“Savaşçı olmak mükemmellikle ilgili değildir ya da zaferle veya incitilemez olmakla… O, incinmeye açık olmakla ilgilidir. Gerçek cesaret budur.” – Dan Millman
Yarın olacağına inandıkların için, bugün bir savaşın içerisindesin. Karşı tarafında “yapamazsın ki!” diyenler, yanında ise inancın. Silahların ise; emek, sabır ve vazgeçmemek.
Evet aslında en kolayıdır, hedefinden vazgeçmek. Yolundaki engelleri teker teker aşmaya çalışmak yerine, geri dönmek. Belki hedefine giden yolda birden fazla engelle karşılaşmış hatta her seferinde tökezlemiş olabilirsin. Ancak, o engelleri aşmaya başladığın ve hedefine yaklaştığını hissettiğin an yaşayacağın o hazzı sana hiçbir şey veremeyecek. Yolun sonunda belki de hedefinden çok farklı bir yerde bulacaksın kendini. Başarısızlık hissine kapılacaksın. Ama bilmelisin ki bu yolun sonunda da, bilmediğin yeni bir yolu keşfetmenin sana katacağı yeni değerleri bulacaksın. Yani kaybettim zannetsen de aslında savaşı kazanan yine sen olacaksın.
“Kaybettiğin tek savaş, uğrunda savaşmaktan vazgeçtiğindir.”
Vazgeçtiğin an “başarısızlığın getirdiği beceriksizlik” hissi kaplayacak her yerini. Büyük bir karamsarlığın içinde bulacaksın kendini. Vazgeçmenin getirdiği yenilgiyle boğuşurken, dikebileceğin yeni fidanların tohumlarını da öldüreceksin içinde. Yeşermeye hazır bekleyen fikirlerin ise, senden adım adım uzaklaşacak. İşte asıl bu noktada kaybeden sen olacaksın.
Bu yüzden inandığın yolda attığın her adımda seni bekleyen güzel sona odaklan. Bu yolda belki de acıyı en derininde hissedeceksin ya da attığın adımların boşa olduğunu düşüneceksin. Ama unutmamalısın ki emeklemeden, yerde sürünürken dizlerinde o acıyı hissetmeden koşmaya başlayamazsın. İncinmeye açık olarak, savaşarak, ilerledikçe aldığın darbelerle daha da güçlenerek, bütün cesaretinle emeklemeye devam et. Koşacağın günler o yolun sonunda seni bekliyor olacak.
O yolun sonunda seni bekleyenler ve kendin için bugün bir şey yap ve “Vazgeçmekten vazgeç!”