Limit Sizsiniz!

Limit kelimesi küçüklüğümden beri bana hep olumsuz bir anlam çağrıştırır. Mesela çikolatayı yememin bir limiti vardı. Sonra bu limit kelimesi karşıma matematikte çıktı; limit yapmadan üniversite sınavını kazanamazmışım. Üniversite sınavını kazanamazsam mesleğim olmazmış. Mesleğim olmazsa mutsuz olurmuşmuşum. Mecbur,o zaman bu limiti öğrenicez dedim. Limit öğrenirken aslında hayatın da limitlerini öğreniyordum.

Limit kelimesi küçüklüğümden beri bana hep olumsuz bir anlam çağrıştırır. Mesela çikolatayı yememin bir limiti vardı. Sonra bu limit kelimesi karşıma matematikte çıktı; limit yapmadan üniversite sınavını kazanamazmışım. Üniversite sınavını kazanamazsam mesleğim olmazmış. Mesleğim olmazsa mutsuz olurmuşmuşum. Mecbur,o zaman bu limiti öğrenicez dedim. Limit öğrenirken aslında hayatın da limitlerini öğreniyordum. Üniversiteye başladım, karşıma yine limit ile geldiler; bu sefer de kredi kartı limiti, yok şu limiti bu limiti. Limitler ile yaşamaya devam derken farkettim ki bir tek kendimize limitler oluşturup sınırlandırmakta limit koymamışız.  Ne de enteresan bir çelişki. Yani istesek limit mimit yok! Böyle diyince ne de tatlı oldu değil mi? Burada alerji olmadan dilediğim kadar çilek yeme hayalime de göz kırpıyorum. Ama fark ettim ki bu limitler iyiliğimiz için. Ta ki biz neyin bizim için iyi ve kötü olduğunu keşfedince, limit kelimesine iyi bir anlam yüklüyoruz. İşte tam olarak kendi irademizle neden limitlerle yaşamamız gerektiğini bilmemiz lazıma güzel bir örnek; özgürlük. Mesela tamamen özgürüm. Dilediğimi yapabiliyorum. Peki ya ben sınırsız bir özgür olduğumda başka insanların kişisel haklarına zarar veriyorsam? Düşünmesi içten bile değil. İşte böyle böyle hukuk doğdu diyoruz. Yasalarla kendimizi sınırlandırdık falan filan.  Bu hikayeyi biliyoruz zaten,tekrar Amerika’yı keşfetmeye gerek yok. Şimdi size bir örnek vermek istiyorum kendi hayatımdan

 

2 yıl öncesine kadar hayatımı ikiye ayırırdım; Girvak öncesi ve sonrası diye. Başıma gelen en güzel deneyimdi derken karşıma Erasmus fırsatı çıktı.  Önceden gitmekten vazgeçtim;bu ülkeyi,ailemi, arkadaşlarımı bırakamam derken bir arkadaşım bana deli olup olmadığımı sorup, hayatımdaki bu en önemli fırsatı kaçırmamam için beni ikna etti. İyi ki de ikna etmiş. Bu eşsiz 6 aylık Erasmus deneyimim sonrasında hayatımda tekrar bir milat noktasına geldim: Erasmus öncesi ve sonrası. Erasmus diyince ne güzel tatil diyorsunuz değil mi? Evet, bence de ama asıl insanın kendi limitlerini keşfetme fırsatı.

 

Özgürsün, tek başınasın, hayatının ipleri senin elinde ve imkanlarla dolu unutulmaz bir 6 ay seni bekliyor. Tek yapman gereken bunları değerlendirmek. Her yerde yaşarım, düzenimi oturturum ve hatta buradaki yeni ne varsa öğrenmeye çalışırım dediğin bir süreç. Türkiye’nin en iyi okullarından birinde okusan da yurtdışında bunun pek bir önemi yok. Derslerde “Gelişmekte olan Ülkeler” denince parmaklar sana dönüyor.  Bütün bunlara sen ne kadar kendini geliştirmişsin, ne biliyorsun ve hatta bilmediklerinin farkında olup olmadığını göstererek savaşmaya devam ediyorsun. İşin en güzeli de yeni insanlar ile tanışıp dünyanı büyütüyorsun. Bazen deriz ya işte bu kadar, ha işte o kadar bu kadar değilmiş, daha neler varmış. Tam bir growth hacking süreci aslında, bireysel olarak daha geniş düşünmeye zorluyor. Deplasmandasın,evet ama bunun avantajını da dezavantajını da fırsata dönüştürmek senin elinde. Aynı zamanda vizyonun genişlemekle beraber yapabileceklerinin listesi de gitgide uzuyor. Evet, hepimiz küçücük evrende ufak bir yaşam boyutu olabiliriz ama potansiyellerimizi de küçümsememek lazım. En önemlisi de yaşadıklarımızı sindirip kendi yetkinliklerimizle birleştirip harmanladıktan sonra ürüne dökebilmek. Bu hayatta dilediğin, heyecanlandığın tutkunun peşinden koşmak. İşte tam burada limitleri unutuyorsun derken aslında ne kadar limitlerin olmadığını görüyorsun.

 

İşte şu kadar basit bir denklem;

lim          (fırsatlar-x(engeller))

x     –>    ∞

x: Korku,panik

 

Buradaki bağımsız değişken olan x’e günlük hayatta genellikle bizi bir şey yapmaktan alıkoyan korku olarak rastlarız. X sonsuza giderken önümüzdeki fırsatları göremiyor ve bir o kadar da değerlendiremiyoruz.  Burada önemli olan sınırlarımızı keşfedebilmek. Bu da tabi kolay değil. Ha cesaret! Hayatta kötünün iyiye ve aynı zamanda iyinin de kötüye neden olarak bizi dengede tutup farkındalık yarattığına inanıyorum. Şimdi arkamı dönüp baktığımda hala bilmediğim çok limit ve sınırım olabilir. Aslında burada çok önemli bir yetenek kazanıyoruz; bu limitleri zorlayıp kendi limitlerini keşfederek onları limitsizleştirmek.

 

Ben limitimi bilirsem sen bilirsen ve limitlerimizi keşfedip uygularsak bir gün Kohlberg in ahlak gelişim teorisindeki son etap olan evrensel ahlak düzenine ulaşma hayali çok da uzakta değil. Asıl soru sen ne kadar limitleri limitsizleştiriyorsun? Senin limitin ne? Hadi durma, keşfet!

 

Dipnot:

Kohlberg- Ahlak Gelişim Teorisi, 6. Aşama, Evrensel Ahlak İlkeleri Eğilimi Daha fazlası için http://www.cocukgelisimi.gen.tr/cocuk-gelisimi/ahlakgelisimi/222-kohlberge-gore-ahlak-gelisim-duzeyleri.html

 

 

0 Shares:
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şunlar da Hoşunuza Gidebilir

Mentörü Olmalı İnsanın

Geçmiş zamanlarda insanlar çocuklarının meslek sahibi olmalarını istediğinde onları işin ustalarına götürür ve çırak olarak bırakırlardı. Çıraklar ufak tefek işlerle başlayıp ustalarını gözlemler kalfa olur, iyice kendilerini yetiştirip deneyim de kazanınca kendileri de birer usta olurlardı. Sistem gayet başarılıydı, insanlar mutluydu. Sonra çağ değişti çocuklar da aileler de değişti.