Neden Bir Girişimci Gibi Düşünmeliyiz?

Duke Üniversitesi’nden Cathy Clark bütün ekosistemin bazen değişime ihtiyacı olduğunu söylüyor.

 

Oğlumla üniversitede yaptığımız gezilerde akademik bir alan olan girişimcilik ile iş arasındaki farkı net olarak anladım. İzlenimim şu yönde: Geleneksel iş programları daha çok geleneksel mesleklere en kolay şekilde geçiş yapabilecek adayları arıyorlar. Örneğin emirlere harfiyen uyan ve birtakım elbise-kravat içinde iyi gözüken matematik bölümü birincileri gibi adaylar. Diğer yandan zamanımızın en büyük başarı hikayelerinden bazılarının hiç kravat takmamış (ya da topuklu giymemiş) asi, okuldan atılmış ancak çok yaratıcı bir yapıya sahip olan öğrencilere ait olduğunu düşünürsek bir kayıt bürosu için gelecekteki başarılı girişimcileri seçmek daha zor olabilir.

 

Peki girişimciliği nasıl öğretirsiniz?

 

Girişimcilerin iş becerilerine ihtiyaçları vardır çünkü sağlam bir zeminde yaratıcı bir şekilde bir şeyler inşa etmeleri gerekir. Ve bütün bir sisteme göre düşünüp hareket etmelidirler. Akademik çevre ve meslek hayatı genelde silolar halinde işler. Bizler mühendisliğin, tıbbın ya da hukukun belli bir alanında uzmanlaşırız. Büyük bir imalat şirketinin ar-ge departmanındaysak bize bir çizim tahtası ve açık çek verilmez. Yüksek düzeyde olan biri bizim önerdiklerimiz ile maliyeyi de kapsayan diğer bütün departmanların ihtiyaçları arasındaki doğru dengeyi sağlayacaktır. Biz kendi silomuzda kalırız ve bizden istenen şeyi sağlarız. Bütün bu dev işbirliğinin canlı bir organizma olduğu aklımıza nadiren gelir. Ancak bir girişimci büyük resme bakmalıdır ve ayrıntılar içinde boğulmadan büyük resmi görmelidir. Ormanı görmeli ve ek olarak ağaçlara da odaklanarak onları da yönetebilmelidir.

 

Amacının mevcut durumu değiştirmek ve bir etki yaratmak olduğunu düşünürsek bu durum özellikle sosyal girişimcilik için geçerlidir. Bir sosyal girişimci toplumsal bir sorunu görüp bu sorunun neden var olduğunu ve kalıcı olarak yerleşecek ve sürdürülebilir bir etki yaratacak bir çözüme nelerin engel olduğunu anlamalıdır.

 

İş planının alışılmış maliyet analizleri ve fon planlamalarıyla birlikte bütün engelleri de göz önüne alması gerekir.

 

‘Sosyal girişimciliği, sosyal ve çevresel sorunlar için harika bir ar-ge laboratuarı olarak görüyorum. Artık her üniversite bunu kendi bünyesine kalıcı olarak yerleştiriyor ve bu durumdan üniversite öğrencileri oldukça memnun ve heyecanlı ve onlar gıda güvenliği, çevre, insan hakları gibi konularla ilgilenip yeni fikirler buluyorlar.’ diyor Duke Üniversitesinin Fuqua School of Business, Center for the Advancement of Social Entrepreneurship(CASE)’de misafir profesör olan Cathy Clark.

 

Clark akademik bir alan olarak sosyal girişimciliğin ilk yıllarındaki zor olan şeyin uygulanabilir fikirler bulmak ile ilgili olduğunu, sonradan insanların etkiler üzerine çalışıp  sonuçları takip ettiğini dile getiriyor. ‘‘İkinci aşamada fikirlerimiz vardı ve fikirlerimizin neden daha büyük bir etkiye sahip olmadıklarını anlamak istiyorduk. Kurumlar ve üniversiteler bir araya gelip ‘bu projeleri nasıl ölçeklendireceğimizi anlamak istiyoruz’ dediler.’’

 

Birçok veri toplandı, örnekler ve hatalar takip edildi. Ve sonra bilim adamları sermaye piyasalarının ve düzenleyici, yasal çerçevenin bildiğimiz gibi iş için düzenlendikleri şeyleri, sosyal girişimciliğin yeni ve farklı dünyası için düzenlemediklerini fark ettiler. Clark, ‘ Soysal girişimcilik ar-ge motorunun çalışması için, değiştirmeye uğraştığımız sistemi de değiştirmek zorundayız. Yani bütün sistemin kendisini değiştirmeliyiz. Üçüncü aşamada değişimi yönlendirecek kişinin sadece girişimci olmadığı anlaşıldı. Bizim ekosistemle meşgul olmamız lazım.’ diye belirtiyor.

 

Muhammed Yunus Bangladeş’te fakirlere borç vermeye başladığı zaman hükümete gidip yasal çerçevenin değiştirilmesi için özel bir karar talep etmek zorunda kaldı. Clark, düzenleyici yardım olmadan artan sosyal yenilik sayısının çok az olduğunu yani durumun ceza-ödül sisteminden ibaret olduğunu söylüyor. Hükümetlerin yenilenebilir enerjiyi başarıyla uygulayabilmek için teşvik tedbirlerini nasıl öne sürmek zorunda kaldığını düşünün.

 

İşte bu yüzden Duke Üniversitesindeki Clark’ın öğrencileri kamu politikaları okuyor. ‘Sosyal girişimcilik temelden işler ancak bizim, politikaların da baştan aşağı işlemesine ihtiyacımız var. İşleyen şeyleri seçmek için politikaya ve onu ölçeklendirmeye ihtiyacımız var.’ diye belirtiyor Clark.

 

Clark, CASE Impact Investing Initiative ya da diğer adı CASE i3 olan sosyal değişim ve etki yatırım alanının oluşturulup geliştirilmesi için liderleri ve organizasyonları hazırlayan bir projeyi yönetiyor. CASE i3 Doğu Afrika’da olay yerindeki ya da örneğin Hindistan’da sağlık hizmetlerindeki projelerle birlikte çalışıyor. Örneğin, Sahra altı Afrika’daki kırsal bölgelere motorla yapılan ilaç ve tanı temininin daha ucuz olacağı ve sabit klinikler inşa etmektense bu yolla daha fazla insana ulaşılacağı netlik kazandı. Clark, ‘ Hükümetler, en dezavantajlı olan nüfusları için sağlık erişimini tamamlayacak müşterilerin yanısıra yatırımcılarla da meşgul oldu.’ şeklinde belirtiyor.

 

Y jenerasyonu türdeş alanlı bir düşünce yöntemine doğru ilerliyor ve bir etki yaratma arzusunu gösteriyor. Net Impact birliği, Berkeley’de 1993 yılında bir öğrenci kulübünden bugün kampüslerde ve şehirlerde bölge kuruluşlarıyla, faaliyetleriyle, toplantıları ve üyelerin nasıl toplumda daha olumlu bir etki yaratacağı hakkında beyin fırtınası yapılan oturumlarıyla 60 bin üyeye sahip bir grup haline gelmiştir.

 

Girişimciler ‘ayrıntılarla boğulmadan büyük resmi görme’ düşünce sistemiyle hareket etmek zorunda olduklarını biliyorlar. Gerçek değişimi gerçekleştirmek için bu düşünce tarzını geliştirmeli ve bölümlü kurumsal modeli mazide bırakmalıyız.

 

Bu makale Maureen Kline’nın 19 Mart 2015 tarihinde inc.com’da yayınlanan yazısından çevrilmiştir.

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*