Görüyosan, Duyuyorsan, Sorumlusun

“Toplumsal sorunların temel kaynağı nedir?” sorusuna verilebilecek yüzlerce, binlerce farklı cevap içinden, benim en sevdiğim cevap “ayrımcılık” olmuştur. Ayrıştırmak, ötekileştirmek, senden olmayanı yok saymak, eşitsizlik gibi bir çok sorunu ve o sorunların tanımlarını bunun içine yerleştirebiliriz. Bizden olmayan, bize benzemeyen insanları eleştirmek, yok saymak konusunda çok başarılıyız. Onları yargılamak, bazen “deli” diye nitelendirip sosyal çevremizden uzaklaştırmak bizlere hiç de garip gelmiyor.

Ben bu hafta bir deli ile tanıştım. Eminim ki tanıyanlarınız, bilenleriniz vardır. İsmi “Ali Denizci”. Bir arkadaşımın taviyesi üzerine izlediğim TEDx konuşması sonrası(buradan ulaşabilirsiniz) uzun uzun düşüncelere daldım. Bu videoyu izleyip, bu hikayenin içine girdikten sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak hissine kapıldım, harekete geçme isteğim son noktaya ulaştı.

“Sevmek lazım, çok fazla sevmek lazım. Sadece kuşu, böceği, insanı değil; yaratılan her şeyi, taşı toprağı da sevmek lazım, bunun için de mangal gibi yürek lazım. Bu yürek de Ercan’da var, o yüzden de Ercan deli, otobüslere almıyorlar. Üstümüz başımız pis ya”

O, toplum tarafından ötekileştirilen bir “DELİ”. O yüzden toplu taşıma araçlarına dahi alınmıyor. Düşünün, öyle bir baskı ki bu, en temel haklarınızdan birisi olan ulaşım hakkınız elinizden alınıyor. Ali Denizci, konuşmasında Ercan’dan bahsederken hayatının dönüm noktalarından birinin onunla tanışmak olduğunu söylüyor. Bunu anlattıktan sonra da ailesinin ona empoze ettiği bir hedeften bahsediyor:

“Ne olursa olsun paran olmalı. Çok paran olmalı, daha çok paran olmalı. Paran yoksa adam değilsin. İstediğin kadar oku, bunu paraya çevirememişsen hiçbir işe yaramaz. Çevrendeki adamlar boştur, yalnızlık içinde ölür gidersin.”

Eminim bu bir çoğumuza yabancı gelmemiştir. Ufaktan başlayıp, işleri yavaş yavaş büyüten Ali Abi ilk milyon dolarını 26 yaşında elde etmiş. Ama bu ona yetmemiş, hayatı daha iyi anlamak için dibi görmesi gerektiğini düşünüp aylarca sokaklarda yaşamış. Dikkatimi çeken anılarından bir tanesi şu ki bir gün sokakta çöp tenekelerinin bulunduğu yerde uyurken polisler gelip kaldırmışlar onu. “Çöp tenekesinin sahibi Vehbi Koç’muş. Orada yatılamıyormuş” diyor kendisi, çok ironik.

Son olarak, çok önemli derslerle dolu olan bu konuşmanın bir bölümünde  Ali Abi şöyle diyor  “Önümde tek bir engel var, o da benim”

Bu bana tekrar Cicero’nun “İnsanın en büyük düşmanı kendisidir” sözünü hatırlattı.

Yazılacak, söylenecek çok söz var, atılacak çok adım var, farkındayım. Bu yazımda sizi sadece Ali Denizci ile tanıştırmak istedim. Onu dikkatlice dinleyip, kendinizi onun yerine koymanızı istedim. Hayalini kurduğunuz ne varsa vakit kaybetmeksizin harekete geçin istedim. Kendinize, çevrenize ve daha da önemlisi insanlığa bir fark yaratmak için.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*