirketlerinde başarılı olmaları için nasıl yardımcı olabilirim ?’
Dün, çok büyük bir teknoloji firmasının kurumsal gelişim yöneticisiyle telefondaydım. Görüşme, uzun süredir tanıdığım bir meslektaşımın aracılığıyla gerçekleşmiş olmasına rağmen, daha önce hiç konuşmadığımız için tanışma amaçlı ilerledi. Şirket, yıllardır çeşitli seviyelerde; kimi zaman iyi, kimi zaman kötü, kimi zaman karmaşık ve bazen de şaşırtıcı etkileşimler içinde olduğumuz bir kuruluş. Büyük teknoloji firmalarıyla iletişim kurma konusunda görüşlerim, uzun süredir bu ve başka büyük firmalarla kurduğum çok sayıda bağlantının etkisiyle şekillendi.
Yatırım yapmaya başladığım yıl olan 1994’te, birkaç büyük şirketle bağlantım vardı. İlk şirketim (Feld Teknoloji), ilk Microsoft Çözüm Sağlayıcı’larından biriydi ( Dwayne Walker, hala oralarda bir yerlerde misin? ) Yatırım yapmaya başladığımda, AmeriData için çalışmaya devam ediyordum. AmeriData bir halka açık şirketti, doymak bilmeyen bir devralıcı ( üç yılda 40 şirket devraldık ), ve çok hızlı büyüyen bir işletmeydi ( şirket Feld Teknolojiyi devraldığında 50 milyon doların altında, üç yıl sonra GE tarafından devralındıklarında ise 2 milyar doların üzerinde bir hasılata sahipti). GE ile AmeriData’yı devralmaları sebebiyle kısa süreliğine bağlantım oldu(üzerindeki meşhur ‘meatball’ logosuyla GE kartvizitim hala duruyor). Aynı dönemlerde, birçok Amerikan firmasının azınlık ve çoğunluk hisselerini satın alan ve büyük bir Japon firması olan Softbank’a ile çalışmaya başladım. Sonradan Mobius Venture Capital adını alacak risk sermayesi şirketinin kurucularından biri olduğumda, Softbank(sponsorumuzdu – o dönem şirketin adı Softbank Venture Capital’dı); Yahoo, E*Trade ve birkaç ABD merkezli büyük firmanın daha en önemli yatırımcısıydı.
Eskiden, bu şirketlerin daha küçük şirketlere yardımcı olmak üzerine daha net görüşleri olduğunu düşünürdüm. Microsoft’un Çözüm Sağlayıcı programı bana, Microsoft’un Feld Teknoloji’nin ( ve daha sonra yatırım yaptığım ePartners, Gold Systems ve NewsGator gibi firmaların ) uzun vadeli ilgiye sahip olduğunu düşündürmüştü. 90’lı yılların sonlarında Softbank ekibinin bir parçası olarak Yahoo ile birtakım toplantılara katıldım ve Yahoo’nun ekosisteme nasıl yardım edeceğine dair vizyonunu dinledim. Genişletilmiş Softbank ekosistemi olarak, Softbank’in hedeflerini gerçekleştirirken aynı zamanda girişimlere, özellikle yatırımcısı olduklarımıza yardım etmek için yaptıklarımıza dair saçma sapan zırvaladım. O zamanlar GE ile girdiğim her toplantıda, GE’ye, yatırımcısı olduğum bir şirketle onlara yardımcı olacak birşey yaptırabileceğim düşüncesine sahiptim. Feld Grubu’na yatırım yaptığımda, genç şirketlerin Southwest Havayolları, Delta, Home Depot, First Data ve Burlington Northern gibi şirketlerin dahil olduğu birçok Feld Grubu müşterileri ile bağlantı kurmalarına da önayak olduk.
On yıldan uzun bir süre, iki farklı yerden – genç bir şirketin yatırımcısından ve genç şirketlerle çalışmak isteyen büyük bir şirketin ortağından – olumlu haberler aldım, ve umutlu konuşmalar yaptım. Bir ekosistem kuracaktık. Birlikte yenilik adı altında belirsiz ve anlaşılmaz işler yapacaktık. İçkiler içildi, sohbet keyifliydi ve birçok plan yapıldı. Bunların çok, çok azı gerçeğe yansıdı.
2004 civarı, internet sonrası hayatımı esir alan fırtına bir nebze yatıştığında ve benim 2007’de Foundry Grubu’nu kurduğumuz vakte kadar Mobius’tan hıncımı aldığım bir döneme girdiğimde, olaya bütünüyle yanlış yaklaştığıma karar verdim. Bu görüşmelere büyük firmanın ne yapabileceğini düşünerek girmiştim. Elbette yeni şirketin vasıflarını ve kabiliyetini de göz önünde bulundurmuştum, ancak her zaman büyük şirketlerin küçüklere yardım etmesinin yollarını arıyor ve öngörmeye çalışıyordum.
Yanlış, yanlış, yanlış,yanlış,yanlış.
İlk değişimim, büyük bir şirketin yeni bir şirkete yardım adına bir şey yapmasını beklediğimde, genellikle hayal kırıklığına uğradığımı farketmek oldu. Büyük firma yeni şirkete zarar vermeye ya da onu sınırlamaya çalışmıyorduysa da, çoğunlukla sonuç bu yönde oluyordu. Risk sermayesi şirketlerinin (VC) işletme yatırımcılarından, özellikle masaya finansal yatırım şartlarıyla oturanlarından çekinmesinin sebebi de bu. Fakat bu durumu ortaklık dinamikleri, ürün yol haritaları, kendin yap veya satın al kararları, yönetici ve hedef değişimleri ve büyük şirketlerin çatışan üretim ekiplerinin hepsinde gördüm. Konu büyük şirketin yardımcı olamaması değil, genç şirketin kendi başarısı için bu yardıma bel bağlamaması gerektiği.
Daha sonra farkettim ki, büyük firmaların girişimlere karşı bir zorunluluğu yok. Bir süre, sade bir ‘karşılıklı geliştirme’ inancı taşıdım. Ortaklık bağlamında büyük şirketlerin ihtiyaçlarına cevap verebilmek adına büyük yatırımlara giriştim. Satış durumlarından söz etmiyorum, o ayrı , daha ziyade uzun vadeli iş ortaklığı, ortak kalkınma, ya da teknoloji ortaklığı gibi ihtiyaçlar. Bu gibi durumlarda, büyük şirket maddi harcama yapmaz, ancak kişiler küçük şirketle çalışacaklarını taahhüt ederler. Küçük şirketse, iş bitince karşılığını alabilme umuduyla projeye ücretsiz olarak büyük bir emek sarfeder. Küçük şirket için gölge maliyetin ve çoğu zaman esas maliyetin çok ciddi boyutta olmasına karşın, büyük şirket için gölge maliyet önemsiz bir miktardır. Geriye dönüp bakıldığında bu dengesiz bir durumdur. Büyük firmadan küçük firmaya para aktarımıyla ya da taraflar arasındaki sözleşmenin açık ve net kurallarıyla düzenleme yapmak kolaydır, ancak büyük firmaların genç şirkete karşı bir zorunluluğu olmadığını varsayarak yola çıkarsanız, hayal kırıklığına uğramazsınız.
Büyük bir firmanın, iş ilişkilerinde her şeyini ortaya koyan uzun vadeli bir ortağını nasıl mahvettiğini gördüğüm an benim için bu konuda bir dönüm noktası oldu. Birkaç yıllık bir süreçte bu büyük firma, küçük şirketten hem doğrudan ( satışlar yoluyla ), hem dolaylı olarak ( piyasadaki itibarı ve müşterinin ilgisi yoluyla ) ciddi kazançlar edindi. Fakat, bir gün büyük firma, küçük firmanın işlerini şiddetle sarsacak bir şey yapmaya karar verdi ve hiçbir çaba iki tarafın bu konuyu görüşmesini veya küçük şirketi destekleyecek bir yol çizilmesini sağlayamadı.
Bu durumların bu piyasada değişmez bir kalıp olduğunun farkına varmıştım. Büyük şirketlerin kendilerine göre bir amaçları var, ve küçük şirketlere, yasal kontrattaki hükmün ötesinde hiçbir sorumlulukları yok, zaten bu hükümler de genellikle büyük şirketlerin lehinedir. Stratejiler değişir. Yöneticiler değişir. Makro değişir. Küçük şirketin üzerinde yaptırımı olmadığı dışgüçler, büyük şirketi sürekli zarara sokar.
Büyük şirketten nefret edip, öfkelenip, mağdur hissetmek ya da istismar edildiği halde dönüp dolaşıp geri gelen bir eş ya da çocuk gibi davranmak yerine, kendi geleceğinizden sizin sorumlu olduğunuzu kabullenin. Büyük şirketten bir beklenti içinde olmak yerine, küçük bir şirket olarak hedefleriniz yolunda ilerlerken büyük şirkete de yardımcı olabilmek için birşeyler yapmaya odaklanın.
O zamanlar bundan emin değildim, ama şimdi net bir şekilde görebiliyorum. Dün yaptığım görüşmede, yatırımcısı olduğum genç şirketlerin; bu büyük firma tarafından kullanılmış, istismar edilmiş ya da kandırılmış hissettiği durumlarla ilgili geri dönüş verdim. Ancak firmanın, esasında bunu dert etmediğinden emindim. Onlar yasal olmayan bir şey yapmamışlardı, fakat benim ve tanıdığım birçok girişimci ile risk sermayesi şirketinin nazarında itibarlarını zedelemişlerdi. Kendi bakış açımdan geri bildirim vermeye hazırdım, ancak şirketin geçmişte olanlarla ilgili bir şey yapacağı ya da gelecekte farklı bir yol izleyeceği gibi bir beklentim yoktu.
Fakat bu kurumsal gelişim yöneticisi çok kibardı. Yorumlarımı dinledi ve kabul etti, işin itibarının kendi ve şirket için çok önemli olduğunu belirtti, ve ilerlemenin tek yolunun denemeye devam etmek olduğunu kabul etti. Yeni bir başlangıç yapıp tekrar denemekten mutluluk duyacağımı söyledim. Fakat bu benim için çok büyük şeyler olacağına dair boş umutlara ve beklentilere kapılmak anlamına gelmiyor. Bunun yerine, ortaklıklarda, ‘Biz, küçük şirket olarak, büyük firmanın başarılı olmasına yardımcı olabilmek için ne yapabiliriz ?’ sorusuna odaklanıyorum. Eğer deneyebileceğimizden net bir şekilde emin olamıyorsam, o halde bu ortaklığın gerekli olmadığını düşünüyorum.
John F. Kennedy ‘nin, ‘ Ülkenizin sizin için yapabileceklerini değil, kendinizin ülkeniz için ne yapabileceğini sorgulayın’ sözü beynimde yankılanıyor. Bir girişim olarak bu sözü kendinize uyarlayabilirsiniz: ‘ Büyük şirketin sizin için yapabileceklerini değil – kendinizin büyük şirket için ne yapabileceğini sorgulayın’
Bu makale Brad Feld’in 29 Ocak 2015 tarihinde feld.com’da yayınlanan yazısından çevrilmiştir.