Öncelikle selamlar okuyucu! Bu yazı bir gezi yazısından çok eğlenceli bir girişimcilik gezisi yazısı olacak, baştan söyleyeyim istedim. Ama tabi aralarda güzel anekdotlarımız da olmayacak değil.
Bu yolculuğa başlamadan önce hep aynı soruyu duydum, “Neden İsrail?”. Kimisi “Siz mason musunuz oğlum?” dedi, kimisi “İsrail’in oyunları mısınız?” dedi. Dilimde tüy bitti de anlatamadım, kişi başına düşen girişimde dünyada bir numara dedim, geçen sene satılan girişimlerinden sekiz milyar dolar kar yapmışlar dedim, sekiz milyon kişinin yaşadığı ülkede beş bin girişim var dedim, e daha ne diyeyim?!
Burada bir şey demeden geçemeyeceğim, tanımadan etmeden bilmeden nefret etmek hiçbir şeyi çözmediği gibi sizi de zayıf kılar. Siyonizm fikrinin kurucusu Ben-Gurion‘un İstanbul Üniversitesi’nde hukuk okuduğunu, İkinci İsrail Başbakanı Moşe Şaret‘in hem İstanbul Üniversitesi mezunu hem Çanakkale Gazisi olduğunu bilmeden, Yahudilerin tarih boyunca en rahat ettikleri ve dolayısıyla da en minnet duydukları yerin Osmanlı toprakları olduğunu ve bu nedenle de Türkleri sevdiklerini bilmeden, İsrail’de dört yüz bine yakın Türkiye göçmeni Yahudi olduğunu ve bir kısmının hâla Türkçe konuştuğunu bilmeden nefret etmeyelim. Baştan söyleyeyim, bu yazıda vereceğim bu ara notlarla “yahu harbiden böyle miymiş?” diyeceksiniz. Kafanıza kuşku sokup, bunları araştırmanızı sağlamak da bu yazının sosyal misyonu olsun diyeyim.

Dönelim işimize, ne diyordum, İsrail’de girişimcilik. Şimdi efendim, İsrail olayı çözmüş. Yahudiler tarih boyu ayrık yaşamışlar ama cemiyet kültürleri de çok gelişmiş. Bir yerde kralın parası ne zaman bitse, Yahudilerin mallarına el koyup onlara zulüm etmiş, çünkü Yahudiler cemiyetlerinin gücünü hep çok iyi kullanmış ve birbirlerine destek olmuşlar. İsrail’in kuruluşu da bölük pörçük yaşayan Yahudileri tek yerde toplama arzusu ile olmuş. Tarih boyunca dünyanın birçok yerinde edindikleri tecrübeyi bu cemiyet bilinciyle birbirine aktaran İsrailliler, Araplarla (yani kuzenleriyle) savaştıktan sonra ülkelerini savunmak ve konumlarını sağlamlaştırmak zorunda olduklarını anlamışlar ve çok sıkı çalışmışlar.
İsrail’de on sekiz yaşında kadınlar iki, erkekler üç sene askerlik yapmak zorundalar ve bunu bir kayıp olarak görmüyorlar. Çünkü askerlik süresince teknik ve mesleki eğitim de alıyor, çevrelerini genişletiyorlar. Girişim fikirlerinin birçoğu bu süreçte doğuyor, takımlar bu süreçte kuruluyor. Askerlik bittiğinde genelde gençler bir ya da iki sene yurtdışına çıkıp gezip görüyorlar, döndüklerinde de kolları sıvayıp girişimlere başlıyorlar.

Bu girişimcilik kültürünü gördüğümde açıkçası ülkem adına biraz üzüldüm biraz da kıskandım. Dibi görmeden sıçrama olmuyor sanırım. Biz geçmişimizle övünmek, politikayla kafamızı meşgul etmekten birçok şeyi kaçırıyoruz aslında. Geleceğimizi inşa edecek şey, toplum olma bilinci ve üretmenin zorunluluğunu anlamaktan geçiyor. Çalışmak çalışmak çalışmak, eğitim eğitim eğitim diyor bir sonraki bölüme izninizle geçiyorum.
Yolculuk Başlıyor
Bir aksilik yaşanmaması için çok erken saatte Sabiha Gökçen’de buluştuk. Yeşil pasaportlu ben, önceki hafta devlet dairelerinde deyimi yerindeyse “süründükten” (bir çıkış iznini 7 saatte alabilmek) sonra polis kontrolüne girip “dışarı çıkabilir” iznini aldım ve uçağı beklemeye koyuldum. “Bir aksilik olacak kesin” stresinden midir nedir, cildimde de biraz döküntü oldu. 50 fellow, birkaç heyet üyemiz ve vakıf çalışanlarımızla uçağa bindik ve soğuk bir İstanbul sabahından, güneşli bir Tel Aviv sabahına vardık. Pasaport sırasında herhangi bir sorun yaşamadım. Hatta görevli “Merhaba” diyip gülümsedi, biraz şaşırdım doğrusu.
Kafile toplanmayı beklerken hemen havaalanı aciline gidip döküntümü gösterdim, görevli çok ilgilendi, hatta öyle ilgilendi ki “Şöförü ara ona hastaneyi tarif edeyim, bana hastaneye gideceğinin garantisini ver yoksa seni bırakmam.” bile dedi. Sonra adamcağızı zor bela ikna edip yola koyulduk. Görev bilinci ve iş ahlağı ile daha iner inmez sinyalleri vermeye başladılar.
Tur rehberimizle tanıştık ve onun İsrail ve Yahudilik üzerine anlatımıyla bir saatlik bir Kudüs yolculuğunu tamamladık. Tur rehberimiz aynı zamanda bir Türkiye vatandaşı. Kendisi 1967’de İstanbul’dan göç etmiş, emekli İsrail Hava Kuvvetleri yarbayı idi. Akıcı bir Türkçe, yer yer bize özgün esprileri ve coğrafya ile ilgili tespitleri ile bizi bizden aldı.
Al-Quds veya Jerusalem – Ruhani bir Şehirde Üretken Bir Girişimcilik
İnanılmaz. Kudüs’ü tek kelimede özetlemem gerekirse cevap bu olacaktır. Elini nereye atsan tarih, nereye atsan ibadethane. Bu kadar otantik, ruhani bir şehir görmedim doğrusu. Hele ki 1 kilometrekarelik alanda El-Aksa, Ağlama Duvarı ve İsa’nın can verdiği kilisenin oluşu çok ilginçti. İnanılmaz bir hacı sirkülasyonu vardı, öyle ki Rusya’dan gelen Ortodoks Hristiyanlar bir yanda, biz El Aksa’da bir yanda, Yahudiler Ağlama Duvarı’nda bir yanda çok özel dakikalar geçiriyordu, bunu düşünmek ve kavramak çok garip bir his. Evinizde oturup kilometrelerce uzağınızdaki diğer din ve millet unsurlarına yabancı bir şekilde yaptığınız tüm yorumlar, önyargılar eriyip gidiyor adeta.
Neyse, ne demiştik, bu bir gezi yazısı değil, girişimcilik yazısı olacak. Suyun 10, dönerin 35 lira olduğu İsrail’de biz de girişimcilik yapmadan karın doyuramayacağımızı fark ettik ve öğle yemeğimizi İsrail’in BİM’inden aldığımız meyvelerle 8 liraya getirdik. Tarımda lider konumda oldukları için meyve sebzeleri ucuz. Su en değerli şeyleri, o nedenle de çok pahalı. Hemen bir anekdot, İsrail 20 sene öncesine göre nüfusunu %40, sanayisini %300 büyütmüş, buna rağmen su tüketimini %10 oranında azaltabilmiş. Su teknolojilerinde dünyada başı çekiyor. Sızdırmayan boru sistemlerini dünyaya satıyorlar. Şaka gibi yahu, alınacak o kadar çok ders var ki. Yanıbaşındaki o kocaman problemi gör, analiz et, çöz ve pazarla. Türkiyemiz adına alınacak çok ders var.

Kudüs gezimiz sona erdiğinde Kudüs’te girişimcilerin ortak çalışma alanı olan Mass Challenge’a gittik. Gece boyu havaalanında uyumamanın ve tüm gün şehri gezmenin yorgunluğu kendini hissettirmeye başladı. Ama öğrenecek o kadar çok şey var ki, kendinizi son ana kadar zorluyorsunuz. Mass Challenge’da bize sunum yapan girişimler de bu durumun farkında olacak ki, olabildiğince net ve eğlenceli bir şekilde kendilerini anlattılar. Önce Mass Challenge’ın ne olduğunu öğrendik, ABD tabanlı bir accelerator (ivmelendirici) merkezmiş. Merkezi Boston’da. İsrail’de birkaç senedir faal durumdalar. 1.8 milyar dolar fon bulmuş, 700 milyon dolar gelir elde etmiş, 60 bin üstünde iş olanağı sunmuş bir program. Mass Challenge değer gördüğü girişimleri 4 ay da herhangi bir ücret ya da hisse almadan Boston’a yolluyor. Amaçları basit, “İsrail’de çıkan şeyi ABD’de en iyi nasıl satarsınız”ı öğretiyor. Burada hemen bir anekdot daha geliyor, İsrail’in nüfusu az olduğundan ve etrafında ticaret yapabileceği ülkelerin azlığından dolayı, doğal olarak İsrail, lobisinin güçlü olduğu ABD’yi pazar olarak görüyor ve bu pazara yönelik ürünler ağırlıklı durumda.

Mass Challenge’da birkaç startup’ı dinledikten sonra, oradan ayrılıyor ve Kudüs’ü bir de akşamüstü görüyoruz, tekrarlıyorum, inanılmaz. Tüm bu çatışmalar, ayrışmalar, önyargılar bir palette karışmış ve sonra o paletten alınmış yer yer ince yer yer kalın fırça darbeleri ile gri bir arkaplana yorgun ama mutlu bir orta yaşlı kadın çizilmiş adına da Kudüs demişler! Çok uykum olmasına rağmen Tel Aviv’e dönüş yolunda uyuyamadım. Savaşları, barışları, fikirleri düşündüm, bir yandan da çölümsü bu toprakları seyrettim. On asır öncesine gittiğimde Selahaddin Eyyubi’yi gördüm, 20 asır öncesine gittiğimde dertli İsa’yı, 30 asır öncesine gittiğimde ise Davud’u. Şimdi ben, bu yeni özgür dünyada, pasaportumu alıp onların yarattığı anıları düşünerek aynı anıları yaşatıyorum. Çoğu insan kan ve ihtiras görüyor, ben ise değişim görüyor değişim arzuluyorum.
Yossi Vardi – Ortadoğu’nun En Hoşsohbet Girişimcisi
Kafilede baş gösteren yorgunluk sebebiyle önce Hayarkon Hostel’e gidip yerleşiyor, sonra hemen hazırlanıp tekrar çıkıyoruz. Yossi Vardi ile tanışacağız. Kim ola ki? Vallahi benden demesi, araştırın öğrenin, kaçırılacak bir profil değil. Mümkünse TED konuşmalarını da dinleyin. Önce tavuk şiş ve kebap yiyoruz, kebapları iyi değildi, kebap da değildi ya, olsa olsa İnegöl köfteyi şişe geçirmişler denirdi. Ama tavukları harikaydı. Yemeğimizi yedikten sonra kendisi bize önce hayatının kısa bir özetini veriyor, sonra İsrail’den ve girişimcilik kültürünün neden bu denli yaygın ve yoğun olduğundan bahsediyor. Yahudilerde anne figürünün önemini de burada kavrıyoruz. Annelerin “Afferin oğluşuma!” değil “Mm, daha iyisini yapardın, el oğlu yapıyor” dediği bir kültür. Bizde ikisi de var, ama herhalde ilkine eğilim giderek artıyor.

Daha sonra kendisi ile soru-cevap yapıyoruz, benim “gençken nasıl biriydiniz, vaktinizi nasıl geçirirdiniz” soruma önce “buradan bir kız bulalım sana” diye girip hepimizi güldürüyor ve sonra “kızları kovalamıyordum, evde radyo yapıyordum, biraz inektim de” diye cevap veriyor. Boş vaktin öneminden, hele ki o yaşlarda boş vakti doldurmanın veriminden bahsediyor. E doğrusu bu sohbet de masal gibi bir günün üstüne çok iyi geliyor. Keşke biraz daha vakit geçirebilseydik kendisiyle.
TEDx White City – Harika Bir Tecrübe!
Sabah erken saatte uyanıp bir şeyler atıştırdıktan hemen sonra bu sefer TEDx : White City için yola koyuluyoruz. Önceki gece Yossi Vardi’nin “yarın sizi anons edeceğim, sonra konferans aralarında yanınıza gelecekler, bol bol sohbet edin tanışın” sözü akıllarda. Program başlıyor, Yossi Vardi büyük bir alkışla geliyor ve hooop işte anons. “Bugün aramızda Türkiye’den dostlarımız var, Girişimcilik Vakfı 25 kadın 25 erkek girişimcisi ile aramızda, onlara bir selam verelim.” diyor ve tüylerimiz diken diken. Aslında burada kurucumuz Sina Afra’yı, yönetim kurulu üyemiz Yomi Kastro’yu, vakıf başkanımız Mehru Aygül’ü düşündüm. Tüm bu alkış onlaraydı çünkü. Üretmek takdir edilmeyi sever, takdir etmek de mütevazi kabulü, ben gözlerindeki ışıltıyı gördüm ve anladım ki bu serüvenin devamı daha güçlü gelecek.

TEDx ile ilgili ne diyebilirim ki! Harika bir atmosfer, birçok farklı profilden yüzlerce alanında uzman insan, harika sunumlar, yepyeni bakış açıları. Başlarda “burada güzel networking olur” diye kolları sıvasam da “ya boşver, şu an esas ihtiyacım düşüncelerine girebilmek” diye işe giriştim. Tanıştığım birkaç insana yaptığı işi ve o işlere özel bazı soruları sordum. Sunumlar yer yer sarsıcı yer yer heyecan vericiydi. İsrail-Filistin sorunu tavla ile çözmeyi hedefleyen bir girişimci, hücre boyutunda bilgisayar yapmayı düşünen bir bilim adamı, blockchainin dünyayı nasıl değiştireceği üstüne konuşan bir hacker ve diğerleri. Şanslısınız ki bu sunumları TEDx’in kendi sitesinden takip edebilirsiniz. Hadi ne duruyorsunuz, kaydedin bu linkleri!
Büyükelçi’nin Uzun Bir Aradan Sonra İlk Misafirleriyiz!
Gergin zamanları geride bırakan Türkiye ve İsrail, tekrar diplomatik bağları inşa etme sürecinde. 8 sene sonra atanan ilk büyükelçi sağolsun bizleri büyükelçilikte misafir etti. Sanırım tüm büyükelçilerimiz arasında işi en zor olan da kendileri olacak. Bize anlattığı hayat tecrübeleri, verdiği destek ve sunduğu vizyon ile misafirperverliğini konuşturdu. Doğrusu biraz göğsümüz kabarmadı da değil, işini iyi bilen bir diplomatın görevlendirilmesi hoşumuza gitti. Çayı da özlemiştik hani! Yahu şaka bir yana, yer yer kızsak da, kendimize ayrı hayat yolları çizsek de şu bayrağı görüp, o çatının altında dilimizi konuşmak büyük lüks.
Google Campus Tel Aviv – Ortadoğu’nun Silikon Vadisi
Yine erken saatte uyanıp, bu sefer Google Campus için yollara koyuluyoruz. 48 saatte toplam 10 saat uyuyan bendeniz yorgun da olsa, öğrenilecek her bilginin, hissedilecek her heyecanın aşkına diri kalıyor. Google buradaki kampüs yapılanmasında birçok girişime destek oluyor ve vizyonunu paylaşıyor. Önce Dona Raz bize İsrail’de girişimcilikten, Google İsrail’den ve girişimlerden bahsederek açılışı yaptı. Daha sonra kampüs olanaklarından ve başarılarından bahsedildi. Hemen anekdot gelsin madem; İsrail’de 2016’da toplam 8 milyar dolar net kar elde edilmiş startup exitlerinden. Bu hemen hemen Türkiye’nin en büyük petrol şirketi TÜPRAŞ’ın karının 3 katı demek oluyor.

Daha sonra startuplar konuşmaya başladı, video içeriğin interneti domine ettiği günümüzde, kullanıma hazır video edit yazılımı yapan Showbox, kadınların yazılım dünyası ile tanışması ve daha fazla iş bulabilmesi için gönüllü olmuş ve inanılmaz bir başarı sağlamış She Codes, handikaplı insanlar için teknolojinin nasıl kullanılabileceği üzerine çalışan Beit Issie Shapiro, gençlerin enerjisini kullanarak birbirleriyle tanışmalarını ve çalışmalarını alışılagelmemiş bir şekilde sağlayan ZEZE konuşma yaptı. Yine Google’ın yapay zeka ve machine learning üstüne yaptığı çalışmaları ve bu teknolojileri anlatan Google görevlisinin sunumu heyecan vericiydi.
Bir girişim daha vardı ki beni benden aldı, MEET. İsrail’li ve Filistin’li gençleri daha nefret beyinlerinde hücrelenmeden tanıştırıp beraber yazılım yaptıran bu organizasyon sayesinde 24 yaşına kadar hiçbir İsrail’li ile tanışmamış Filistin’li kız ve askeri okulda okuyan İsrail’li bir genç çıkıp bize ne yaptıklarını anlattılar. Bu iş çözülecekse böyle çözülecek, bunun için çaba harcayan insanları görmek o kadar güzel ki. Gerçekten duygulandırdı beni.
Daha sonra kampüsten ayrılıp boş zamanımızda Tel Aviv’in turistik yerlerini biraz gezip, yerel yemeklerinden tattıktan sonra hostele döndük. Döndük dönmesine de onca yorgunluğa rağmen uyuyamadım. Benim sanırım o topraklara bir seferim daha olacak. Öğrenecek çok şey, gezilecek çok yer kaldı.
Hoşçakal Ortadoğu!
Gece 3’te yola çıkıp havalimanında uğraştırıcı bir dizi güvenlik bariyerini geçtikten sonra uçağımıza bindik ve 20 derece hava sıcaklığından 0 derecedeki İstanbul’umuza döndük. Karların içindeki şehrime bakarken şunu düşündüm; bu şehrin yarısı kadar nüfusu olan İsrail nasıl toplam gayrisafi milli hasılada bizim yarımız, kişi başına düşende ise üç katımız olabilmiş ve biz bu kadar yerimizde saymışız? Nasıl biz 2000’den bu yana %30 büyümüşüz de İsrail %380 büyümüş? Cevapları elbette biliyordum da, açıklama bekliyordum sanki.
Yeni dünya çetin, daha da çetin olacak. Biz yazılımcılarımızı yetiştirip, onlara bu ülkeyi sevdirip, burada huzurlu bir ortam vaad etmeli ve üretken kalmalarını sağlayabilmeliyiz. Girişimcilik kültürünü küçüklükten verip, iyi bir rehberlikle gençleri bu yeni dünyaya hazırlamalı ve girişimlere destek olmalıyız. Öğrenmeliyiz, çalışmalıyız, üretmeliyiz. İşte bu misyonda Girişimcilik Vakfı fellowları olarak bize de çok iş düşüyor. Tüm bu kazanımlarımızı sizlere aktarıp, sorularınıza cevap, sorunlarınıza çözüm olacak işleri başarmalıyız.
Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim, verimli bir 2000 kelime olduysa ne mutlu bana. Sorularınız ve geribildirimlerinizi bana kişisel e-posta adresim [email protected] adresinden iletebilirsiniz.
Esen kalın, sıkı çalışın!