2016’nın ilk günlerinde 2015 yılındaki fotoğraflara bakarken buluyorum kendimi. Geçmiş 365 günün özetini yapıyorum kafamda: Kaçında mutluluktan uyuyamamışım, kaç kişinin derdini paylaşmışım, kaç kilometre yol kat etmişim, nelerden fedakarlık etmişim, ne kazanmışım… Bu yazının ana fikri de “Ne kazanmışım?” sorusunda başlıyor aslında.
Hepimiz bir hayal kuruyor, sahip olduğumuz şeylerden daha fazlasını istiyoruz. Peki ama biz bunlara ulaşmak için ne yapıyoruz? Çizdiğimiz yol için ne yapmışız? Hatta o yolu çizmiş miyiz? İlk adımımızı atmış mıyız, yoksa şu an çoktan yol almış mıyız?
Çok öznel, göreceli bir kavrama değinsem de üzülerek belirtmeliyim ki çoğumuz hayal kurmuyoruz. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki; anaokuluna giden bir çocuğun hayal kurma kapasitesi %98 iken çocuk üniversite çağına gelince bu oran %2’ye düşüyor, bir yerden sonra hayal ile hedefi karıştırmaya başlıyor. Eğitim sistemimizdeki bu kocaman sorun bir yana dursun ben yoluma devam etmek istiyorum. Peki ya siz?
Kurduğumuz hayallerin büyüklüğü, çizdiğimiz yolların uzunluğu değişse de tek bir gerçek var ki o da bir yerden başlamamız gerekiyor. Kendimizi,
Şimdi şöyle düşünerek bir kişisel analiz yapalım istiyorum:
Etrafınızdaki yakın arkadaşlarınıza, ailenize en büyük hayalinizi sorsak ne derler?
Sizce bu “en büyük” ne kadar büyük?
”İmkansız, zor” kavramlarının var olduğuna kendinizi ne kadar inandırdınız?
Bir işe adım attığınızda yolunuzu kim çiziyor, neler şekillendiriyor?
Dış etkenlere ne kadar bağlısınız?
Adım atarsak ne kaybederiz?
Ve son olarak;
Sizce siz yola çıktınız mı?