Staj Mülakatında Bariyerleri Aşmak

Merhabalar,

 

Bu yazımda sizlere staj mülakatlarına farklı bir bakış açısıyla değinmek istiyorum. Eğer şu an değişim öğrencisi olduğum Hollanda’da İktisadi İdari Bilimler Fakültesinde okuyor olsaydınız, sizden sadece okulun son senesi staj yapmanızı bekliyor olacaklardı. Bizim ülkemizde ise her sene zorunlu yaz stajı olduğundan, güzel ve yararlı bir staj bulmak istiyorsak cebimizde birkaç şirket alternatifi bulundurmakta fayda var.

 

Ben kimine göre şanslı kimine göre şanssız kesimdenim. Çünkü ODTÜ İİBF’de hiç zorunlu staj bulunmuyor. Bense mesleki alanlarımdan hangisine yakın olduğumu anlamak ve eğilimlerimi görmek için birinci sınıfın yazından itibaren staj yapmaya başladım. Staj benim için keyifli bir süreç oldu her zaman; farklı insanlar tanımak ve kendimi keşfetmek benim için en önemli kazanımlardan oldu. Birçok farklı firmanın bakış açılarına ve kültürlerine yaklaşmış olmak da düşünce çeşitliliği anlamında beni besledi. O zamana dek stajlarımda ne istediğimi bulamadım ancak neyi istemediğimi çok iyi öğrendim ve bunu da önemli bir kazanım olarak gördüm.

 

Bir çubuğun iki tarafı şirket ve öğrenci. Orta nokta da genelde staj oluyor. Zorunlu stajınız olmayınca Türkiye’de şirketlerin bakış açıları bazen öğrenciden yana olmayabiliyor. İnternet üzerinden yaptığım başvuruların sırf bu yüzden değerlendirilmediğine de şahit oldum. Yasa gereği stajyer öğrenci almak zorunda olan bazı şirketler, öğrencinin sigortasını, yemeğini vs. karşılamamak adına bizlerden yana olmayabiliyor maalesef.

 

Diyelim güzel bir stajın ilk aşamalarını geçtiniz; size okulunuzun zorunlu staj olmaması kuralıyla kabullenen bir firmayla mülakat aşamasına geldiniz… İşte zorlu kısma merhaba! Zira bazı şirketlerin sadece 3.sınıfı bitiren stajyer istedikleriyle karşı karşıya kalmaya başlayabilirsiniz. Bu söylediğim durum benim 2. Sınıf stajlarımdan birinde başıma geldi: Mülakat için Ankara’dan İstanbul’a geldim. Çok heyecanlıyım çünkü ilk ciddi staj mülakatlarımdan bir tanesi için bekleme salonundaydım. Şirket ise bölümümle alakalı ve bana birkaç farklı açıdan tecrübe kazandıracağına inandığım bir danışmanlık firmasıydı. Aynı anda bir yandan da Girişimcilik Vakfı’nın mülakatı hayatımın ilk mülakatı olarak aklıma tekrar geliyordu o an ve kendi içinizde mülakatı tekrar yaşamaya başlıyorsunuz ☺

 

Mülakata girdiğimizde her şey çok güzel başladı. Sona doğru yaklaşınca “Özge’cim bu arada 3.sınıftasın di mi?” cümlesiyle karşılaştım. Oysa ben 2. Sınıftım! Bu aşamaya gelmişken sırf bir sene önce doğmadığım için istediğim bir stajı kaçırmak istemiyordum, bir yandan şirketin politikasından da haberdardım. Benimle mülakat yapan kıdemli müdürle aynı okuldan aynı bölümden mezun olduğumuzu biliyorum. Bildiğim bir diğer şey ise stajı ne kadar istediğimdi. O andan sonra kendisine bu stajı ne kadar çok istediğimi anlatmaya başladım. Şirkette staj yapacağım bölümle ilgili olan bilgilerim, heyecanım ve kendime olan güvenimle eğer istekli bir ikinci sınıfı alırlarsa zorunlu stajından dolayı gelen bir üçüncü sınıfı kaybetmeyecekleri doğrultusunda kendimi anlatmaya çalıştım. “Biz sana döneceğiz.” cümlesiyle de mülakat tamamlanmıştı.

 

İki hafta sonra doğum günümde kabulumu belirten bir telefon aldım. Arayan ise şirketin başka bir etkinlikte önceden tanışmış olduğum insan kaynakları uzmanıydı. Etkinlikte bizlere asla ikinci sınıf almayacakları söylenmişti. Ben yine de şansımı denemekten vazgeçmedim. Çünkü denemezseniz şansınızı da yok etmiş olursunuz ve hiçbir oyun oynanmadan kaybedilmez ya da kazanılmaz. Bu deneyimde pekiştirdiğim çıkarım ise herhangi bir sebeple başkalarınca belirlenmiş kurallara kalıplara aldanıp istediğiniz şeyden vazgeçmemek oldu. Bu istediğiniz her ne olursa olsun, sadece “siz” olduğunuz için, heyecanınız ve tutkunuzla orada karşınıza çıkan engelleri saydamlaştırıp karşı tarafa da yokmuş gibi gösterebilirsiniz. Her engel her limit aslında aklımızın içinde ve asıl güç ise aslında kim olduğumuzda, kişiliğimizde! ☺

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*