Larry Page’den Öğrendiğim 20 Şey

Birkaç hafta önce Google’ı ziyaret ettim ve bir tutuklanma tehlikesi sonrası aklımı başımdan alan bilgiler edindim.

 

Önce, Claudia şöförsüz arabaların yapıldığı ve tamir edildiği garajda dolaşmaya başladı. Onun içeride dolaştığı anlaşıldığında güvenlik tarafından dışarı çıkarıldı. Korktuk ve başımıza bela aldığımızı ya da kovulacağımızı düşündük.

 

Daha sonra Google’da yüksek bir konuma sahip olan arkadaşımızla buluştuk ve Google’ın üzerinde çalıştığı bazı şeyler hakkında bilgi sahibi olduk.

 

Aramayla ilgili hiçbir şey yoktu. Hepsi kanser tedavisiyle( vücuttaki tüm kanser hücrelerini kendisine çekebilen bir bileklik ), her şeyi otomatikleştirmek( arabalar bunlardan yalnızca biri), her yerde kablosuz internet bağlantısı( Loon Projesi ) ve milyarlarca insanın yaşadığı diğer problemleri çözmekle ilgiliydi.

 

Milyarlarca insana faydası dokunacak bir çözüm söz konusu olmadıkça o sorun dikkate değer görülmüyordu.

 

Dolayısıyla Alphabet şu stratejiye yöneliyor: milyarlarca insanın sorunlarını çözebilecek şirketlere sahip ve onlara yatırım yapan bir holding şirketi.

 

Bu şirketin hisseleri paraya göre değil, hedefe göre bölünüyor.

 

Bunu özel hayatıma uygulamak istiyorum.

 

Yalnızca Larry Page’in son on yıldır söylediklerini incelemek bile adeta kişisel ve “bir milyar kişilik” başarıya ulaşmak için bir rehber.

İşte Larry Page’den bazı alıntılar (koyu karakterle yazılı):

 

“Eğer dünyayı değiştiriyorsanız, önemli şeyler üzerinde çalışıyorsunuzdur. Sabahları heyecanla uyanırsınız”.

 

Tatmin edici bir hayatınız olsun istiyorsanız üç şeye ihtiyacınız var: A) Yeterlilik ya da ilerleme hissi. B) Duygusal ilişkilerin iyi olması. C) Seçme özgürlüğü.

 

Sabahları heyecanla uyanabilmek de bu tatmin duygusunun bir sonucudur.

 

Birçok insanın yaşadığı bir problemi çözmek için uğraştığınızı hissetmeniz sizi yukarıda bahsi geçen üç duruma ulaştıracaktır.

 

En azından, uyandığımda şu soruyu sormaya çalışıyorum: Bugün kime yardımcı olabilirim?

 

Çünkü ben bir süper kahramanım ve bu da gizli kimliğim.

“Bilhassa teknolojide, kademeli değişime değil, devrimsel değişime ihtiyacımız var.”

 

Çoğunlukla “yeterince iyi” noktasında takılıp kalırız. Eğer ailenizi geçindiren ve belki emeklilik ihtiyaçlarınızı karşılayan bir iş kurabilirseniz bu “yeterince iyi”dir.

 

1000 kopya satan bir kitap yazarsanız bu da “yeterince iyi”dir.

 

Uçakların 1965’ten bu yana yavaşlamasının sebebini hiç merak ettiniz mi? Dreamlines 787, 747’den daha yavaştır.

 

Ziyanı yok. İnsanları dünyanın bir ucundan bir ucuna taşımak ve yakıt masrafından tasarruf etmek “yeterince iyi”dir.

 

İsimlerini duyduğumuz insanlar yalnızca “yeterince iyi” sendromundan kurtulan kişilerdir: Elon Musk’ın uzay gemisi inşa etmesi. Larry Page’in tüm bilgiyi dizinlemesi. Elizabeth Holmes’un tüm hastalıkların tanısını bir iğne yardımıyla koyması ihtimali.

 

Isaac Asimov “Vakıf Serisi” gibi bir bilimkurgu klasiğini yazdı, ancak bu onun için yeterince iyi değildi. Toplamda 500 kitap yazarak tarihteki en çok kitap yazan insan oldu.

 

Larry Page her gün, o gün yeterince iyi olmakla yetinmemek adına sınırlarını zorlamaya devam ediyor.

 

Sizin “yeterince iyi” olan gününüz nasıl geçiyor? Sizi bundan bir sonraki noktaya taşıyacak şey ne?

 

“Bir lider olarak görevim şirketteki herkesin muhteşem fırsatlar elde etmesini, anlamlı bir etki yarattığını ve toplumun iyiliğine katkıda bulunduğunu hissetmesini sağlamak.”

 

Ne zaman şirketlerin yönetiminde olsam ve liderlik fırsatı elime geçse başarımı yalnızca şu soru üzerinden değerlendirdim:

 

Çalışanlar akşam eve gittiklerinde ailelerini arayıp, “bilin bakalım bugün ne yaptım” diyorlar mı?

 

Bunun her zaman işe yarayıp yaramadığından emin değilim. Ancak Larry Page’in tüm çalışanlarını kendilerinin daha iyi bir versiyonu olabilmeye, onu geçmeye ve dünyayı değiştirmeye çalışmaları için teşvik ettiğini düşünüyorum.

 

Her çalışan “bugün kime yardım ettim” diye sorup bir cevap alabiliyorsa, orada iyi bir lider vardır.

 

Başkalarını güçlendirmek, sizi güçlendirir.

 

“Çoğu şirket uzun süreli başarı yakalayamaz. Bu şirketler nerede yanlış yapıyor? Bu şirketlerin hatası genellikle geleceği kaçırmak oluyor.”

 

Borsa şu anda tarihindeki en yüksek rakamlara yakın. Buna rağmen orijinal Dow Jones piyasa indeksindeki her şirket( GE hariç ) kepenk indiriyor.

 

Yüz yıl boyunca ülkedeki her binanın inşaasına imza atan US Steel bile iflas etti.

 

Gerçekçiliğin ihtimallerin önüne geçmesine izin vermeyin.

 

Asıl gerçekçi yaklaşım, şu an ne yapabileceğinize odaklanmaktır.

 

Ancak kendinize neyin mümkün olduğunu sorgulamak ve bu doğrultuda en ufak bir adım atmak için biraz zaman tanıyın.

 

Mümkün olanın belki %1’ini gerçekleştirmiş durumdayız. Hızlı değişimlere rağmen, sahip olduğumuz fırsatlara bakıldığında yavaş ilerliyoruz. Bana kalırsa bu büyük oranda negatiflikten kaynaklanıyor. Okuduğum her yazıda Google’a karşı başka bir şirketin rekabetini görüyorum. Bu durum sıkıcı. Var olmayan şeyleri çıkarmaya odaklanıyor olmamız gerek.

 

Bazen üzerinde çalıştığım şeyden vazgeçmek istiyorum. Çünkü milyarlarca insanın sorunu üzerinde çalışmıyor oluyorum.

 

Kimi zaman da aynı konu hakkında çok fazla yazdığımı düşünüyorum. Her gün kendime, ‘’Bugün farklı olarak ne yazabilirim? ‘’ ve yeni bir şey bulamadığımda kendimi mutsuz hissediyorum.

 

Fakat insanlara yardımcı olabileceğini düşündüğüm şeyler üzerinde çalışıyorum. İnsanların konfor alanının dışında kalıyorsanız, toplumun kurallarını çiğniyorsanız, insanlar sizi devirmeye çalışır.

 

Larry Page hayatı boyunca Google’a katkısıyla tanınmak istemiyordu. O, henüz yapmadıkları ile tanınmak istiyor. Yapmaya korkabileceği şeylerle.

 

Yapmaya çekindiğim her şeyi yapmaya başlasam hayatım nasıl olurdu merak ediyorum. Yaşamımı henüz yapmadıklarımla tanımlamaya başlasam.

 

“Büyük organizasyon liderlerinin çoğu, bana kalırsa, değişimin mümkün olduğuna inanmıyor. Ancak tarihe baktığınızda, birtakım şeylerin aslında değişebildiğini, ve eğer şirketiniz değişim göstermiyorsa, sorun yaşamanızın olası olduğunu görebilirsiniz.”

 

Larry Page’in (Google) kendi patentinin geldiği orijinal patent hangi şirkete aitti tahmin edebilir misiniz?

 

Buyurun; düşünün ve bir tahminde bulunun.

 

Bu şirketin bir çalışanı patenti buldu ve internette bilgi yayınlamak için bu patentin kullanmaları için çalıştı.

 

Reddedildi.

 

Daha sonra The Wall Street Journal çalışanı Robin Li, (patentinin sahibi) kapitalist gazeteden istifa edip Baidu’yu yaptı.

 

Larry Page bunun üzerinde bazı değişiklikler yaparak patent başvurusunu yaptı ve Google’ı ortaya çıktı.

 

Wall Street Journal ise Rupert Murdoch’ın elinde yavaş bir ölüme doğru gidiyor.

 

“Teknoloji uzmanları olarak, bizlerin yeni şeyler deneyebileceğimiz ve bunların toplum üzerindeki etkilerini gözlemleyebileceğimiz güvenli alanlarımızın olması gerektiğine inanıyorum.”

 

Bir arkadaşım roman yazıyor, ancak yayınlamaktan korkuyor. “Belki kötü olur” diyor.

 

Neyse ki deney yapmanın kolay olduğu bir dünyada yaşıyoruz. 30 sayfalık bir roman yazabilir, Amazon’da ücretsiz yayınlayabilir, rumuz kullanabilir, ve insanların beğenip beğenmediğini görebilirsiniz.

 

Ben denedim. Gayet eğlenceliydi.

 

Mac Lethal YouTube’da 200 milyon izlenmesi olan bir rapçi. Ellen bile yeteneklerini göstermesi için onu programına çağırdı.

 

Ona sordum, “Bir videon diğerlerinden daha az izlendiğinde kaygı duyuyor musun?”

 

Bana çok değerli bir tavsiye verdi: “Kimse kötü işlerinizi hatırlamaz. Yalnızca iyileri hatırlarlar.”

 

Bu cümleyi baz alarak yaşıyorum.

 

“Motivasyonumuz para olsaydı, çoktan şirketi satmış deniz kenarında uzanıyor olurduk.”

 

Larry Page ve Sergey Brin akademisyen olmak istediler. Google’ın patentini ilk aldıklarında, Yahoo’ya $1 milyona satmaya çalıştılar(BİR MİLYON DOLAR).

 

Yahoo onları kahkahalarla gönderdiğinde, Excite’a $750.000’a satmaya çalıştılar.

 

Excite da onları gülerek uğurladı. Şimdiyse Google’ın eski bir çalışanı Yahoo’nun CEO’luğunu yapıyor. Excite’ın kurucusu ise Google’da çalışıyor. Google hakimiyet kurdu.

 

Para, başkalarına yardımcı olmaya çalışmanın bir yan etkisidir. Sorunları çözmeye çalışmanın yan etkisidir. ‘Yeterince iyi’ olmaktan fazlasını istemenin yan etkisidir.

 

Dolayısıyla birçok insan şunu soruyor: “Nasıl iş yaparım?” Bu, yanlış sorudur.

 

Her gün, “Bugün insanlara nasıl yardımcı oldum?” diye sorarsanız, hayal edemeyeceğiniz işlerin ve ve paranın sahibi olacaksınız.

 

“Yenilik yapmak yeterli değil. Tesla bugün kullandığımız elektriği buldu, ancak insanlara ulaştıramadı. İki şeyi birleştirmeniz gerekiyor: icat ve yenilik, artı işi ticarete döküp insanlara ulaştırabilecek bir şirket.”

 

Herkes, Thomas Edison’ın ampulü icat etmeden önce 10.000 kez ‘başarısız olduğu’ hikayesini bilir.

 

Alıntılarda başarısız olma ifadesini kullanırım çünkü o da her bilim adamının yaptığını yapıyordu. İşe yarayan bir yol bulana kadar deney yapmaya devam ediyordu.

 

Ancak Edison’ın yaptığı en etkileyici şey birkaç hafta içerisinde bütün New York’u ampulleri kullanmaya ikna etmesiydi.

 

Bir şehir ilk defa akşam vakti elektrikle aydınlanıyordu.

 

Bu yeniliktir. Bütün dünya bu şekilde aydınlandı.

 

“Arabaları otomotize edip insanların hayatını kurtarmak istiyorsanız, bunun için ihtiyacınız olan nitelikler size sabit bir disiplinle öğretilmez. Bunu iyi bilirim- 1995’te doktora öğrencisiyken bu alanda çalışmak istiyordum.”

 

Sık sık mezun olduğumuz bölüm ve mesleki ünvanımızla etiketleniriz. Larry Page ve Elon Musk bilgisayar bölümü öğrencisiydi. Şimdiyse araba ve uzay gemisi yapıyorlar.

 

David Chang çocukken hırslı bir golfçüydü, üniversitede ilahiyat bölümü okudu, ve 20li yaşlarında ayak işlerini yaptığı işlerde çalıştı.

 

Bu işlerin hepsi restoran işleriydi, böylece Chang restoranların nasıl yönetildiğini öğrendi.

 

Sonra New York’taki en popüler restoranı açtı: momofoku. Bir düzine kadar şube açıp tarihteki en başarılı restoran sahiplerinden biri oldu.

 

Peter Thiel New York’taki en üst düzey hukuk firmalarından birinde avukat olarak çalışıyordu. Girişimci olmak için işten ayrıldığında, birçok meslektaşının ona gelip, “Kaçtığına inanamıyorum” dediğini belirtiyor.

 

Etiketler, ünvanlar ve herkesin bizim için beslediği umutlardan kaçmak; önümüzdeki başarıya ulaşmak için kendimizi seçmemizin ilk adımlarından biri.

 

Hayatlarımızı, hayal gücümüz ve ellerimizle yarattıklarımızla tanımlarız.

 

“İnsanların temiz enerji üretmek, ulaşımı geliştirmek, internetin daha iyi çalışmasını sağlamak ya da buna benzer konular üzerinde çalışması önemlidir. Az kişiden oluşan gruplar çok büyük etkiler oluşturabilir.”

 

Bu alıntıyla ilgili en sevdiğim şey büyük problemlerle küçük ekipleri bağdaştırması.

 

Google’ı küçük bir ekip oluşturdu. Procter & Gamble’ı ya da AT&T’yi değil.

 

Apple’da dahi, Steve Jobs Macintosh’u yapacağı zaman, Apple’ın dönüşmekte olduğu kurumsal bürokraside çıkmaza girmemek adına kendi küçük ekibini farklı bir binaya taşıdı.

 

Bunun sonucunda, kurumsal mesajdan çok uzaklaştığı gerekçesiyle kovuldu.

 

Yıllar sonra Apple gerilemeye başladığında, onu geri getirdiler. O ne yaptı? Çoğu ürünü kaldırdı ve insanları, büyük sorunları çözmeleri için küçük gruplara ayırdı.

 

Ölümünden önce, Jobs film endüstrisinde, bilgisayar endüstrisinde ve müzik endüstrisinde, televizyonlarda, ve hatta şimdilerde saatlerde bile (saat satışları Apple Watch’tan sonra patladı) bir devir açtı.

 

Bütün bunları üniversitede bir sene kaligrafi okuyup okulu bırakan bir adam yaptı.

 

Apple tarihini incelemek büyük fikirler tarihinde küçük bir yolculuk yapmak gibi. Larry Page ise bunu yeni kurumsal yapılanmasıyla yeniden planlıyor.

 

“Gerektiği kadar yöneticimiz yok, ancak çok fazla olmasındansa gereğinden az olmasını tercih ederiz.”

 

20.yüzyıl orta sınıf korporatizm dönemi oldu. Öyle ki, Peter İlkesi türedi – herkes yeteneksizlik düzeyine erişti.

 

Şimdilerde toplumun yaşadığı sorunlardan biri de yönetimin orta katmanının bütünüyle alt sınıfa indirilmesi, dış kaynaklara değişilmesi, teknoji tarafından yerinin alınması ve kovulmasıdır.

 

Bu kötü ya da iyi bir şey değil ( ancak ürkütücü ).

 

İşler, fikirden aksiyona arada çok az bariyer ile geçtiğinde bu şekilde yürür.

 

Başarılı bir çalışan olmak için; ilgi alanlarınızı şirketin ilgi alanlarına uydurmalı, müşterilere daha fazla yardımcı olacak fikirler bulmalı ve başarılı olsa da olmasa da bu fikirleri gerçeğe dökme inisiyatifini almalısınız.

 

Google arama motoru içerisindeki kodun çoğunu yazan Craig Silverstein’in şimdi bir milyarder olmasının sebebi de budur.

 

Silverstein şimdi nerede? Khan Academy adlı sistem destekli eğitim şirketinde çalışıyor.

 

“Bir ekonomiste ekonomik büyümeyi neyin sağladığını sorarsanız; cevap tarımda makineleşme, seri imalat gibi önemli konulardaki ilerlemelerdir. Problem şu ki, toplumumuz bunu yapacak şekilde organize olmuş durumda değil.”

 

Google şimdilerde şöförsüz arabalar, pilotsuz teslimat uçakları ve makineleşmenin diğer alanlarında ilerlemeler kaydediyor.

 

Herkes bunun insanlara işlerini kaybettireceğinden endişe duyuyor. Tarihe bir göz atın. Arabalar atçılığı yok etmedi. İnsanlar adapte oldu.

 

Televizyon kitapların yerini almadı. Adapte olundu. Video kasetler sinemaları kapattırmadı.

 

İnternet yüz yüze iletişimin yerini almadı ( yani, bu konuda hala tartışmalı ).

“Dünyayı nasıl değiştireceğiniz sorusuna vereceğiniz cevabın tek cümlelik özeti nedir? Her zaman rahatsız edici derecede heyecan verici bir şeyler üzerinde çalışın!”

 

Herkes şöförsüz bir araba yapmak istemez. Ya da temiz enerji. Ya da milyarlarca insanın ortak bir sorununu çözmek.

 

Ama benim de, beni aşırı derecede heyecanlandıran şeylerden oluşan bir listem var.

 

Küçük, aptalca şeyler var. Mesela bir roman yazmak istiyorum. Ya da bir standup gösterisi yapmak. Ya da insanlara yardımcı olacak fikirlerle ilerleyen bir iş daha kurmak.

 

Her gün çok az da olsa korkarak uyanıyorum. Yine de kendimi bu düşüncelere biraz daha yaklaşmak için zorluyorum. Biliyorum ki bu şekilde öğreniyor ve kendimi geliştiriyorum.

 

Bazen kendimi zorluyorum. Bazense zorlamıyorum. Rahat edemediğim durumlarda rahat olabilmek istiyorum.

 

“Yaptığımız işte artistik bir yönün olduğuna inanıyorum. Bir teknoloji firması olarak bunu vurgulamak için çok çabaladım.”

 

Sanatın tanımı nedir kimse bilmez.

 

Şuna ne dersiniz: hayal gücünüz dışında hiçbir yerde olmayan, daha sonra gerçek hayata taşıdığınız ve eğlence, aydınlanma ve iyiye gitme özelliklerini birleştiren bir kavram.

 

Bilmiyorum. Buna benzer bir şey.

 

Tabii ki iPad bir sanat eseridir. iPad ile sanat eserleri de yapılmıştır . Ben şöförsüz bir arabayı ilk gördüğümde, “bu çok güzel” diye düşünmüştüm.

 

Bugün bir şeyin altına imzamı atmaya çalışacağım. Belki de bu bir sanat eseri olur.

 

“Herkesin köle gibi çalışıp yalnızca işlerini kaybetmemek için verimsiz işler yapması gerektiği fikri bana mantıklı gelmiyor. Doğru cevap bu olamaz.”

 

“Normal hayat” kavramının “çalışma hayatı” olduğuna inandırıldık.

 

Eğer “işe gitmezseniz” ya hasta ya da her yıl size verilen o kısa izni kullanıyor olmalısınız.

 

Yaptığınız her işe biraz dinlence, biraz eğlence katabilseniz nasıl olurdu?

 

Ben yazarken eğleniyorum, bir teslim tarihine yetişmem gerekmedikçe (iş bazında). İnsanların gerçekten işine yarayacak bir iş yaparken eğleniyorum, parayı düşünmek zorunda kalmadıkça (iş bazında).

 

Yol ayrımına geldiğinizde kalbiniz bir yolu çok seviyor diğerini istemiyorsa, hangi yolda paranın ve işin olduğunu boşverin, sevdiğiniz yolu seçin.

 

“Herkesin kullanmaktan keyif aldığı ve herkesi etkileyen bir teknoloji üretmek istiyoruz. İnsanların günde iki kez kullanacağı kadar kullanışlı olan, etkileyici ve kullanımı kolay servisler ve teknolojiler üretmek istiyoruz. Diş fırçalarını kullandıkları gibi. İnsanların günde iki kez kullandığı pek fazla şey kalmadı.”

 

Günün listesi için ne güzel bir fikir!

 

İnsanların günde iki kez kullanacağı icatlar neler olabilir?

 

“Bir şeyler icat etmeli ve bunları insanlara ulaştırmalısınız. İcatlarınızı pazarlamalısınız. Açıkça gördük ki, bunu yapmanın en iyi yolu şirketlerdir.”

 

Eski bir arama motoru olan InfoSpace sayesinde milyarlar kazanan Naveen Jain ile konuştum.

 

Jain son zamanlarda Ay’da azrak toprak mineralleri çıkarma amacıyla bir şirket kurmuş.

 

Ancak asıl hedefi dünya dışı kolonizasyon.

 

Konu bir şekilde bütün bunların arasında neden şirket sahibi olduğuna geldi. Milyarları var. Doğrudan kolonizasyon hedefini zorlayabilir.

 

Dedi ki, “Her fikrin sürdürülebilir olması gerekir. Kârlılık da bir fikrin sürdürülebilir olduğunun kanıtıdır.”

 

“Google kullanmanın harika olduğunu düşünüyor olabilirsiniz, ancak ben hala berbat olduğunu düşünüyorum.”

 

10.Anders Ericsson, sonraları Malcom Gladwell tarafından popülerleştirilecek olan “10.000 saat kuralı”nı tanıttı.

 

Kural şu: İSTEYEREK 10.000 saat pratik yaparsanız dünya standartlarında öğrenirsiniz.

 

Sonradan, daktilocuların belirli bir hız seviyesine eriştikten sonra kaç saat pratik yaparlarsa yapsınlar neden asla hızlanmadıklarını sorgulamaya başlamış.

 

Araştırmaları sonucu, “isteyerek” kısmını unuttuklarını görmüş. Bu insanlar “yeterince iyi” ile yetinmişlerdi.

 

Kendi değerlendirmenizi yapmak için, kendinizle yarışmak için, ulaştığınız noktayı da geride bırakmak için sürekli yeni kıstaslar edinmelisiniz.

 

Google harika. Ama daha iyi olabilir. Bu zihniyette olmanız sizi her zaman konfor alanınızdan çıkmaya zorlar.

 

Daktilocuların becerilerine bakış açıları değiştiğinde(“yeni başlayan mentalitesini” yeniden oluşturarak), git gide hızlandılar.

 

 

“Bir mantramız var: kötü olmayın; bu da kullanıcılarımız için, müşterilerimiz için, herkes için bildiğimiz en iyi şeyleri yapmamız anlamına geliyor. Dolayısıyla bununla tanınmamızın harika olacağını düşünüyorum.”

 

Birçok insan Google’ın bunda başarılı olup olmadığını tartışıyor. Konu bu değil.

 

Asıl konu şu: Değerler paradan önce geliyor.

 

Şirket demek, bir sorunu çözmek için bir araya gelmiş bir grup insan demektir. Değerler şöyle olabilir: bir sorunu çözmek istiyoruz, müşteriyi mutlu etmek istiyoruz, çalışanların yükseldiğini hissetmelerini istiyoruz, vesaire.

 

Değerlerinizi kaybederseniz, paranızı da kaybedersiniz. Aile şirketlerinin üçüncü nesilde bitmesinin nedeni budur (üç nesilde başa dönmek)

 

Kurucunun değerleri sonraki nesillerin elinde git gide önem kaybederek şirketin batmasına yol açar.

 

Bu konuda Dick Yuengling ile konuştum (en büyük bağımsız bira üreticisi bir firmanın beşinci nesil CEO’su).

 

Ailesi bu sorunu çözmek için ilginç bir yöntem bulmuş. Şirket sonraki nesle miras bırakılmıyor. Her nesil, kendinden önceki nesilden firmayı SATIN ALMAK durumunda.

 

Bunu yapmak için, her bir jenerasyonun kendi değerlerine sahip olması ve markayı ayakta tutacak yeni yöntemler bulması gerekiyor.

“Bence aşırı uç hayallerde ilerleme kaydetmek çoğunlukla daha kolay. Diğer insanlar bunları deneyecek kadar deli olmadığından, rekabet azdır. Hatta, bu kadar deli olan o kadar az kişi vardır ki, hepsini ismen tanıdığımı söyleyebilirim.”

 

Ebeveynlerimiz bizim için en iyisini isterler ve nasıl iyi yetişkinler olacağımızı bize öğretirler.

 

Okullarımız bizim iyiliğimizi düşünür.

 

Arkadaşlarımız, meslektaşlarımız, kimi zaman patronlarımız, kimi zaman devlet, iyiliğimizi istediğini düşünür.

 

Ancak yalnızca, herkes sizin deli olduğunuzu düşündüğünde onları şaşırtacak ve dünyaya parmak izinizi kazıyacak bir şey yapacağınızı anlarsınız.

 

Ayrıca konfor alanınızdan çıktığınız için, yalnızca sizin kadar deli bir avuç insanla rekabet edersiniz.

“Gecenin bir yarısı çok gerçekçi bir rüyadan uyanmak nasıldır bilir misiniz? Yatağınızın yakınında kalem ve not defteriniz yoksa rüyayı sabaha unutacağınızı bilirsiniz. Bazen uyanmak ve rüya görmeyi bırakmak gereklidir. Harika bir rüyaya denk geldiğinizde ise, ona sıkıca tutunun.”

 

Yazdığım her makaleye karşılık, gecenin bir yarısı düşünüp sabaha hatırlarım dediğim en az on tane makale vardır.

 

Kendimi ikna etmek zorundayım. Hatırlayamacağım. Yazmalıyım.

 

Uyanmak zordur. Hatırlanmaya değecek tek şey budur. Uyanmak zordur.

“Her zaman ağır işleri teknolojinin yapması gerektiğine inandım-buluş, organizasyon, iletişim- böylece kullanıcılar kendilerini en çok mutlu eden şeyi yapabileceklerdi; yaşamak ve sevmek, sinir bozucu bilgisayarlarla uğraşmamak! Bu da ürünlerimizin sorunsuzca birlikte çalışmalarını sağlamak anlamına geliyor.”

 

Bu derin bir soru –siz kimsiniz? Eğer mekanik bir eliniz varsa, o “sizin” bir parçanız mıdır?

 

Diğer yandan, bir elinizi kaybederseniz, kendinizden bir parça mı kaybetmiş oluyorsunuz? Artık bir bütün değil misiniz? Benliğinizden bir şey mi kaybettiniz?

 

Beyninize Google’a erişebilecek bir implant yerleştirilse, kendinize bakış açınız bundan etkilenir mi?

 

Kitap icat edildiğinde, hafızalar kötüye gitti. Artık eskisi kadar çok şey hatırlamak zorunda değildik, çünkü kitaplardan bakabilecektik.

 

Bu durum beynimizin özelliklerini kaybettirdi mi?

 

Eminim ki hafızalar Google’ın yükselişiyle de kötüledi. Bu bilincimizin azaldığı anlamına mı gelir?

 

Ateşi bulduğumuzda, sindirimimizin bir kısmını bu yeni buluşa yaptırmaya başladık. Bu midemizin özelliklerini kaybettirdi mi?

 

Teknolojinin beyin ve vücudumuzun temel görevlerinin yerini alması, eskiden hayal bile edemeyeceğimiz şeyleri başarabilmemize olanak tanır.

 

Geçmişteki konfor alanımızın dışında, yeni şeyleri öğrenmemize ve yaratmamıza yardımcı olur. Hakettiğimiz mutluluğu, özgürlüğü ve refahı bulmamızı sağlar.

 

“Zamanla, geliştirilmekte olan yüksek kullanımlı ürünlerimiz, tıpkı aramanın şu anda yaptığı gibi, partnerlerimiz ve Google için önemli gelir akışı sağlayacaktır.”

 

İşte bu. Larry Page’in Google’a Alphabet adıyla yeniden yön vermesinin sebebi bu.

 

Üretken enerjinizi marjinal ilerleme gösteren bir sorunu çözmeye harcamayın.

 

Bu enerjiyi çözümü birbirinden zor problemlere harcayın.

 

“Bir milyar insana nasıl yardım edebilirim” değerini korumak Google’ın (satışlarını Amazon’dan sağlamaya başladıktan sonra iflas eden) Borders kitapçısına benzemesini engelleyecektir.

 

Bu kişisel hayatta nasıl geçerli olur?

 

Bir kurumda çarkın dişlilerinden biri olmaktansa, daha fazla refah getirecek yollar arayın.

 

En büyük etkiyi yaratmanın, insanlara yardımcı olmaya çalışmaktan geçtiğinin farkında olun.

 

Bu etki; sağlık, dostluk, yeterlilik, refah ve özgürlüğü getirir.

 

Aman Tanrım, bu cevap fazla uzun. Ancak ister inanın ister inanmayın, bu yarıya indirgenmiş hali.

 

Her gün uyanıp Larry Page’in bu sözlerini kendime hatırlatabilirsem biliyorum ki daha iyi bir hayatım olacak.

 

Page’in Alphabet’i oluşturup Google’ın üstüne çıkarmasının da sebebi bu.

 

Dünyayı kurtarmak için. Beni kurtarmak için.

 

Bu makale linkedin.com’da James Altucher tarafından 2015’te yayınlanan yazıdan çevrilmiştir.

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*