8 Nisan günü Zorlu PSM’de gerçekleşen, teması “Geçmiş ve Gelecek” olan TEDxBahçeşehir University’e katıldım. Bence açılış gösterisi, tüm konuşmalar ve ortam gayet güzeldi. Bu yazımda sizlere, bana en cesaret veren konuşmalardan birini aktaracağım.
Emre Başkan, yıllarını kurumsal hayatta geçirmiş oldukça başarılı bir beyaz yakalıyken, iş yaşam dengesini sağlayamamaktan ötürü tükenmişlik sendromuna yakalanıyor. İşi bırakıyor, fakat zaman geçtikçe bir boşluğa düştüğünü fark ediyor, hatta yeniden iş görüşmelerine başlıyor. Fakat aklına, Şems-i Tebrizi’nin şu sözleri geliyor:
“Öyleyse güzel bir şeye başla.
Ama hep güzel olsun.
Çünkü her insan ölecek yaşta.
Geç kalmayasın…”
Deniz tutkunu olan Emre Başkan, eskiden beri en büyük hayali olan Atlantik Okyanusu’nu tekneyle geçmeyi gerçekleştirebileceğine inanıyor. Bunun için hayal etmek ve harekete geçmek gerekiyor. Bu okyanus yolculuğu Başkan’a üç şey öğretiyor:
1) Temet Nosce-Kendini Bil
Apollon Tapınağı’nda da yazan ilk felsefi öğretilerden biri olan bu söz, Matrix filminde de önemli yer tutuyor. Kendini bilmek, aşık olmak gibidir, bunu ancak sen hissedebilirsin diye geçiyor filmde. Başkan, ailelerimize göre hep en yakışıklının, en güzelin, en başarılının biz olduğumuzdan, öyle olmamız gerektiğinin toplum tarafından hep bize dayatıldığından ve bundan sebep zayıflıklarımızı kendimize bile itiraf edemediğimizden bahsediyor. Fakat bunların okyanusa işlemeyeceğini bilen Başkan, koca okyanusu tek başına geçemeyeceğine karar veriyor, kendini bilerek, 2 arkadaşıyla birlikte yola çıkıyor.
2) Konfor Alanını Terk Et!
Başkan, yolculuklarına çıkmadan önceki gece hiç uyuyamıyor. Sonra fark ediyor ki, bu heyecan, bu mutluluk uykusuzluğu! İnsanın heyecandan kalbinin güm güm atması ne güzel!
Konfor alanı insanın her şeyi control edebildiğine inandığı psikolojik evre. Ve fakat, konfor alanının dışına çıkmazsan gelişemezsin, gelişemezsen de geleceğe adapte olamazsın diyor, Başkan.
Yola çıkmadan kendilerine bir durak hedefi bir de varış hedefi koyuyorlar. Fakat ilerledikleri yolda fırtına gözüktüğü için rotalarını değiştirmek ve varış hedefi olarak Avrupa kıtası yerine Afrika kıtası belirlemek durumunda kalıyorlar. Başkan, ekip arkadaşına dönüp “Hedef noktamıza varamayacağız, ne yapacağız?” diye soruyolar stres içinde, ekip arkadaşı ise oldukça sakin bir ifadeyle “Bizim hedefimiz okyanusu geçmekti. Okyanusu kontrol edemeyiz, varış hedefimizi değiştirirsek okyanusu yine aşabiliriz.”diyor. Başkan, o sırada içindeki kurumsal kimliğin yeniden canlandığını hissediyor ve o gün hayatının yeni evresine geçiyor.
3) Çakıl Taşı Gibi Ol!
Başkan, okyanusun onlardan çok kuvvetli olduğunu ve kontrol edebildikleri tek şeyin tekneleri olduğunu fark ediyor. Zamanla fırtına düzeliyor ve en başta belirledikleri durak noktalarına da, nihai hedeflerine de varıyorlar ve okyanusu geçmeyi başarıyorlar. Çakıl taşı, kırılsa da, bükülse de özünü hiç kaybetmez, o hep taştır. Biz de dış dünyaya adapte olabildiğimiz kadar kendimizi gerçekleştiririz.
Kontrol duygumuz bizi hep bekletir ve erteletir. Keşkelerin bedeli çok ağırdır ve şimdi harekete geçme zamanıdır! O zaman şu dizeleri yeniden hatırlayalım ve hiç unutmayalım:
“Öyleyse güzel bir şeye başla.
Ama hep güzel olsun.
Çünkü her insan ölecek yaşta.
Geç kalmayasın…”