Magic Leap

0
2739

Yeni bir girişim, yarım milyar dolardan fazla bir bütçe iddiasıyla ve 3-D görüntü prodüksiyonuna getireceği yaklaşımla gözlerinizi kamaştırmak üzere ortaya çıkıyor.

 

Çıkış: 1-3 sene

 

Sağlanan Gelişme

Sanal objelerin gerçek hayatta görünebilmesini sağlayan bir cihaz.

 

Neden Önemli

Bu teknoloji, film, oyun, gezi ve telekomünikasyon sanayine yeni fırsatlar doğurabilir.

 

Anahtar Oyuncular

* Magic Leap

* Microsoft

 

Mantık olarak, dev ve saldırgan, dört kollu, kıvrık boynuzlu karşımda pat pat yürüyen mavi bir canavarın var olmadığını biliyorum; ama lanet olsun ki varmış gibi görünüyor.

 

Magic Leap adı verilen gizli bir yeni girişimin Diana Beach-Florida’daki beyaz duvarlı ofisinde, bir çalışma tezgâhının arkasında oturuyorum. Başımın üzerinde bir kule gibi duran ve elektronik ve lens teknolojisinin bir karışımı olan bir tür lens çiftinin ardından kocaman açılmış gözlerle bakmaktayım. Bu, firmanın sinematik-gerçeklik teknolojisi denen çalışmasının erken bir prototipi. Bunun sayesinde suratımın iki metre kadar üzerinde uçuşup duran, sert ifadeli, kolları sarkık, kaslı bir canavara bakıyor olduğuma inanıyorum.

 

Sadece belirli bir mesafede görünür olmakla kalmıyor. Elimde demo merkezine bağlanmış bir oyun joystiği ile karşımdaki görüntünün büyüyüp küçülmesini, sağa sola hareket etmesini veya onu uzaklaştırıp yakınlaştırmayı kontrol edebiliyorum.

 

Tabi ki yaklaştırabildiğim kadar yaklaştırıyorum ve görüntünün ne derecede gerçekçi olduğunu anlamaya çalışıyorum. Şimdi gözbebeklerimden sadece 75 santim mesafede durmakta; onu cebime sığacak kadar küçülttüm. Bir canavarın olabileceği kadar özgün duruyor. Sert bir derisi, kaslı kolları ve derin, boncuk gözleri var. Ona yürüyecek bir yol vermek üzere elimi uzatıyorum ve yemin ederim ki küçük ayaklarıyla üzerinde adım atıyormuş gibi kolum karıncalanıyor. Bir saniye sonra ise beynim, karşımda duran şeyin sadece inanılmaz derecede ikna edici bir 3-D görüntü olduğunu, onun önümde duran havada görüntülendiğini ve buna karşı yapabileceğim tek şeyin ise pis pis sırıtmak olduğunu hatırlayıveriyor.

 

magicleap.1x299

 

Filmlerde, akıllı telefon uygulamalarında ve diğer cihazlarda kullanılan sanal -ve arttırılmış- gerçeklik teknolojilerin tanıtım ve promosyonları, gerçekten berbat görüntülerle ve aşırı biçimde yapılmakta. Bunun nedeni tipik olarak stereoskopik 3-D, yani en yaygın olarak kullanılan ve gözlerinizin normalde gördüğü biçimde çalışmayıp, onları kandırmaya dayalı olan metot. İki gözünüzün her birine, aynı görüntünün farklı açıya sahip bir örneğini sunarak bir derinlik yaratmak ilkesine dayalı çalışıyor. Ama bunun sizi düz bir ekrana belirli bir mesafeden simultane olarak bakmaya zorlaması yüzünden bir süre sonra gözlerinizi almaya başlıyor ve baş ağrısına ve bulantıya yol açıyor.

 

Emin olun ki stereoskopik 3-D, yakın zamanda iyileşmeye başladı. Bu anlamda şu an satın alabileceğiniz en iyi sistemi, geçen sonbaharda Facebook tarafından 2 milyar dolara satın alınan Oculus VR tarafından sunuluyor. Oculus VR 199 dolara sattığı Gear VR adlı cihaz üretiyor. Samsung ile işbirliği içinde geliştirilen cihaz, sahip olduğunuz Samsung akıllı cihazı başınıza takacağınız bir gözlüğe yerleştirerek oyun oynamanızı ve videolar izlemenizi sağlıyor.

 

Abowitz, çalışanlarıyla beraber içlerindeki 11 yaşındaki çocuktan kurtulmak istediklerini söylüyor.

 

Ancak Oculus sizi eğlence ve oyunlarla dolu sanal bir dünyaya taşımak isterken Magic Leap ise zaten içinde olduğunuz dünyaya eğlence ve oyunu getirmek istiyor. Ve fantastik canavarların masanızdaki gerçek kalemler silgiler gibi görünebilmesi için Magic Leap’in normalde objeleri görüş biçiminizi değiştirmeden, alternatif bir stereoskopik 3-D geliştirmesi gerekiyor. Temel olarak, gözlerinizin gerçek dünyadan aldığı ışık ile başarılı bir biçimde birleşen bir ışığı üreten, miniminnacık bir projektör geliştirmiş durumdalar.

 

Hali hazırda Magic Leap’in ofisinde başarıyla render edilmiş canavar, robot ve kadavra başı görüntülerine bakıyorum ve bu bana ileride uzaktaki aile üyeleriyle, sanki onlar bulunduğum odada oturuyorlarmış ve ben de onların bulunduğu odada oturuyormuşum gibi görüntülü sohbet yapabileceğimiz fikrini veriyor. Veya sanal bir tur rehberiyle New York sokaklarında dolaşırken, etraftaki binaların geçmişte nasıl göründüklerini de görebileceğim fikrini. Veya izlemekte olduğum filmdeki komplo aydınlanırken oyuncular tam karşımda duruyor ve ben onları gittikleri yerlerde takip ediyormuşum fikrini. Ancak hiç kimse, Magic Leap’in hangi açıdan en iyi olacağını henüz bilmiyor. Şirketin geliştirmekte olduğu teknoloji, göz alıcı olmakla kalmayıp rahat ve kullanımı kolay da olursa, insanlar bunu kullanarak muhteşem uygulamalar tasarlayabilirler.

 

Google’ın geçtiğimiz Ekim ayında Magic Leap’e çarpıcı büyüklükteki 542 milyon dolarlık yatırımı neden yaptığı çok açık. Yaptığı şey ne olursa olsun bilişim alanında yeni ve büyük bir gelişme olacak ve Google bunu kaçırmamak için her riski alacaktır. Yatırım, Microsoft’un parlak görünümlü bir gözlüğü piyasaya sürmeye hazırlandığı bu Ocak ayında gerçekleşecek gibi görünüyor. Hologramlarla iletişim kurmanızı sağlayacak olan HoloLens’in de Magic Leap’in üzerinde çalıştığı şeye benzer olduğu anlaşılıyor.

 

Sihrin ötesinde

 

Magic Leap, bir ürünü piyasaya sürdüğünü veya sürdüğü ürünün maliyetini duyurmayacak; bunun ötesinde fiyat, günümüzün müşterisi olan mobil cihazlar ile orantılı olacak. Şirketin kurucusu ve CEO’su Rony Abowitz’i bu konuda bilgi vermesi için zorladığımızda sadece gülümsedi ve “Yakında öğreneceksiniz” demekle yetindi.

 

Fort Lauderadale – Hollywood Havalimanı yolunun hemen aşağısındaki ofisinde, çalışma masasının ardında oturuyor. Etraftaki raflarda türlü oyuncaklar ve View-Master denen ve görsellere 3-D olarak bakabilmenizi sağlayan cihazlar var. 44 yaşında olan Abowitz, güleç yüzlü bir insan. Onunla görüşmeye gittiğimde üzerinde siyah Nike ayakkabılar, uzun kollu bir gömlek, kumaş pantolon ve griye çalan kıvırcık saçlarına taktığı bir Yahudi takkesi vardı. Düşünceli ve kendi halinde yapısıyla, 2012’de Sarasota-Florida’da katıldığı bir TEDx etkinliğinde yaptığı konuşmanın izlediğim videosundaki haline kıyasla beni şaşırttı. O videoda Abowitz astronot kostümü giymişti ve yanındaki iki kişi de “Shaggles” adı verilen kürklü yaratıklara benzeyecek şekilde giyinmişlerdi. Arkada ise anlaşılması güç bir rock müziği çalıyordu. “Hayal gücünün sentezi” başlıklı konuşması, bir sahne performansı eşliğinde gerçekleşmişti (ve belki de TED etkinliklerindeki konuşmalarla bir anlamda dalga geçmişti böylelikle). Abowitz, bu konuşma ve sahne şovunun içinde gizli bir mesaj olduğuna yemin ediyor ve ne olduğunu bulana bir yo-yo hediye edeceğini söylüyor.

 

Gün içinde Abowitz’in mesaisi, köklerini biyomedikal mühendisliğinden alan bir teknoloji yatırımcısı olarak geçiyor. Daha önce Abowitz, Fort Lauderdale’da ortopedi ameliyatlarında kullanılan ve cerrahların kemikler üzerinde çalışırken robotun kolunu tetiklemekte kullandıkları bir robotik uzvu haptic teknolojisi ile üreten Mako Surgical şirketini kurmuştu. Mako, 2013 yılında bir tıbbi teknoloji şirketi olan Stryker’a 1.7 milyar dolar karşılığında satıldı. Abowitz geceleri ise dışarı çıkıp rocker takılmaktan hoşlanıyor. Sparkydog & Friends adlı bir müzik grubunda gitar ve basgitar çalıyor ve vokalistlik yapıyor. Ve söylediğine göre Magic Leap’in kökeninde hem robotik cerrahi şirketi, hem de müzisyenlik kariyeri yatıyor.

 

Sanal gerçeklik ile tıp dünyasını birleştirmek, Abowitz’in aklına Mako döneminde gelmiş. Robotik kol teknolojisi ile cerrahlar, kullandıkları cihazları hastaların kemiklerine dokunma hissi verebiliyorken Abowitz, cerrahların kemikleri sanal olarak görüp üzerinde çalışabilmelerini de istemiş. Farklı firmalar tarafından üretilen ekranlı başlıklarla uzun uzun çalıştığını söylüyor. Ama hepsinde hayal kırıklığına uğramış. “Kullandığım başlıkların tümü saçma sapan şeylerdi” diyor ve ekliyor: “Onları kafanıza taktığınızda korkunç bir baş ağrısı yapıyorlardı ‘Bunlar neden bu kadar berbat’ diye düşündüm.”

 

Aynı dönemde Abowitz, Sparkydog & Friends grubunu sanal bir turneye çıkarmayı istedi. U2’nun 1987’de kaydedilen “Where the Streets Have No Name” şarkısının klipinde grup, daha önce bunu yapan Beatles’e selam çakarak Los Angeles’te bulunan bir barın terasında doğaçlama müzik yapıyordu. Abowitz de grubunun bunu sanal olarak yapmasını arzuladı, ancak binlerce barın terasında aynı anda yapmasını.

 

Dört yıl kadar önce, Caltech Teorik Fizik Bölümü’nden ayrılan lise arkadaşı John Graham Macnamara ise bu konuyu düşünmeye başladı. Star Wars’daki gibi hareketli hologramları üretebilmek fikrine kendilerini kaptırdılar. Herhangi bir açıdan düzgün görünebilen 3-D görüntüler olarak tanımlanan hologramlar, hatasız olarak tekrar tekrar üretilen ışık alanlarıyla yaratılıyor. Ana görüntü kalıbı ise ışık ışınları bir nesneye çarpıp sektiğinde oluşuyor. Ancak bu noktada Abowitz, düşük çözünürlüklü holografik görüntülerin bile tasarlanıp üretilmesinin çok masraflı olacağını ve uzun zaman alacağını anladı. Bir noktada ise “Bu şekilde çalışan bir ekran olamaz” tantanası aklına geldi.

 

Ertesi sabah ise yeni bir fikirle uyandı: Neden hologramı bir odaya yansıtıp ta herkesin bir seferde görmesini sağlayacak bir sistemin karın ağrıtıcı aşamalarıyla canımızı sıkıyoruz ki? Bunun yerine neden sadece tek bir kişinin göreceği bir hologram üretmeyelim? Bunu stereoskopik 3-D’den farklı olarak insan gözü ve beyninin çalışma şekli ile uyumlu bir biçimde yapmayalım? Abowitz, “İzlediğinizde psikolojik olarak size hiçbir etki yapmayan bir şey için yarım milyar dolardan fazlasını harcıyoruz” diyor.

 

Onun, Macnamara’nın ve ekibin geri kalanının sorunun çözümü için buldukları yöntem, sıkı sıkı sarılmış ve muhafaza altına alınmış halde tutuluyor ve kayıt sırasında belli belirsiz ifadeler ve rekabet anlamında alıntıladıkları bazı noktalar dışında konunun detaylarını asla tartışmıyorlar. Ancak şu rahatlıkla söylenebilir ki Magic Leap, ince ve hassas bir projektör ile ışık ışınlarını şeffaf bir lense gönderiyor ve bu lens de gelen ışığı retinaya yansıtıyor. Bu şekilde gerçek dünyadan gözünüze yansıyan ışık ile hologram projektöründen lense ve oradan da retinanıza yansıyan görüntü arasında fark edilebilir bir ayrım söz konusu olmuyor.

 

Bilgisayar imajları ve görüntüleme üzerine Stanford Üniversitesi’nde araştırmalar yapan elektrik mühendisliği doçenti Gordon Wetzstein, şirketin geliştirdiği bu teknolojiyi ekranlı bir başlığa aktarabilmesi ve göz önünde yeniden yansıtarak keskin biçimde görüntüleyebilmesi halinde 3-D görüntülerin çok daha rahat izlenebileceğini belirtiyor ve ekliyor: “Eğer insanların yapabileceklerinden şüphe duydukları şeyi yaparlarsa, bu muhteşem olacak.”

 

Sanaldan gerçeğe

 

Magic Leap, bunu yapmak için hararetle çalışıyor. 2011’de ürettikleri ilk prototipten beri firma, teknolojisini küçültüyor.

 

Benim deneyimlediğim taslaktan daha küçüğünü yapabilmek için çalışmaya başladılar bile. Bir diğer demonstrasyonda ise, bir kart üzerine yerleştirilen bir donanım sayesinde bir uçan bir steampunk robotunu (buharlı makineleri konu alan bir tür bilimkurgu öğesi) dürtebiliyorum. Bu robot karakter, Magic Leap’in Weta Workshop ile işbirliği içinde ürettiği birinci şahıs nişancı (FPS) oyunu Dr. Grordbort’s Invadersdaki bir karakter. Weta Workshop ise Hobbit filmlerindeki özel efektlerin birçoğunun yaratıcısı olarak biliniyor. Robot, parmağımı büyük bir şaşmazlıkla takip ediyor ve Magic Leap’in ofisindeki odacıklarda dolanıyor.

 

Tasarım aşamasındaki bir prototipe bakarak -ki bu tamamen fonksiyonsuz ve gerçekçi görünen bir donanımdan başka bir şey değil- bir yargıda bulunmam gerekirse şirket, ürettiği teknolojiyi cebe sığan küçük kare bir paket içinde bir tür ufak güneş gözlüğü biçimine sokmaya uğraşıyor. Magic Leap’in Ocak ayında patent başvurusu yaptığı benzer bir başka şey ise fazlasını sunuyor. Elbette şirket fazla bilgi vermeyecek, ancak Abowitz, üzerinde çalıştıkları şeyin güneş gözlüğü benzeri giyilebilir bir cihaz olduğunu kabul ediyor. Ancak bu belli belirsiz ifadesinin dahi kayıtlara geçmesi için onu zorlamam gerekiyor.

 

Şurası açık ki geliştirilen teknolojiyi boyut anlamında küçültmek, elbette zorlayıcı bir şey. Mafic Leap’te gördüğüm en küçük demo donanımı, henüz büyük demo birimlerinde erişilen deneyimi karşılayacak durumda değil. Bu demo, siyah kabloların üzerinde duran ve bir pirinç tanesinden daha küçük görünen ve ışığı onlara bakacak tekil bir lense kanalize eden bir projektörden ibaret. Lens ile birlikte, başlangıçta avucumun içinde tepinen dört kollu canavarın cırtlak yeşil bir versiyonunu da arada gördüm. Küçülen birimlerin çözünürlüğünü artırmakla birlikte Magic Leap’in, görünümleri her ne ise onları gerçek hayattaki nesnelermiş gibi kapsayacak olan sanal yaratıkları sizin kontrol edebilmeniz için göz ve parmaklarınızı kullanabileceğiniz sensörler ve yazılımlar konusunda da epey bir çalışması gerekiyor.

 

İşte bunu yapabilmek amacıyla geçtiğimiz sene yarım milyar dolarlık bir yatırım hayata geçti. Magic Leap, deliler gibi insan istihdam ediyor. Göz yansıması ve iris tanımlamadan sanal zekanın bir alanı olan ‘derin öğrenme’ye dek pek çok alanda çalışmaları için yazılım mühendisleri arayışı içinde. Optik mühendisleri, oyun tasarımcıları ve görüntülenmek üzere sanal objeler düşünüp tasarlayacak olan personele ihtiyacı var. Ne şekilde düşündükleri hakkında bir fikir vermesi adına şunu söyleyebilirim ki ofiste ışın tabancaları ve sihirli değnekler var. Magic Leap, şef futurist olarak 1992 tarihli ronamı Snow Crash’ta Metaverse adlı sanal bir dünya yaratan bilim-kurgu yazarı Neal Stephenson ile anlaştı.

 

Magic Leap’in böylesine hızlı bir biçimde büyüyor olmasından kaynaklanan heyecan, parlak dekore edilmiş ofisine de açık biçimde yansıyor. Ciddi ofis unsurları, uzun arkalıklı aşk koltuklarıyla ve sarı sandalyelerle tamamlanıyor. Personel, üzerinde çalıştıkları oyunları, sensorları ve ışın tabancalarını enerjik biçimde anlatıyor.

 

Geçtiğimiz yılki büyük yatırımla birlikte firmaya yönelen ilgi de yoğunlaştı. Abowitz, “Başladığımız nokta olan ‘Bununla ilgilenen olur mu ki?’den ‘Tamamdır, millet bununla ilgileniyor’a geldik” diyor. Şimdi o ve ekibi, beklentilerin yarattığı ağırlığı üzerlerinde hissediyorlar. Ve Abowitz, “İçimizdeki o 11 yaşındaki çocuk var ya, onun artık uçup gitmesini istiyoruz” diyor.

 

Bu makale Rachel Metz’in 18 Şubat 2015 tarihinde technologyreview.com’da yayınlanan yazısından çevrilmiştir.

 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here