[vc_row][vc_column][vc_column_text]Girişimcilik tabirinin belirli kalıplara sığdırılamayacağının en güzel örneklerinden biri olarak yemekte yapılan girişimlerden bahsetmek istiyorum. Girişimciliğin hayatımızın aslında her yerinde olduğunu ve bunun sadece yazılım ve donanımla yapılması gerekmediğini vurgulamak için çok iyi bir örnek olduğunu düşünüyorum.
Yemek her insanın hayatını devam ettirmek için yapmak zorunda olduğu bir aktivite ve ne kadar güzeldir ki bundan sürekli olarak zevk almaya çalışıyoruz, karnımızı doyurmak yetmiyor adeta. Bunun için özel yemek tarifleri alıp yapmaya çalışıyor ya da bir restoranta gidip kendimizi şımartmak istiyoruz. Ama belirli bir seviyeden sonra fark ediyoruz ki her gün yediğimiz yemekler artık bizi tatmin etmiyor, daha fazlasını istiyoruz. İşte bunu fark eden girişimci ruhlu şefler bizim için büyük bir iyilik yapıyorlar. Olağanın dışına çıkmak, sınırları zorlamak ve bunları yapmayı asla bırakmamak en temel ilkeleri oluşturuyor.
Bugün eğer yeterince detaylı bir araştırma yaparsak bu tarz restorantları bulmak çok zor değil. Farklı doğaları gereği hemen fark ediliyorlar. Ama başarıyı yakalamak o kadar kolay mı? Tabi ki de hayır! Bu girişimlerini başarıya ulaştırmak için maalesef başarılı bir aşçı olmak yetmiyor. Açacakları restorantların yemek menüsünden, mekan dekorasyonuna, mekanda çalınacak müziklerden, garsonların kıyafetine kadar tonlarca faktör arasında hitap edilen kitle için en uygun olanları seçilmeleri gerekiyor. Elbette doğru parametreleri bulmak tek seferde kolay olmasa da bunların deneyerek bulunacağını tahmin etmek çok da zor değil. Çok derin ve detaylı bir araştırma yapılmış bile olsa bazen başarının gelmediğini görmek mümkün. Ama girişimciliğin doğası da bu şekilde işliyor zaten.
Bu restorantları diğerlerinden ayıran özellik basit tabirle farklı olmaları. Yemeğe farklı bir bakış açısıyla bakıyor olmaları ve yemeği sadece bir besin deposu olarak değil, bize farklı duygular yaşatan; dünyaya, bu yemeği yapan inşaların bakış açılarıyla bakmamızı sağlayan bir sanat eseri olarak bakıyorlar. Şahsen gerek günlük hayatımızda yaptığımız aktivitelerde gerekse profesyonel hayatımızda bizi yaptığımız işe duygularla bağlanmamızı sağlayan şeyler olmadığı zaman gerçek başarıyı yakalamayacağımızı düşünüyorum. Girişimci ruhlu şefler sayesinde bu düşüncenin daha da güç kazandığını ve somutlaştırılacağına inandığım için bu şekilde bir yazı yazmak istedim.
Unutmayın girişimcilik her yerdedir. Asla küçük düşünmeyin ve sınırlara sığmayın. Umarım bu yazıyı okuduktan sonra aslında ne kadar basit adımlarla büyük inovasyonlar yapılabileceğini fark edersiniz ve siz de kolları sıvarsınız…
[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]
Bir yanıt bırakın