İnternetin keşfi, Facebook’un hayatımıza girmesi, NSC ‘nin bizi izlemeye başlaması ve ülkeler arasındaki sınırların kaybolması… İşte bunlar teknolojinin gelişmesinden sonra hayatımıza girenler. Ve sonuç olarak akıllı telefonsuz, bilgisayarsız gezemeyenler… Teknoloji artık her yerde. Kötü bir şey mi? Kesinlikle hayır. Hayat artık çok kolay. Her şey elimizin altında. Mesela AIDS artık birlikte yaşanılabilecek bir hastalık, muhtemelen 5 yıla kanser de birlikte yaşanılabilecek bir hastalık olacak. Peki bu kadar hızlı gelişen bir dünyanın içerisinde biz neyiz?
İnsanlık aslında bu teknolojik evrime son 20-25 yıl içerisinde alışmaya başladı. Bu gelişmelerin hızına yetişmemiz maalesef mümkün değil. Dolayısıyla kendimize şunu sormamız lazım: “En son ne zaman bu cihazları kullanmayı düşünmedim ?”
Steve Jobs kendi çocuğuna Iphone almamış; Bill Gates ise çocuklarına bilgisayar kullanma kotası koymuş. İlginçtir ki bu adamlar bile haftada en az yarım saat kendilerine -teknolojiden uzak- zaman ayırıyor. Buna günümüzde teknoloji detoksu deniyor.
Bu zaman dilimini üç güne çıkarıp inzivaya çekilen insanlar da var. İdeal olarak ise bu detoks için haftada yarım saat yeterli.
Aslında bu durum hayatın aslında ne kadar basit olduğunu bize gösteriyor. Çünkü günümüzde “Abi bu telefon icat edilmeden önce millet ne yapıyordu ki?” sorusu artık yaygınlaşmışken teknoloji detoksu bizlere bir süre boyunca sessiz ,dünyadan uzak bir şekilde vakit geçirme imkanı sunuyor. Bu süre zarfında ormana gidebilir, ağaçlara tırmanabilir ve akan bir nehri izleyebilirsiniz. Ancak bu biçimde yaratıcılığınızı geliştirebilirsiniz, sürekli sosyal medya hesaplarınızı takip ederek değil.
Belirtmek isterim ki Steve Jobs ilham aldığım önemli bir şahsiyettir. Sebebi de yaratıcılığının kaynağı Zen‘dir. Zen hayatın en basit, en yalın halini ortaya koyan bir öğretidir. Jobs, hayatın temelindeki basitlik ile kendi yaratıcılığını harmanlayarak Apple’ı ortaya çıkarmıştır. Sonuçta en yaratıcı fikirler aslında en basit olanlardır. O yüzden bir anlığına hepimiz doğa ile buluşmalı ve kendimizle baş başa kalmalıyız. Dinleyelim, izleyelim ve alamadığımız tüm o kokuları içimize çekelim. Bir diğer deyişle huzuru bulalım.