Seyyar Girişimci

    Üniversiteye başladığımdan beri yazlarımı sırt çantamla seyahat ederek geçiriyorum. Genelde birkaç aylığına bir kamp alanını mesken belleyip oradan dilediğim şehre, ülkeye gidiyorum. Her gün farklı ülkelerden, farklı hayatlardan birçok insanın eşsiz hikayesini dinleme fırsatı buluyorum böylece. Bu bana öyle değerli hayat dersleri veriyor ki, en meşhur girişimci mentorum olsa bu kadar ilham alır mıyım almaz mıyım emin değilim.

 

    Tüm bu göçerkonar kültürün tam içindeyken benim de parçası bulunduğum milenyum kuşağının (1980-2000 yılları arasında doğmuş olanlar) alışkanlıkları hakkında birtakım gözlemlerde bulundum. Daha özgür, aktif ve girişimci bir hayat tarzının başarılı bir kariyer getireceğini düşünen bir kuşağız biz. Ebeveynlerimiz bizim yaşlarımızdayken prestijli şirketlerde çalışmanın ve garanti altına alınmış hayatların hayallerini kuruyordu. Biz milenyumluların daha farklı hayalleri var. Tecrübe, hatıra, hikaye biriktirmek ev,araba satın almaktan daha birincil bizim için. Elimize para geçer geçmez alışveriş yapmanın birçoğumuza mutluluk getirdiğini inkar etmiyoruz elbette. Fakat satın aldığımız şeylere o kadar hızlı adapte oluyoruz ki kısa bir süre sonra bu mutluluktan eser kalmıyor ve bir sonraki alışverişimizi düşünmeye başlıyoruz bile. Halbuki seyahat ederken edindiğimiz tecrübeler, tanıştığımız insanlar, kazandığımız beceriler, gittiğimiz yerler hep bizimle kalıyor. Yıllar sonra dahi aklımıza geldiğinde yüzümüze bir tebessüm getirerek bizi mutlu edebilecek güce sahip seyahat anılarımız. Bu durumun farkındayız. Bu yüzden de prestijli stajları, iyi maaşlı işleri elimizin tersiyle itip hem kendi hayatımızda hem de yaşadığımız toplumda fark yaratabileceğimiz fırsatların peşinde koşuyoruz. Büyük resmi görebiliyor olmanın öneminin farkındayız; bu yüzden de vaktimizi, enerjimizi harcadığımız her ne ise onda “anlam” arayışındayız. Yıllar boyu dört duvar arasında bir şirket için çalışarak edineceğimiz tecrübeyi mobil yaşayarak, kendi işimizi kurarak ve büyük ihtimalle de batarak birkaç yılda edinebileceğimizi biliyoruz.

 

    Konfor alanımın dışında gerçekleştirdiğim seyahatlerim bana bu farkındalığı kazandırdı. Çadırımı kapıp geldiğim bir inzivada yazarken şu satırları, aklıma tutkularının peşinden gidip çoğunluğu son anda alınan uçak biletleriyle hayatlarına farklı yollar çizmiş arkadaşlarım geldi. “Seyyar Girişimci” demek istiyorum ben onlara. Kimisi okyanus kenarına park ettiiği karavanından dalgaları yakaladığı yerde startupına yön veriyor, kimisi ise her şeyini satıp 40 litrelik sırt çantasını kaparak San Francisco’daki apartmanının kirasıyla dünyayı dolaşırken bir yandan da startupını inşa ediyordu. Neden olmasın? Tek ihtiyacımız olan bir adet laptop, iyi bir internet bağlantısı ve en önemlisi de yaratıcı, girişimci, yenilikçi bir zihniyet.

 

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*