Facebook, Twitter, Apple ve Microsoft, sıra dışı ve iç güdüleriyle hareket eden yöneticilere sahipler. Bu yöneticiler ortaya atılan “Takdirlik öğrenciler vasat olanlardan emir alır” iddiasını güçlendiren en önemli örneklerden.
“Genç yenilikçi şirketler tanımı gereği yaratıcıdır; ancak dar akademik konulara ve sınavlara ayarlanmış olan dersliklerimiz yaratıcılığı köreltiyor. Mezun olan bir gencin hâlâ yeni bir iş kuracak kadar yaratıcılığı varsa bu aldığı eğitim sayesinde değil, eğitime rağmendir.” Diyor Michael ellsberg New York Times’ta yazdığı bir yazıda. Bu sözleriyle eğitim sistemini iddialı bir şekilde eleştirse de görüyoruz ki bu şirketlerin çoğu en parlak öğrencileri işe alıyorlar. Kendi kararlarını desteklemek, yaptıkları işi büyütmek için yanlarında terk ettikleri Harvard’dan, öğrencileri tercih ediyorlar. Bu da ilk başta ortaya atılan iddianın temellerini oluşturuyor.
Her tezin bir karşı tezi olduğu gibi bu konuda da başarılarıyla dudak uçuklatan eğitim sisteminin içinden gelen girişimcileri es geçemeyiz. LinkedIn’in Cruchbase’deki başarılı 1200 teknoloji firması kurucusunun verilerini inceleyerek yaptığı araştırmaya göre teknoloji alanında başarılı girişimcilerin yüzde 30’unun Harvard, Standford ve MIT gibi dünyanın en iyi üniversitelerinden mezun olduğunu gösteriyor.
Einstein Hayal gücü bilgiden daha önemlidir” derken haklı mıydı? Jobs ya da Ellison gibi dünyanın en zengin girişimcilerinden biri olmak için üniversite eğitimi almak yerine vakit kaybetmeden bir an önce iş hayatına mı atılmak gerekiyor? Yoksa tecrübe ve eğitim birlikte götürmek en doğru seçim mi?