Biz fellowlar her zaman, her yerde kendimize yeni bilgiler, yeni tecrübeler katmaya çalışıyoruz. Ben de kendimi geliştirebilmek için üniversite hayatımın ilk yılından beri 28 ülkenin, 72 üniversitenin katıldığı ESTIEM (European Students of Industrial Engineering and Management) platformunda yer alıp hem yurtdışındaki vizyonları görebilmek hem de Avrupa çapında bir networke ulaşabilmek için çeşitli etkinliklerde yer aldım. Yeni fikirler, yeni girişimler üretebilmenin önemli noktalarından bir tanesinin de ilham almak olduğunu Girişimcilik Vakfı’nın sene boyunca yaptığı etkinliklerden öğrenmiştim. İlham alıp yeni şeyler yaratabilmek için ben de ESTIEM’in Finlandiya Helsinki-Tampere’deki Biyoyakıtlar ve Jeotermal Enerji etkinliğini kaçırmak istemedim, vakfın sağladığı burs sayesinde gidebilme imkanı buldum.
Her farklı ülke aslında yeni bir vizyon, yeni insanlar, yeni maceralar, yeni bir kültür demektir. En çok merak ettiğim ülkelerden bir tanesi de Finlandiya idi, çünkü burası öğrenci başarısı olsun, onların mutlulukları olsun öğrencilerin hayallerindeki ülke gibi anlatılır. Finlandiya hakkında bildiğimiz bazı özellikler vardır; çok soğuk olması, eğitim sisteminin kaliteli ve refah seviyesinin yüksek olması gibi… Gerçekten bu duyumların abartılmadığını söyleyebilirim. Eğitim sistemlerini o kadar çok önemsiyorlar ki öğrencilerinin doğru bilgileri alması gerektiğini biliyorlar ve buna göre bir müfredat ve eğitim sistemi geliştirmişler. Öğrencilerin zaten üniversiteden mezun olana kadar 4 tane dil bilmesi ve etkinliklere katılması gerekiyor. En önemlisi de ülke olarak gerçekten küresel ısınmaya, geri dönüşüme, enerji kaynaklarının düzgün bir şekilde kullanılmasına çok önem veriyorlar.
Sonuç olarak bir hafta boyunca kendi alanında uzman, Finlandiya’nın en önemli şirketlerinden insanlarla tanışma fırsatı bulup onlardan şirketleri hakkında bilgi sahibi olabildik. Biliyoruz ki çoğu girişim aslında ihtiyaçtan veya bir sorundan doğar. Küresel ısınmanın ilerleyen zamanlarda daha çok artması halinde bundan ilk etkilenecek ülkeler Kuzey ülkeleri olacak. Finlandiya da bu ülkelerden biri olarak şimdiden önlem almaya başlamış. Büyük ambalaj sanayisi şirketleri UPM ve Storaenso gibi şirketlerin de somut olarak örneklerini görebildim. Yaptıkları iş o kadar önemli ki aslında hayatımızın nefes kaynakları ormanlar sayesinde iş görebiliyorlar ve ormanlarının önemini bir o kadar da biliyorlar. Uponor da ülkenin ısıtma ve su dağıtımını gerçekleştiren bir şirketti, onların da amacı karbondioksit salınımını sıfıra indirgeyip, göllerdeki suyu kullanarak enerji üretmek, ülkeye bedava ısınmayı ve su dağıtımını gerçekleştirebilmekti. Devletin girişimciliğe verdiği önem de oldukça dikkat çekiciydi.
Aslında orada gördüm ki girişimciliği hayatta sadece para kazanmak için değil, dünya yararına bir şeyler gerçekleştirebilmek için, insanoğluna yeni bir şeyler katabilmek için de yapmalıyız ve daha çok çalışmalıyız. Yine başa dönüyoruz; büyük girişimler ve büyük işler sorunlarımızdan, ihtiyaçlarımızdan doğuyor. Biz de ülke olarak bu tip sorunları daha çok düşünüp sosyal girişimler üzerine daha fazla odaklanmalıyız.