Seyirci Kalma

Şimdi 1964 yılı Mart New York’ta saygın bir mahallede işlenen cinayet gidiyoruz. Kitty Genovese cinayeti. Bu genç kadın işten eve dönerken bir erkek tarafından takip edilip bıçaklanıyor ve tecavüze uğrayıp öldürülüyor. Aslında buraya kadar –ne yazık ki- alışık olduğumuz bir cinayet vakası. Ama bu cinayet birçok deney ve araştırma konusunu beraberinde getirdi. Neden mi?  Cevap basit. Seyirci kaldığımız için.

 

Kitty Genovese her günkü gibi işten eve dönmek için yola koyulur. Mahallesine geldiği sırada onu takip eden bir erkek tarafından  bıçakla  tehdit edilir. İlk başta Kitty’nin çığlıkları ve direnmesi bıçaklı saldırganı uzaklaştırsada etraftaki kimseden bir ses çıkmaması saldırganı  tekrar harekete geçirir. Genç kadının çığlıklarının ,ağlamalarının, bağırışlarının boşa çıkması ve de çevreden de hiçbir yardımın gelmemesi ile cesaret bulan saldırgan Kitty Genovesi defalarca bıçaklayıp ve tecavüze edip öldürürür. Ve saldırgan gecenin karanlığında kaybolup gider.

 

Ertesi gün cinayet mahallinde araştırma yapan polis 38 kişinin Kitty Genovese’nin yardım çığlığını duyduğunu rapor ediyor. Tam tamına 38 kişi! Ama kimse yardım etmiyor. Savunmalar ‘’Yardım etmedim çünkü etrafta yardım edebilecek bir sürü insan vardı.’’ diye şekilleniyor. İnsanların saldırgandan korktuklarından dolayı da müdahele etmemiş olmaları da muhtemel tabii. Ama en azından birileri polisi çağırabilirdi değil mi?

 

Sosyal psikologlar bu ve bu benzeri durumlara seyirci kalınması,  Seyirci Etkisi (Bystander Effect) şeklinde açıklıyorlar. Eğer kalabalık bir gruba dahilseniz yardım etme ihtimaliniz daha düşük oluyor. Bu sorumluluğun dağılmasına, gecikmesine sebep oluyor.

 

Aslında okuduklarımıza gördüklerimize, yaşadıklarımıza kayıtsız kalma, yabancılaşma durumu da diyebiliriz. Kısacası toplumsal kanıtsama.  ‘’ Nasılsa diğerleri halleder bunu’’ ya da ‘’Kimse bu konuyla ilgili hiçbir şey yapmıyor ki  ‘’ ya da ‘’ Kimse de bir hareket yok, ortada yardım etmem gereken bir durum yok gibi’’ şeklindeki hipotezlerle olaylara seyirci kalıyoruz. Yardım etme sorumluluğunu hep başkalarına atıyoruz. O yapar diyoruz. Peki ‘’O’’ yapıyor mu?  ‘’Başkaları’’ hallediyor mu? Sorunlar bizim oturduğumuz ‘’başkalarınca ‘’ çözülüyor mu?

 

Hayır.

 

Öyleyse ne yapmak gerek?

 

Aslında olay son derece basit.  Gör, dinle, anla ,eleştir, sorgula! Ses çıkar, bir adım at ortaya. Başka bir yol ara. Kim ne der diye düşünmekten, kendini ve potansiyelini arka planda bırakma.

 

Yeter ki seyirci kalma!

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*