Yüksek Seviyede İngilizce Yeterliliği Olan Ülkeler Daha Yenilikçi Oluyorlar

Jack Ma, Alibaba’nın kurucusu ve dünyanın en başarılı internet girişimcilerinden birisi. Fakat Ma hayatınca hiç kod yazmadı. Mühendislik eğitimi almadı. Bunun yerine Ma İngilizce eğitimi aldı ve girişimciliğe başlamadan önce İngilizce öğretmenliği ve çevirmenlik yaptı.

 

Bu beni hiç şaşırtmıyor. Ma’nın iki dil bilmesi kültürler arasında etkili biçimde çalışabilmesini ve 1990’da internet Çin’de yayılmaya başladığında küresel eğilimleri öğrenmesini sağladı.

 

İnovasyon hakkında düşündüğümüzde, aklımıza üst düzey eğitim almış ve bir odada oturup mükemmel fikirler üreten insanlar gelir. Fakat yenilikçilik tamamen bağlantılarla alakalı, bir kişinin ya da ekibin küresel bilgi ağlarına erişip burada kendileri gibi kişilerle çalışabilmelerinden doğuyor.

 

Küresel ekonomide, İngilizce bu bağlantıları kurmayı kolaylaştırır. Bir ülkenin İngilizce bilgisi güçlü olduğu zaman, sektördeki kişiler küresel fikirler ve yetenekler havuzundan daha fazla bilgi çekebiliyor. Ve artık elimizde küresel çapta İngilizce bilgisi ile yenilikçilik arasındaki ilişkiyi gösteren veriler de var.

 

Geçtiğimiz beş yıl boyunca küresel İngilizce yeterliliğini gösteren EF İngilizce Yeterlilik İndeksini oluşturduk. Bu verilerden yola çıkarak bir ülkenin İngilizce yeterliliği ile ekonomik gücünü karşılaştırdık ve ortak dili kullanan şirketlerin nasıl daha yenilikçi olduklarını ve işbirliğine daha yatkın olduklarını gördük.

 

En son raporumuzda, ulusal yenilikçilik verilerine bu analitik merceği ekledik. 70 ülkeden yaklaşık 1 milyon İngilizce öğrenen kişinin İngilizce yeterlilik puanlarını ele aldık ve bunları 800 Dünya Kalkınma Göstergesi ile karşılaştırdık. Bunun sonucunda İngilizce bilgisi ile yenilikçilik konusunda önemli göstereler arasında bir bağıntı olduğunu gördük. Özellikle:

 

  • İngilizce yeterlilik seviyesi yüksek olan ülkeler, İngilizce seviyesi daha düşük olan ülkelere oranla GSYH’sinin daha büyük kısmını araştırma ve geliştirmeye yatırıyor. İsveç, Danimarka ve Slovenya gibi dünyada İngilizce yeterlilikleri en yüksek olan ülkeler aynı zamanda AR-GE yatırımı en yüksek olan ülkeler.
  • Bu ülkeler aynı zamanda daha nüfusa oran olarak fazla araştırmacı ve teknisyene ev sahipliği yapıyorlar.
  • Buna ek olarak, bir ülkenin İngilizce yeterlilik seviyesi ile bilgisayar ve bilimsel araçlar gibi ileri teknoloji cihazların ihracat seviyesi arasında doğru orantı olduğunu tespit ettik.

 

Bu verileri 2015 Küresel Yenilikçilik Endeksi ile karşılaştırınca da benzer sonuçlara vardık. Bu indeks birkaç yenilikçilik indeksini ele alıp bunları bir arada yoğuruyor.

 

Tabii ki ilişkili olması demek sebep sonuç ilişkisi var demek değildir. Şunu hatırlamak önemlidir ki İngilizce yeterlilik oranı ve Yenilikçilik rakamları İnsan Gelişim Endeksi gibi başka birçok ekonomik ve sosyal değer ile birlikte ele alınıyor.

 

Yine de, İngilizce yeterliliği yüksek olan ülkelerin inovasyon sektöründe başarılı olmalarının net nedenleri vardır. İngilizce bilgisi araştırmacıların güncel bilimsel araştırmaları takip edebilmelerini ve uluslararası işbirliği ile deniz aşırı ülkelerden yetenekli kişileri getirebilmelerini ve konferanslara katılabilmelerini sağlıyor. Bu bağlantılar yenilikçi kişilerin orijinal bir iş ortaya koyabilmeleri için gereken kişilerle ve fikirlerle tanışabilmelerini sağlıyor.

 

Tabii burada aykırı durumlara da bakmamız gerekir. Örneğin, İngilizce bilgisi düşük olan fakat ihracatı çok yüksek olan Çin ya da İngilizce bilgisi yüksek olmasına rağmen ekonomisi zayıf olan Polonya bu aykırı durumlardan bazılarıdır.

 

İngilizce yeterliliği düşük olan ülkelerde yenilikçilik sektörü AR-GE’ye verilen güçlü desteğe rağmen geride kalabilir. Mesela Çin’de, AR-GE desteği ve yayımlanan araştırma miktarı fazladır. Fakat diğer ülkelerdeki araştırmalara göre bu yayınlardan çok daha az bahsedilir. Bu da Çin’in küresel araştırma toplumuna yeterince iyi uyum sağlayamadığını gösterir.

 

Japonya ve Güney Kore’de benzer pozisyondalar. Her iki ülke de güçlü inovasyon sektörü gelişmiş ve AR-GE desteği ve kişi başına düşen araştırmacı ve teknisyen sayısı yüksek olan ülkelerdir. Fakat buna rağmen her iki ülkede, inovasyon sektörü aynı seviyede gelişmiş başka ülkelere göre İngilizce yeterlilik seviyesi aşağıda kalıyor.

 

Bir diğer aykırı ülke olan Polonya bunun tam tersi durumla karşı karşıya. Geçtiğimiz 20 yıl içerisinde Polonya Milli Eğitim Sistemi’ni elden geçirdi. Günümüzde en yüksek İngilizce yeterliliğine sahip ülkeler arasında yer alıyor. Fakat Polonya ekonomisini ve inovasyon sistemini kalkındırmak için çok bir şey yapamadı ve AR-GE yatırımı, girişim sermayesi yatırımı ve araştırmalar konusunda uluslararası ortak yazarlık gibi hemen hemen tüm inovasyon metriklerinde OECD’nin ortalamasının altında kaldı.

 

Yakın zamanda, Polonya devleti özel sektörde araştırma ve inovasyonun gelişmesi için 10 milyar Euro tahsis etti. Ülkenin güçlü İngilizce becerileri ile bir araya gelince, bu tarz bir yatırım ülkenin ekonomisine gerçekten faydalı olabilecek çok yerinde bir yatırım gibi görünüyor.

 

Aykırı ülkelerden örnekler verirken şunu da ekleyelim, İngilizce bilgisi tek başına yeterli değildir. Fakat tek başına yüksek miktarlarda AR-GE yatırımı da yeterli değildir. İşbirliği ve kültürler arası iletişim kurma konusunda gerekli araç gerece sahip olmadan bunların hiç birisi bir işe yaramıyor.

 

Konu yenilikçiliği geliştirmek olunca, liderler ve politikacılar tipik olarak fen bilimleri eğitimine ağırlık veriyorlar. Fen bilimleri eğitimine ağırlık vermek elbette mantıklı fakat bundan çok daha fazlasını yapmak gerekiyor. Bizim araştırmamız şunu gösteriyor ki, liderler fen bilimlerine yatırımın yapmanın yanında İngilizce eğitimini de gözden geçirmeliler.

 

Aynı ders küresel işletmelerin yöneticileri için de geçerlidir. Yenilikçiliği geliştirmek sadece AR-GE için daha büyük bütçe ayırmak demek değil. Aynı zamanda şirket içinde işbirliğini kolaylaştırmak gerekir. İş liderleri için bu, şu anlama gelir:

 

  • Yenilikçiliği engelleyebilecek kültürel ve dile bağlı engelleri bulup ortadan kaldırmak. Şirketler, araştırmacıların ve yenilikçilerin uluslararası yayınlara, konferanslara ve diğer küresel fikir ağlarına erişimlerini sağlamalıdır.
  • En iyi araştırmacılara ve yenilikçilere, eğer İngilizce bilgileri yeterli değilse İngilizce eğitimi verilmelidir ki bu kişiler harika fikirleri anlayabilsin ve yayabilsin.
  • Araştırmacıları ve yenilikçileri işe alırken ya da terfi ettirirken iletişim ve dil bilgilerinin önemini vurgulamak gerekir.

 

En nihayetinde, iyi yenilikçiler aynı zamanda iyi iletişimcilerdir. Jack Ma’ya sorun, Bir İngilizce öğretmeni nasıl oldu da bir teknoloji mıknatısına dönüştü: 21. yüzyılda yenilikçiliğin anahtarı İngilizcedir.

 

 

Bu makale hbr.org’da Minh Tran tarafından 2015’te yayınlanan yazıdan çevrilmiştir.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*